DOKTOR - BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞ
Tanrı’nın planı
beklemeye değer.
Isaıah 30:18
1972 MAYIS - Santa Lucia Manastırı – Katanya,
Sicilya
Akşam
vaazından sonra bütün kızlar odalarındaydı. Dualarını etmiş, ışıklar kapatılmış
ve uyku saati çoktan geçmişti. Koridordaki hareketlilik son bulup rahibeler de
odalarına çekildiğinde yanındaki yatakta yatan en yakın arkadaşı Maria’nın
ismini fısıldadığını duydu.
“Claudia?”
Claudia
gözlerini açarak arkasını döndü. Maria hemen yatağının yanında dikiliyordu,
arkasında ise diğer oda arkadaşları Stella ve Anna vardı. Geceleri sık sık
uyanır, geç saate kadar sohbet eder sabah vaazında esnerken de Rahibe
Caterina’nın kınayan bakışlarına maruz kalırlardı.
Maria elinde tuttuğu küçük kek diliminin üzerine bir
adet mum dikmişti. Yüzünde hınzır bir gülümsemeyle ona bakarken, “İyi ki
doğdun!” diye şakıdı.
Stella ve Anna aynı anda, “Şşşşt,” diyerek onu
uyardılar.
Stella arkasına sakladığı şişeyi ona doğru sallarken,
“On sekizinci yaşın gerektiği gibi kutlanmalı,” dedi. Kızlar kendi aralarında
kıkırdarken Claudia mutlulukla gülümsedi. “Şarap mı çaldın?”
Stella işaret parmağını dudaklarına götürdü. “Peder
Bassanio eksilen şişenin farkına bile varmaz.”
Çünkü farkına bile varmayacak kadar çok içerdi.
Kimsenin bunu anlamadığını düşünse de bütün okul farkındaydı. Kızlar cılız
mumun ışığında Claudia’nın yatağına doluştular. Şişeyi aralarında döndürüp
birer yudum alırken, kıkırdayıp Claudia’nın on sekizinci yaş gününü kutlamaya
başladılar.
Maria şişeyi Anna’ya uzatırken, “Nasıl bir erkek?”
diye sordu. Erkeklerle fazla temasları olmuyordu. Rahipleri ve ziyarete gelen
akrabalarını saymazlarsa erkek gördükleri söylenemezdi. Anna ve Maria
tatillerde ailelerini ziyarete gidiyordu döndüklerinde anlatacak ‘masum’ kaçamakları oluyordu ama Claudia
yedi yaşındayken buraya geldiğinden beri kilise gezileri dışında hiç dışarı
çıkmamıştı.
Anna dudaklarını büzerken suratında o çapkın sırıtış
oluştu. “Bu yaz tanıştığım Roberto gibi; genç, kaslı, asi ve yakışıklı.”
Stella bir kahkaha patlattı. “Babanın çobanı mı?”
Anna başını salladı. “Sıcakladığı zamanlarda tişörtünü
çıkarıp terini siliyordu ve Tanrım ruhuma merhamet etsin ki daha güzel çok az
şey gördüm.”
Claudia diğer kızların gülüşlerine katılırken hepsi
aynı anda istavroz çıkardı. Anna şişeyi Claudia’ya uzattı. “Peki, doğum günü
kızı sıra sende. Nasıl bir erkek?”
Claudia şişeden büyük bir yudum alırken zorlukla
yutkundu. Tadı buruk, acı ve yakıcıydı. Öksürürken ağzını kapattı kızaran
yanaklarını hissedebiliyordu. Yıllardır gözünün önüne tek bir figür geliyordu.
“Aslında bir adam… Yani ben bir erkek değil bir adam isterdim.”
Hepsi birden şaşkın bakışlarla onu dinliyorlardı.
Claudia devam etmeden önce şaraptan bir yudum daha aldı. “Otoriter, güçlü,
sert, olgun, saygı duyulan bir adam.”
Maria gözlerini devirirken, “Babamı tarif ediyorsun
canım ve bu hiç seksi değil,” dedi.
Kızlar kahkahalar atarken Claudia, Maria’ya omzuyla
hafifçe vurdu. “Elbette yakışıklı, yapılı ve karizmatik olmalı ama daha çok
olgun olmalı. Sahiplenici olmalı ve tek bir sözüyle karşısındaki insanların
dizlerini titretmeli.”
Arkadaşları kendi aralarında konuşmaya döndüğünde
Claudia on bir sene önceyi düşündü. Annesinin öldüğü günü… Henüz yedi yaşında
bir çocuk olduğu o günü…
✞✞✞
Kocaman
kapının önündeki koltukta oturuyordu. Ayakları henüz yere değmediği için siyah
rugan babetleri boşlukla sallanıyordu. Üzerinde siyah bir elbise vardı. Dadısı
cenaze için olduğunu söylemişti. Annesinin cenazesi… Onu düşününce göğsünde bir
boşluk oluşuyordu ama henüz ağlamamıştı. Dadısı elini tutarak çekiştirdi.
“Claudia, beyefendi seninle görüşecek.”
Claudia başını çevirip dadısının yaşlı yüzüne baktı.
“Bay Gambino mu?”
Dadısı ona doğru eğildi. “Tanıdığın Bay Gambino geçen
yıl öldü güzelim.” Sesi pek yumuşak sayılmazdı. “Cenazesine annenle birlikte
katılmıştın hatırlamıyor musun? Cömert davranıp annenin ve senin bu güzel evde
yaşamanıza izin vermişti ama artık annende öldüğüne göre her şeyin sahibi
yeniden Bay Salvatore Gambino oldu.”
Claudia çocukça bir kırgınlık ve merakla, “Köpeğim
Max’in de mi?” diye sordu.
Dadısı sabırsız bir baş sallamasıyla onu onayladı.
“Her şeyin canım. Senin bile ve şimdi sana ne olacağına karar verecek.”
Claudia onun neden bahsettiğini pek
anlamamıştı. Babasını annesinin cenazesinde görmüştü ve hazırlanmasını onu
alacağını söylemişti. Babası eğlenceli bir adamdı. Annesi çalışmak zorunda
olduğu zamanlarda evde babasıyla kalırdı. Yanık yemekler yemeyi, geç saatlere
kadar oturmayı ve şarkı söyleyerek beyaz tozları küçük poşetlere koymayı
severdi. İçeriden bir adam çıkıp onları çağırdığında Claudia dadısının elinden tutarak
kocaman kapıdan içeri girdi. Güneş ışığı büyük perdelerle engellenmiş olsa da
masaya doğru sızıp ardında dikilen uzun boylu adamı aydınlatan bir ışık vardı.
Claudia başını kaldırıp adamı incelerken büyülenmiş gibiydi. Onu daha önce
gördüğünü hatırlıyordu, çok kısa bir an babasının cenazesinde onu görmüş ve
annesine onun kim olduğunu sormuştu.
“O kim anne? Şu
dev gibi görünen adam?”
Annesi tek ve
keskin bir kelimeyle, “Şeytan,” demişti.
Hala onu söylediğinde buz kestiğini hatırlıyordu ama adam o zaman bile ona
şeytan gibi gelmemişti şimdi de gelmiyordu. Ürkütücü olduğunu kabul etmeliydi
ama korkunç değildi. Dadısının anlatmayı pek sevmediği masallardaki o beyaz
atlı prenslere benziyordu.
Adam ona bakarken yanındaki adama dönerek, “Bu o mu?”
diye sordu.
Diğer adam Bay Salvatore olduğunu öğrendiği adamı
onayladı. “Evet efendim. Laura ve Luigi Angeli’nin kızı Claudia. Babanız
ölmeden önce onu himayesine almıştı.”
Salvatore Gambino onu inceledi. Üzerinde
simsiyah bir takım elbise vardı. Claudia büyülenmiş gibi ondan gözlerini
ayıramıyordu. Elinde tuttuğu küçük gümüş rengi haçla oynarken düşünüyormuş gibi
görünüyordu.
“Okula gitmeyi seviyor musun?”
Soruyu ona sorduğunu anlaması birkaç saniye sürdü. O
sırada dadısı çoktan araya girip adamı cevaplamıştı. “Evde eğitim alıyor
efendim pek zeki sayılmaz.”
Claudia dişlerini sıkarak dadısına baktı. Hala elini
sımsıkı tutuyordu. Claudia sertçe çekerek elini kadından kurtardı. Adam
gözlerinde yanan ateşlerle dadısına bakarken, “Çocuğa sordum!” dedi. Sesi
korkutucuydu ve dadısı bile bir adım gerilemişti.
Odada ondan korkup sinmeyen tek kişi Claudia’ydı. Adam
tekrar ona döndü. “Okula gitmek ister misin, çocuk?”
Hafifçe başını salladığında adam onaylamadığını
belirterek öfkeli bir şekilde kaşlarını çattı. “Konuş.”
“E-evet efendim. Okula gitmek isterim. Benim… Hiç
arkadaşım yok.”
İki parmağını havaya kaldırıp iki adım gerisinde duran
adama hitaben konuştu. “Santa Lucia Manastırını ara ve yüklü bir bağışla birlikte
özel bir öğrenci gönderdiğimizi söyle.”
Özel bir öğrenci… Claudia bu ufacık ifadeyle kendisini özel hissetti.
Adama hayranlıkla bakarken gülümsemesini engelleyemedi. Daha sonra aklına
köpeği Max geldi ve yüzü asıldı.
“Köpeğim. Max. O ne olacak?”
Dadısı gizlice kolunu çimdirirken Claudia ondan bir
adım uzaklaştı. Adamın kaşları bir kez daha çatıldı. Elindeki haçın zincirini
tutuyordu. “Köpek mi?”
Dadısı bir kez daha onun yerine konuştu. “Bekçi
köpeklerinden birinin yavrusu efendim. Claudia o pire torbaları ile ilgilenmeyi
seviyor.”
Salvatore Gambino dadısını duymazdan gelerek yanındaki
adamdan açıklama bekledi. O adamı sıklıkla görürdü. Bu evdeki bütün her şeyle o
ilgilenirdi. Annesi onun kâhya gibi bir şey olduğunu söylemişti. “Bir Alman
kurdu yavrusu efendim, evi korumak üzere yetiştirilenlerden.”
Salvatore onu onayladı. “Köpek burada kalıyor çocuk.”
“Ona iyi bakacak mısınız?”
Adamın dudağı seğirdi. Gülümsemeye mi çalışıyordu
yoksa sabrı mı tükeniyordu emin değildi ama içinden yoğun bir heyecan dalgası
geçti.
“İyi bakılmasını sağlayacağım.” Claudia’nın gözleri
mutlulukla parladı. Bir el hareketiyle onların artık gitmesine karar verdiğinde
dadısı elinden tutarak onu dışarı doğru ilerletti. Claudia kapıdan çıkmadan
önce adama son bir kez daha bakmak için başını çevirdi.
Göz göze geldikleri sırada Salvatore kaşlarını
kaldırıp konuştu. “Kimseye güvenmemen gerektiğini öğrenmelisin Claudia.”
✞✞✞
Kabul ediyordu pek masalsı bir ilk tanışma değildi. Onu gördüğü ilk gün annesinin cenazesiydi. Ona üstten bakmış değersiz bir çocukla konuşur gibi konuşmuştu. Onu babasına vermemiş ve bir manastıra göndermişti. Başlarda babasıyla olmayı dilese de zamanla burada olmasının doğru karar olduğunu anlamıştı. Babası yılda birkaç sefer onu görmeye geliyordu. Bir uyuşturucu satıcısı küçük bir çocuğu büyütemezdi Claudia artık bunu biliyordu. Manastır katı kurallara sahip olsa da pek çok şeyde yetkinlik kazanmıştı. İngilizce, Fransızca ve Latince dersleri alıyordu. Resim dersleri sırasında rahibeler yeteneği olduğunu keşfetmişti ve artık özel dersler alıyor, daha profesyonel çalışıyordu. Birlikte eğlendiği arkadaşları vardı yalnız değildi. Dış dünyada olmayı, özgürce gezebilmeyi, dans etmeyi, sinemaya gitmeyi belki sevgilileri olmasını istiyordu elbette ama hiçbir şeye geç kalmış sayılmazdı. Hala pek çoğunu yapabilirdi. Açıkçası buraya geldiği ilk günden beri Salvatore’un bir gün onu buradan alacağını hayal etmişti. Yeterince büyüdüğünde onun için gelecek ve onunla evlenecekti. Şimdi ise on sekiz yaşına girmişti. Yeterince büyümüştü belki de bekleyişi son bulmalıydı. Güneşin doğmasına iki saat kala kızlar kendi yataklarına geçip derin uykuya dalmıştı. Claudia ise odalarındaki küçük pencereden güneşin doğuşunu izleyerek Tanrı’nın onun için planladığı geleceği bir an önce yaşamak için dua etti.
BİRİNCİ BÖLÜM
Sana kötülük
tasarlasalar, kötü düzenler kursalar da, başarıya ulaşamazlar.
Psa 21:11
1974 HAZİRAN – New Jersey - ABD
Sabah
koşusundan döndüğünde saat henüz sabah altıydı. Sürdürdüğü bir rutini vardı ve
rutinlerine asla ihanet etmezdi. Sadık uşağı onun elindeki havluyla kapıda
karşıladı. Onun kadar dakik biri daha varsa o da Edoardo’ydu. Başını dik tutup
ona havlusunu uzattı ve Salvatore lavanta kokan yumuşak havluya terini silerken
içeri girdi.
“Her zaman tam vaktinde Edoardo.”
Edoardo bir adım arkasında yürürken, “Her zaman
efendim,” diye mırıldandı.
“Duş alıp giyinmek ve kahvaltı yapmak için tam bir saatiniz
var. Daha sonra Avukatınız Bay Cornwallis ile görüşmeniz var.”
Salvatore evin uzun koridorlarında yürürken Edoardo’yu
dinliyordu. “Avukatlara güvenmiyorum. Amerikalı avukatlara hiç güvenmiyorum.”
Cornwallis uzun yıllar babasının avukatlığını yapmış yaşlı bir Amerikalıydı.
Amerikan yasalarının onları enselerinden bir kedi yavrusu gibi yakalamaması
için Amerikalı avukatlara ihtiyaçları vardı. Babası öldüğünden ve ailenin
başına Salvatore geçtiğinden beri yaşlı Cornwallis onun suç ortağına dönüşmüştü.
Müvekkilleri söz konusu olduğunda adamın etik ve ahlak anlayışı olduğu
söylenemezdi. Bu onun için iyiydi çünkü kendisi de bu anlayışları yıllar önce
kaybetmişti.
“Biliyorum efendim bu yüzden aile avukatınız Tommaso
saat tam dokuzda burada olacak.”
Salvatore yatak odasının kapısından içeri girdi
Edoardo hala peşindeydi. “Güzel.” Tommaso çocukluk arkadaşıydı. Üniversiteden
bir Avukat olarak mezun olduğundan beri Salvatore ile çalışıyordu. Ona her
konuda güvenebilirdi- avukat olmasaydı.
Salvatore duşa girerken Edoardo kapının diğer
tarafında konuşmayı sürdürdü. “Saat on birde şirkette olmanız gerekiyor.
Fransızlarla toplantınız var. Yeni sevkiyat hakkında…”
Üzerine akan soğuk suyla ürperdi. Şirket
kara para aklamak için bir paravandı. Başta tıbbi cihaz satışı ve medikal
malzemeler üzerine kurduğu şirket şu an borsa ve yatırım sektörüne de
dağılmıştı. Tozdan gelen para doğruca bu birimlerde aklanıp kimsenin sorgulamayacağı
şekilde banka hesabındaki yerini alıyordu. Hatta hükümeti kandırmak o kadar
kolaydı ki fakir bölgelere sık sık hastane açarak aldığı plaketler ile ofisini
süslüyordu. Herkes tam olarak ne olduğunu bilse de kimse bunu dile getirmezdi.
O eski bir doktor, saygın bir iş adamıydı. Duştan çıktığında Edorardo takım
elbisesini hazırlamıştı. Giyinirken ona yardımcı oldu ve programı hakkında
bilgi vermeye devam etti. Komodinin üzerinde duran gümüş haçı alarak cebine
koyduğunda tam anlamıyla hazırdı.
Onun için daha önce birkaç kurşunun önüne
atlamış koruması ve en yakın arkadaşı Lorenzo toplantı odasında hazır
bekliyordu. Onun silahlı bir şekilde arkasında dikiliyor olması karşısında
öksürdü.
“Otur Lorenzo. Bir beyefendi gibi davran. Yaşlı
Cornwallis’i korkutmaya ihtiyacımız yok.”
Lorenzo deri kanepeye otururken silahını ceketinin
ardına sakladı. “Zamanı gelene kadar bekleyeceğim.”
Edoardo peşinde Avukat Henry Cornwallis ve genç bir
adamla içeri girdi. Salvatore ayağa kalkmadı ve yaşlı adamın ayağına kadar
gelip onunla tedirgince el sıkışmasını bekledi.
“Bay Gambino. Sizi tekrar görmek güzel efendim.”
Salvatore umursamazca başını salladı. Adam bıyık
altından gülümseyerek ona yanındaki genç adamı işaret etti. “Torunum Sean.”
Ondan en az yirmi yaş daha küçük görünen genç adama
baktı. Yirmilerinin ortalarında olmalıydı. Uzun boylu, yapılı, sarışın ve bebek
yüzlü bir adamdı. Salvatore onun neden burada olduğunu anlamak için gözlerini
kısarken Cornwalllis açıklama yaptı. “Sean Stanford’dan yeni mezun oldu. Şirketimin
başına geçmeden önce ona rehberlik ediyorum.”
Bu kadar genç ve temiz görünen bir adamın bir mafya
avukatlığı yapmak için hazırlanıyor olması neredeyse gülünç olsa da işe
yarayabilirdi. Görünüş diğer her şeyden daha önemliydi.
Salvatore hafifçe başını eğerek adamı selamladı.
“Umarım torununa önce ağzını sıkı tutması gerektiğini öğretiyorsundur,
Cornwallis.”
Genç adam ona söz verilmeden konuşacak kadar cüretkâr
bir tavırla araya girdi. “Merak etmeyin Bay Gambino. Bu dedemden öğrendiğim ilk
şeydi.”
Salvatore bazı durumlarda cüretkârlığı takdir ederdi.
Takdir etmediği durumlarda karşısındaki öldürdü ama şu an kötü bir anında
sayılmazdı. Onlara oturmasını işaret ederken, Edoardo’dan kahve servisi
yapmasını istedi.
✞✞✞
Cornwallis ile şirketine ve para akışlarına
ait bütün detayların üzerinden geçerken genç Sean’ı takdir etti. Çocuk son
derece akıllıydı. İçinden çıkmakta zorlandıkları birkaç noktada yaratıcı
fikirler sunmuştu. Anlaşılan bebek yüzü sadece bir maskeydi. Toplantı son
bulmak üzereyken yaşlı adam rahatsızca öksürdü.
“Bir konu daha var Bay Gambino.”
Kaşlarını kaldırarak, “Söyle,” dedi.
“Miras meselesi. Biliyorsunuz en son on bir sene önce
üzerinden geçtiğimiz bir konuydu ve şimdi zaman daraldı. Bu konuda bir şey
yapmazsanız yasal olarak miras devri yapmak zorundayız.”
Bu Salvatore’un yıllar içinde unuttuğu değersiz bir
mesela olsa da Cornwallis aklına getirdiğinde gözlerinde şimşekler çaktı.
“Kız kaç yaşına girdi?” diye sorarken sesi buz
gibiydi.
“Geçen ay yirmi oldu. Amerikan hükümeti yasalarına ve
annesinin vasiyetine göre yirmi bir yaşına girdiğinde mirasını alabilir.”
Salvatore, “Benim aile mirasım!” diye hırladı. Eli
masanın üzerinde bir yumruğa dönüşmüştü. “Zorla bir sözleşme imzalatıp benim
olan her şeyi geri alabilirim,” derken boynunu sıkan kravatını düzeltti.
Cornwallis öksürdü. “Korkarım bunu yapamayız Bay
Gambino. Yirmi bir yaşına girip mirası almadan devretmesini engelleyen bir
sözleşme maddesi var.”
Salvatore güçlü bir kahkaha attı. “Fahişe annesi her
şeyi düşünmüş öyle değil mi?” Arkasına yaslanırken, “Peki ya ölürse?” diye
sordu.
Cornwallis ve torunu buz keserken renklerinin
değişimini izlemek Salvatore’u eğlendirdi. Yaşlı Cornwallis vereceği en uygun
cevabı düşünürken torunu Sean tecrübesizliğine yenik düştü. “Genç bir kızı
öldürmeyi mi planlıyorsunuz?” Ses tonundan onu yargıladığı çok açıktı.
“Öyle bir şey söylemedim. Söyledim mi, Lorenzo?”
Toplantının başından beri kapının kenarında oturmuş
onları dinleyen Lorenzo bir cık sesi çıkardı. “Sanmıyorum efendim.
Söylemediniz. Belki de genç Cornwallis yanlış anlamıştır.”
Sean kızarıp terlerken büyükbabası soğukkanlı bir
tavırla konuşmaya başladı. Bu adamda takdir ettiği bir şeydi. Şu anda çekip
birini vursa onu sonuna kadar savunur ve içine girdiği durumdan kurtarmaya
çalışırdı. Mesleğinin en iyisi olmasının sebebi buydu. Etikleri umursamıyordu,
Salvatore’da umursamazdı.
“Kız mirası alacak yaşa gelmeden ölürse… Vasisi olarak
pay alabilirsiniz ama bildiğim kadarıyla öz babası hayatta. Yani o da mirasçı
durumuna düşer.”
Salvatore öfkeyle güldü. “Şu hale bakın aile mirasım
kimlerin elinde.”
“Son kararınız nedir efendim? Kızın yirmi bir yaşına
girmesini mi bekleyeceksiniz.”
Bir cık sesi çıkararak, “Onu evlendireceğim,” dedi.
“Ailemden biriyle.”
✞✞✞
Avukat Cornwallis ve torunu gittikten sonra Salvatore
derin bir nefes alarak kahvesine konyak ekledi. Lorenzo öksürdüğünde
kahvesinden ilk yudumu alıyordu.
“Bir şey mi var Lorenzo?”
“Kızı gerçekten evlendirecek misin? Aileden biriyle.”
“Ailemin mirasını o fahişenin kızına bırakmaya niyetim
yok ve biliyoruz ki kızın babası da mirasın peşinde. Mirasa bu evin ve
arazilerin dâhil olmasından bahsetmiyorum bile. Babam nasıl bir sarhoşluğun
etkisinde o kadına mal varlığının yarısını verdi aklım almıyor.”
Lorenzo omzunu silkerek, “Evin çalışanları babanın aşktan
delirdiğini söylüyor,” dedi.
Salvatore elini havada salladı. “Bunlar bir avuç
hizmetçi dedikodusu. Babam kurnaz ve kalpsiz bir adamdı. Aşk diye bir saçmalığa
inanacak kadar zayıflamış olamaz.”
Kapı çalıp Edoardo içeri girince sohbetleri son buldu.
“Tommaso geldi efendim.”
Salvatore başını salladı. “Tam zamanında onu buraya
gönder.”
Edoardo odadan çıkmak üzereyken seslendi. “Aile
meclisini akşam yemeği için evde bekliyorum Edoardo. Herkese haber ver.”
Edoardo baş selamı verip çıktı ve birkaç
dakika sonra Tommaso içeri girdi. İki arkadaş el sıkıştıktan sonra Amerikalı
avukatıyla konuştuğu iş konularının üzerinden geçtiler. Toplantı sona ermek
üzereyken on bir yıl önce Tommaso’nun bizzat vesayetini almasını sağladıktan
sonra manastıra yerleştirdiği Claudia Angeli hakkında konuştular.
“Onu buraya getirmeni istiyorum,” derken sesi
kararlıydı.
Tommaso bir arkadaş gibi, “Ne yapmayı düşünüyorsun?”
diye sordu.
“Onu evlendireceğim. Mirası ailede tutmak için aileden
biriyle.”
Tommaso başını sallayarak bu fikri onayladı. “Peki ya
kızın babası? Sicilya’ya yaptığı her ziyarette onu görmek için ısrar ediyor.
Senede bir iki sefer görüşüyorlar ama bunlar özel görüşmeler olmadığı için kıza
mirastan bahsetmedi. Buraya geldiğinde kızını daha sık görmek isteyecektir.”
Luigi Angeli pislik herifin tekiydi. Sefil
bir torbacıyken Morello ailesi için çalışmaya başlamıştı ve şimdi ailenin
güvenilir bulduğu soldato[1]su
haline gelmişti. Morello ailesi ile kendi ailesi yıllarca savaşmış ve pek çok
kayıp vermişti. Merhum Padrino döneminde, babası ölünce Salvatore onlarla barış
yapmak zorunda bırakılmıştı. Morello bölgenin en köklü ve güçlü ailesiydi.
Philadelphia bölgesinin tamamına, New Jersey’in bir kısmına ve Sergio Russo’nun
Manhattan bölgesinden çekilmesiyle Manhattan’a da sahip olmuşlardı. Artık
Amerika’nın kalbi Morello ailesinin elindeydi bu yüzden Salvatore onlarla bir
savaş çıkarmak istemiyordu.
“Şimdilik manastırdan ayrıldığından haberi olmasın.
Yirmi bir yaşına girip, miras kocasının eline geçmeden bir şeyden haberi olmaması
daha iyi olur. Luigi mirasın peşinde ve kızını almak için her şeyi
deneyecektir. Gerekirse onu ortadan kaldırmanın bir yolunu bulurum.”
✞✞✞
1974 HAZİRAN - Santa Lucia Manastırı – Katanya,
Sicilya
Claudia
bir kez daha şapel temizleme cezasına çarptırılmıştı. Kuralları hiçe sayan asi
bir yapısı vardı ki bu tamamen Rahibe Caterina’nın fikriydi. Bu yüzden şapeli
pırıl pırıl yaparken içinden günahkâr, asi yanları için tövbe etmesini
istemişti. Neyse ki bu iş son bulduğunda resim yapmaya geri dönebilirdi. İşi
bitmek üzereyken rahibelerden biri seslenerek şapele girdi.
“Claudia! Her yerde seni arıyordum. Ziyaretçilerin
var.”
“Ziyaretçiler mi? Babam mı?” Bu garipti babası tek
başına gelirdi ve onu daha geçen ay gördüğü için en azından altı yedi ay daha
görmeyi ummuyordu.
“Hayır, Amerika’dan geliyorlarmış.”
Claudia heyecandan elindeki bezi yere
düşürdü. Amerika’dan misafirler… Bu tek bir anlama geliyordu. Sonunda gelmişti.
Sonunda Salvatore Gambino onu almak için gelmişti. Claudia onu senelerce
beklemişti ve on sekizinci yaş gününden sonra gelmeyince umutları tükenmek
üzereydi. Geçen ay yirmi yaşına girmiş ve hala bir haber gelmediğinde ondan
vazgeçmeyi bile düşünmüştü ama şimdi gelmişti. Nefesini düzenleyerek heyecanını
bastırmaya çalıştı. Onu son gördüğünde bir çocuktu. Şimdi büyümüştü genç bir
kadındı. Bunu fark edecekti peki ya ondan etkilenir miydi? Boyu çok daha
uzundu, dolgun kalçaları on altı yaşından sonra büyümeyi bırakmış memeleri
vardı. Uzun dalgalı kestane rengi saçları, şeytani bakışlı olduğu söylenen mavi
gözleri annesininkilere benziyordu. Tanrım kalbi göğsünün içinde bir kuşun
kanadı gibi çırpınıyordu.
“Onlara beklemelerini söyleyin. Üzerimi değiştirip
hemen geleceğim.”
Claudia Rahibe Caterina’nın uyarılarına
rağmen koridorlarda çılgınca koşarak odasına ulaştı. Üzerini değiştirip
sarıçiçeklerle süslü beyaz elbisesini giyip saçlarını fırçaladı. Banyo yapmak
için zamanının olmasını dilerken sabunlu bir bezle boynunu ve kolunun altını
silip biraz lavanta kolonyası kullandı. Onu bir kadın olarak ilk görüşü
olacaktı. Salvatore geçen yıllarda biraz yaş almıştı ama onu kötü etkilediğini
sanmıyordu. Onu son gördüğünde otuzlarının ortasındaydı ve şimdi kırklarının
ortasında olmalıydı. Claudia bunu etkileyici buluyordu. Tek çekincesi
Claudia’yı beğenmemesiydi. Derin bir nefes alıp sakinleşti ve aile buluşmaları
için kullanılan manastırın girişindeki bekleme salonuna hızlı adımlarla
ilerledi. Ayakkabılarının küt topukları cilalı ahşapta o kadar güçlü ses
çıkarıyordu ki Claudia sesten utandığı için koşmak istemesine rağmen koşamıyor
neredeyse zıplayarak yürüyordu.
Salona girdiğinde onu bekleyen iki adamla
karşılaştı fakat ikisi de yabancıydı ve aralarında Salvatore yoktu. Hayal
kırıklığıyla asılan yüzünü toparlayamadan adamlar onu selamlamak için ayağa
kalktı. Birinin yüzünü hatırlıyordu biraz düşününce onu buraya getiren adam
olduğuna emin oldu. Yol boyunca onunla eğlenceli sohbetler etmiş onu
güldürmüştü. Hatırladığı kadarıyla Salvatore Gambino’ya yakındı. Belki de kendi
gelemeyecek kadar meşguldü ve gelinini almaları için yardımcılarını
göndermişti. Kabul ediyordu çok romantik değildi ama onun gibi adamların ne
kadar meşgul olabileceklerini biliyordu.
Çocukluğundan hatırladığı adam ayağa kalktı. Saçları
artık daha beyazdı, gözlük takıyordu ama neredeyse aynı görünüyordu. Ona şaşkın
bakışlarla bakarken, “Claudia?” diye
mırıldandı.
Claudia oturdukları masaya yaklaştı. “Evet, benim.
Claudia Angeli.”
“İnanılmaz! Ne kadar büyümüşsün.” Kafasını kaşırken
ona diğer elini uzattı. “Şaşkınlığımı mazur gör buraya bıraktığım küçük,
çelimsiz ama zeki kız çocuğundan çok farklı görünüyorsun.”
Claudia adamla tokalaşırken, “Artık küçük ve çelimsiz
değilim,” dedi. “Ama hala zeki olduğum söylenir.”
Adam gülerken, “Buna şüphem yok,” diyerek cevap verdi.
“Beni hatırlıyor musun?”
Claudia başını salladı. “Keyifli bir sohbetiniz vardı
ama isminizi hatırlamıyorum.”
Adam oturmasını işaret ettiğinde Claudia karşısındaki
sandalyeye oturdu adam otururken kibarca ceketini düzeltti. “Ben Tommaso.
Salvatore Gambino’nun avukatıyım. Onun kim olduğunu biliyorsun değil mi?”
Claudia heyecanını belli etmemeye çalışarak başını
sallayıp adamı onayladı. “Duyduğuma göre iyi bir eğitim almışsın. Parlak bir
öğrenci olduğun ve sanata ilgili olduğun söylendi. Öğretmenlik yapmaya bile
başlamışsın.”
Gülümseyerek karşılık verdi. Anlaşılan rahibeler asi
yanlarından bahsetmeyi atlamışlardı. “Sadece daha küçük öğrencilere resim dersi
veriyorum.”
Tommaso, “Bu oldukça güzel,” diyerek karşılık verdi.
“Buraya durum değerlendirmesi yapmak için mi
geldiniz?”
Tommaso gülerek, “Hayır,” dedi. “Aslında… Yeni
hayatına başlamaya hazır mısın Claudia?”
“Yeni hayatım mı?”
“Seni buraya bırakırken ne söylediğimi hatırlıyor musun?”
Claudia sisli anılar içinde o sözü hatırlıyordu ama Tommaso’nun devam etmesine
izin verdi. “Daha iyi bir amaç için hazır olana kadar burada kalacaksın…”
Claudia
hatırladığını belirtircesine başını salladı. Daha iyi bir amaç… Artık hazırdı.
Yıllar içinde bir kadına dönüşmüştü, Salvatore’un bu halini görmesi için
sabırsızdı. Onu ilk gördüğünde ne düşüneceğini, yüzünün alacağı şekli o kadar
merak ediyordu ki…
“Yani beni götürmek için mi geldiniz?”
“Amerika’da yeni bir hayata hazır mısın, Claudia?”
Yüzündeki gülümseme Claudia’yı da gülümsetti.
Amerika’da yeni bir hayata hazırdı. Salvatore Gambino ile tanışmaya hazırdı.
✞✞✞
Ertesi
gün yola çıkmak için hazırdı. Claudia arkadaşlarıyla vedalaşırken
duygusallığını gizlemeyi başarmıştı. Onlar yıllar içinde tek ailesi olmuştu.
Kızlar mektuplaşacaklarına dair birbirlerine söz verdiler. Claudia yeni
adresinin ne olacağını bilmediği için ilk mektubu onun göndermesi gerekecekti
ve kızlarda böylece ona cevap gönderebileceklerdi. Manastırdan ayrılırken
elinde bir valizden başka bir şeyi yoktu. Tommaso resim malzemeleri ve
resimlerinin gemiyle gönderileceğini söyleyerek onu rahatlatmıştı. Arabayla
havaalanına giderken arkasında bıraktığı her şeyi dikkatle izledi, onlara özlem
duyacağı için değildi sadece veda ediyordu.
Denizden
esen sıcak yaz rüzgârı arabanın içine doluyordu. Tuzlu koku şehir merkezine
yaklaştıkça mazot, toz ve seyyar satıcıların sattığı lezzetli yemeklerin
kokularına karışıyordu. Claudia şehrin kalabalık bölgelerinde hiç bulunmamıştı
bu yüzden başını arabadan dışarı çıkarıp telaşlı insanları, trafikteki
arabaları, tepelerinden geçen uçağı, polis arabalarının sirenlerini izledi.
Tommaso sessizliği bölerek, “Amerika’yı da
seveceksin,” dedi. “New Jersey çok daha canlı bir şehirdir.”
Claudia heyecanla adama döndü. “Ben manastırın dışına
pek çıkmadım. Tüm bunlar yeni ve heyecan verici.” Tommaso anlayışla başını
salladı. Sonra aklına babasının da Amerika’da olduğu geldi. “Babamı tanıyor
musunuz, Bay Tommaso?”
“Pek sayılmaz.”
“Benim manastırdan ayrıldığımdan haberi var mı?
Amerika’da beni karşılamaya gelecek mi?”
Tommaso gözlüğünü çıkarıp cep mendiliyle temizlerken,
“Bunları oraya vardığımızda Bay Gambino ile konuşabilirsin.”
İsmi
bile bedeninden güçlü bir elektrik akımının geçmesine neden oldu. Havaalanından
içeri girip özel bir uçağa bindiklerinde Claudia’nın şaşkınlığı ve heyecanı
daha da artmıştı. Uçak havalanırken Tommaso’ya, Salvatore Gambino hakkında
sorduğu sorular yanıtsız kaldı. Claudia sessiz ama düşüncelerle dolu bir
yolculuk geçirirken hayal gücü capcanlıydı.
✞✞✞
New
Jersey tahmin ettiğinden çok daha farklıydı. Güneş turuncu bir ateş topu gibi
denizin üzerinden batarken sokaklardan müzik sesleri yükseliyordu. Claudia
arabanın siyah camlarının ardından şehirde yükselen binaları izliyordu. Bazı
binaların nerede bittiğini göremiyor, binaların tepesi bulutların ardında
kayboluyordu.
Tommaso açıklama yapması gerektiğini hissederek,
“Şehir merkezi kalabalık ve kasvetlidir,” dedi. “Ama Gambino arazilerini
seveceğine eminim orası çok daha sakin, huzurlu ve güvenli.”
Bunlar
kulağa Claudia’nın istediği şeyler gibi gelmiyordu. O daha çok büyük şehrin
cazibesini, karanlıktaki gizemi ve müzik seslerinin ardındaki eğlenceyi
keşfetmek istiyordu. Zaten sessiz, huzurlu ve güvenli bir yerde yıllarını
geçirmişti. Yine de bunlardan Tommaso’ya bahsetmedi.
“Hatırlıyorum,” diye mırıldandı. O evde annesi ve onun
sevgilisiyle yaşamıştı. Güzel anıları vardı. Büyük bahçe, ağaçlarla çevrili
arazi, arazinin içinde uzanan nehir ve taş su kulesi en sevdiği anılarından
parçalardı. Hatta hatırladığı kadarıyla çizdiği resimler vardı ve gerçeğine
benzeyip benzemediğini görmek için sabırsızlanıyordu. En merak ettiği şeyse
geride bırakmak zorunda oldu köpeği Max’ti. Salvatore Gambino ona bakacağına
söz vermişti ve Claudia bunca yıl sözünü tutacağına güvenmişti. “Eskiden orada
güzel zamanlar geçirirdim.”
Tommaso gülümseyerek karşılık verdi ama nedense bu gülümseme ona çok samimi gelmedi. Yüksek binalar yerini büyük bahçelerle çevrili geniş malikânelere bırakırken bir süre sonra o evlerde geride kaldı. Büyük demir bir kapının önünde durduklarında Claudia bulundukları yeri tanımıştı. Gambino malikânesi… Silahlı adamlar demir kapıyı onlar için açtığında nefesi hızlandı. Birazdan Salvatore Gambino ile karşılaşacaktı. Araba toprak yolda yavaşça giderken hava artık çok daha karanlıktı belki de çevredeki ağaçlar yüzünden ona öyle geliyordu. Gambino ailesiyle ilgili bir diğer konu ise güçlü bir mafya ailesi olmalarıydı. Claudia küçük bir kız olduğu zamanlarda bu duruma alışkındı ya da çoğu şeyin farkına varamayacak kadar masumdu ama şimdi onların ne olduğunu ve ne yaptıklarını bilmek tehlikede olup olmadığını düşünmesine neden oluyordu. Tüm bu düşüncelere, Salvatore Gambino’nun bir mafya aile reisi olmasına, buraya gelmemenin hiçbir zaman bir seçenek olmadığını bilmesine rağmen korkmuyordu. Çoğu kişi buna cahil cesareti ya da deli cesareti diyebilirdi ama Claudia buna kader demeyi tercih ediyordu.






Off gifler cast müthiş olmuş 😍😍
YanıtlaSilDimi ama... 🥰
SilBir an önce yeni bölüm gelmesi lazım
YanıtlaSilHaftalık paylaşmaya çalışacağım. ❤️
SilAy bir de gifler falan var 😎 dün bölümü okumuştum 🤓 devamını merakla bekliyorum 🤩
YanıtlaSilGifsiz olmaz diye burayı açtım. 🤣
SilBölümü dün okumuştum. Çok beğendim. Sürükleyici bir giriş bölümü olmuş. Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim ❤️
SilEmeğinize sağlık, her bir hikayenizi bunların sonradan kitaplaştırılıp elimize almamızı heyecanla bekliyorum. Bu bekleyişin en zoru da bölümlerin birikmesi oluyor. :))
YanıtlaSilDoktor'un kitap olması için önümüzde uzun bir yol var. 😌❤️
SilHa şöyle ya insan yorum yapamadan okuyunca olmuyor gif'ler harika erkek karakteri olarak iyi kadını hayal gücüne bırakıyorum 🥰yeni bölüm hemen istiyoruz özlettin kendini
YanıtlaSilDimi ama ya bende yorum ve gif'ler olmayınca kendimi boşlukta hissettim.
SilYine yeniden harika bir kitap ve harika bir bölüm yazarcim sen mafya kitabı yaz biz okuyalım muhteşemsin👏👏👏😍😍
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim bir süre daha mafyalara devam. 🫠
SilOlmadı ki bu şimdi tam heyecanlı yerine geldik konunun bölüm bitti iyi mi? 🫣
YanıtlaSilBenim tarzım 😁
SilNe kadar mutlu oldum bölüm paylaştığını görünce
YanıtlaSilYeniden ❤️❤️❤️
SilYine harika müthiş bir kitap canım yazarcim iyiki var birtanesin 💕
YanıtlaSilTeşekkür ederim 😌❤️❤️
SilYaaaaa sonundaaa ❤️🔥❤️🔥❤️🔥🥳🥳🥳🥳
YanıtlaSil❤️
SilHeyecanla devamını bekliyoruz ☺️
YanıtlaSilhaftalık paylaşmaya çalışacağım. ❤️
SilBölüm yazmasını heyecanla beklediğim bir yazarsınız. Yine şaşırtmadınız yüreğinize sağlık teşekkürler
YanıtlaSil❤️
SilNe güzel bir fikir olmuş hadi başlayalım 👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSil❤️
SilYine harika bir kitap bizi bekliyor belli ki ellerinize sağlık ✨
YanıtlaSil❤️
SilTesekkürler. Güzel ve heyecanli akici bi hikaye ve bölümler bizi bekliyor. Karga yarim kalmisti benim icin ama bu hikayeyi tam okuyabilirim. Emeginize ve yüreginize saglik...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. ❤️ Artık yeni hikayelerle buradan devam...
SilWattpad silindiginden beri kitaplarını okuyamıyorum bölüm geldiğini görünce ve bu platformda çok sevindim ellerine sağlık yazarım harika bir bölümdü
YanıtlaSil❤️ Hem basit hem bizim. Böyle yazmak daha iyi oldu.
SilSen nereye biz oraya yazarım, eline sağlık şimdiden☺️☺️
YanıtlaSil❤️❤️❤️
Silİnanilmaz heyecanlıyım ikinci bölüm için abla yine harikalar yaratmışsın. İyiki kalemini tanıdım
YanıtlaSilBende yazdıklarımı sizinle paylaşacağım için çok heyecanlıyım. ❤️❤️
SilYeni kitabın hayırlı olsun canım çok güzel bir kitap bizi bekliyor bu kesin şimdiden yeni bölümü merakla bekliyorum ellerin dert görmesin canım
YanıtlaSilTeşekkür ederim.❤️
SilAllahim sonunda kavuştuk kalemine anlatımına bayılıyorum
YanıtlaSilYaaa teşekkür ederim. ❤️❤️❤️
SilYa nasıl özlemişiz senim hikayelerini çok sevindim süperdi yeni bölümleri merakla bekliyorum
YanıtlaSilÇok mutlu oldum. ❤️❤️❤️
SilBaşlangıç olarak güzel bir bölümdü teşekkürler
YanıtlaSilBu ikili nasıl olacak çok merak ediyorum ya. İlk bölüm güzeldi. Canım claudiam ya hayal kırıklığına uğrayacak🙏🏻
YanıtlaSil