DOKTOR - İKİNCİ BÖLÜM
İKİNCİ BÖLÜM
Tek bir bakışınla
kalbimin daha hızlı atmasını sağladın.
Song of Songs 4:9
1974 HAZİRAN – New Jersey - ABD
Ailenin
bütün üyeleri uzun toplantı masasının etrafına toplanmıştı. Salvatore kol
düğmelerini düzeltirken hepsinin yüzündeki o tedirgin ifadeyi izliyordu. Tam
konuşmaya başlayacağı sırada kapı açıldı ve erkek kardeşi odaya girdi. Geç
kalmak umurunda değilmiş gibi masanın en ucuna ilişip ona saygısızca gülümsedi.
Hala ailede ve bu masada olmasının tek nedeninin kan bağı mı yoksa kendi pamuk
kalbi mi olduğunu bilemiyordu. Başka biri bu saygısızlığı yapmış olsa
hizmetçiler kanını yerden temizliyor olurdu ki bu durumda acıyacağı tek şey
evin döşemeleri olurdu.
“Nicolo’da geldiğine göre toplantıya başlayabiliriz.”
Nicolo arkasına yaslanıp omuzlarını silkerken,
“Üzgünüm abi,” dedi. “Geç kaldım ama geçerli bir nedenim vardı.”
Üzgün görünmüyordu ama Salvatore aile meclisinde
onunla tartışmayacaktı. “Geçerli bir nedenin olduğuna eminim ama kendine
saklasan iyi olur.”
Konuşmaya devam etmeden önce hafifçe öksürdü.
“Bildiğiniz üzere şu sıralar nakit para konusunda bazı sıkıntılar çekiyoruz.”
Kuzeni Pietro araya girerek, “Toz pazarı artık sadece
bize ait değil,” diye açıkladı. “Lanet olası Meksikalılar!”
Salvatore hafifçe başını salladı. “Kötü malı ucuza
satıyorlar ve bu onları bizim önümüze geçiriyor.”
Amcası sigarasını içerken, “Fakirlerin kendine saygısı
yok,” dedi.
Nicolo konuşmaya katılmaya karar vererek, “Aslında
paraları yok,” derken alaycıydı. “Kimse o bok gibi tozu bizim saf eroinimize
tercih etmez.”
“İşte bu yüzden artık mahalle pazarından ayrılmanın
zamanı geldi.” Amcası, kuzenleri ve diğerleri şaşkınlıkla yüzüne bakarken
konuşmasına devam etti. “Daha kaliteli ve pahalı mal üretip pazar değişikliği
yapmalıyız.”
Amcası ondan sonra gelen en yetkili kişiydi ve ona
genelde saygı gösterirdi. “Bunu nasıl yapmayı planlıyorsun Salvatore? Nakit
problemleri yaşadığımızı söyledin ayrıca Meksikalıların ucuz tozu, her yerde
neredeyse çiklet parasına satılıyor. Aylardır işler berbat. Adamlar artık
konuşmaya başlıyorlar.”
“Fransızlar ile anlaşacağım. Daha kaliteli toz ve daha
lüks bir pazar,” derken gözleri kısılmış dudakları hain bir sırıtışla
kıvrılmıştı. “Artık kenar mahallelere ya da gece kulüplerine toz satmayacağız.”
Ayağa kalkarak ellerini masaya dayadı ve masanın çevresinde oturan her bir
adamın yüzüne baktı. “Ünlülere satacağız, televizyonda gördüğünüz o artistlere
satacağız, sahneye çıkan o şarkıcılara… Daima en iyisini yapacağını söyleyen o
koca kıçlı siyasetçilere satacağız, doğuştan zengin o piç kurularına satacağız.
Piyasadaki en kaliteli ve pahalı malı üreteceğiz.”
Hepsi şaşkınlıkla ona bakarken Nicolo ayağa kalkarak
onu alkışladı. Erkek kardeşinin coşkulu tavırları bazen sinir bozucu
olabiliyordu. Amcası yerinde rahatsızlıkla kıpırdanıyordu. Salvatore ona
bakarak, “Amca? Fikrimi beğenmedin mi?” diye sordu.
“Zekâna her zaman hayran oldum Salvatore biliyorsun.
Sadece… Finansal konular ve diğer şeyler hakkında çekincelerim var.”
“Finansal konuları halledeceğim. Diğer şeyler?”
“Bu söylediğin şey… Yani tüm o ünlülerin,
siyasetçilerin, artistlerin içinde olmak pek çok sorunu beraberinde
getirecektir. Polis, Amerikan Hükümeti hatta Padrino böyle bir riski göz ardı etmez.”
Salvatore düşünüyormuş gibi yaparken elini çenesinde
gezdirdi. “Sanırım göz önünde olacağımız için tehlikeli olacağını söylüyorsun.
O kadar tanınmış insanla çevriliyken gizlenemezsin değil mi? Merak etme. Zamanı
geldiğinde her şeyi ayarlayacağım.”
Herkes gözüne far tutulmuş tavşan gibi birbirine
bakarken Salvatore son bombayı patlatmaya hazırdı. Yerine oturup rahatça
arkasına yaslandı. “Bu arada bir de düğünümüz var.”
Nicolo bir kez daha zevzeklik yaparak, “Sonunda
yeniden evlenmeye karar vermene sevindim,” dedi.
Salvatore duruşunu bozmadı. “Ben değil.”
“Kim?”
“Biliyorsunuz ki babam metresine büyük bir miras
bıraktı. O fahişe de parasını Amerikan bankasında saklayıp her şeyi Amerikan
yasalarınca koruma altına alarak mirası kızına bırakmış. Yani bu paranın
üzerinde bir yaptırımımız olamıyordu. Kızın yirmi bir yaşına gelmesini ve
mirası almasını beklemekten başka çaremiz yoktu. Bu yüzden bende kızı İtalya’ya
bir manastıra güvende olması için göndermiştim. Ama artık kız yirmi yaşında
yirmi bir yaşına girmeden önce aileden biriyle evlenip mirası olduğu yerde
tutmamız gerekiyor yani ailede…”
Amcası kravatını düzeltirken, “Yanılmıyorsam o meşhur
mirasa bu ev ve arazide dâhildi,” diye hatırlattı. Bu Salvatore’un
hatırlamaktan hoşlanmadığı bir ayrıntıydı. Ailecek bu evde yaşamışlardı, annesi
bu evde öldürülmüştü. Burası aile evleriydi.
Salvatore dürüstçe, “Yanılmıyorsun,” dedi. “Bu yüzden
kızın bir an önce buraya gelmesini sağlamalı ve mirası öğrenmeden önce
evlendirip aile mirasını güvence altına almalıyız. Tabi aynı zamanda
Fransızlarla yapacağımız yeni anlaşmanın teminatını da…”
Amcasının gözleri parlarken, “Kızı kiminle
evlendireceksin?” diye sordu.
“Kız güzel mi?” Bunu sorarken Nicola’nın eli çenesinde
geziniyordu.
Salvatore işaret parmağını ona doğrulttu. “Bunu
aklından bile geçirme!”
Nicolo omuzlarını silkti. “Neden? Sonuçta içimizden
birinin bunu yapması gerekecek. Aile mirasımızın yarısına sahip bir gelin
adayı… Bir de güzelse şansımı denemek isterim.”
“Kızın senin için çok genç olmasını bir kenara
bırakıyorum Nicolo. O, babamızın metresinin kızı.”
“Yirmi yaşında olduğunu söylememiş miydin? On yaş
kulağa çok ideal geliyor.” Küstahça sırıttı. “Ayrıca üvey kardeşimiz bile
sayılmaz.”
Kızın bu evde ve etrafta olduğu düşüncesi onu
öfkelendiriyordu. Her şeyin sebebi o küçük piçin fahişe annesiydi. Kesinlikle
kendi ailesinden uzakta olmalıydı. “Benim aklımda bir aday var ve bu sen
değilsin Nicolo.” Bakışları amcasının oğluna kaydı. Carlo yirmi iki yaşındaydı,
aile işlerine geçen yıl katılmaya başlamıştı ve kontrol edilmesi kolay, sakin
mizaçlı, itaat etme konusunda başarılı bir çocuktu. “Carlo.”
Carlo başını eğdiği masadan kaldırıp şaşkınlıkla ona
bakarken kahverengi gözleri kocaman açılmıştı. Amcası Vincenzo ise bu durumdan
memnun görünüyordu. Para konusunda her zaman açgözlü olmuştu.
“Nişanını ilan etmekten gurur duyuyorum. Gelinin
yolda. Umarım aile adına bu görevi üstlenmekten dolayı mutlusundur.”
Carlo hızla kızarırken babasının koluyla dürtmesi
üzerine yavaşça ayağa kalktı. “Te-teşekkürler efendim. Bu göreve layık
gördüğünüz için memnun oldum.”
“Güzel! O halde kutlama yemeğini yiyebiliriz.”
✞✞✞
Malikâne
aynı hatıralarındaki gibiydi. Göbekteki büyük süs havuzundan akan suyun sesi
dışında ev sessiz görünüyordu. Claudia eskiden daha kalabalık ve canlı olduğunu
hatırlıyordu. Belki de Salvatore burada yalnız bir münzevi gibi yaşamayı tercih
ediyordu.
Kapısı yaşlı bir adam tarafından açıldı ve adam
gülümseyerek, “Eve hoş geldiniz Bayan Angeli,” dedi.
Claudia şaşkın bakışlarla arabadan inerken, “Teşekkür
ederim,” diye mırıldandı. “Claudia diyebilirsiniz.” Başını kaldırıp geniş beyaz
binayı inceledi. Bir zamanlar annesi ile burada yaşamıştı. Pek çok güzel anısı
olmuştu ama uzun yıllardır bunları düşünmediği için detayları neredeyse
unutmuştu.
Claudia evi incelerken yanındaki adam kendini tanıttı.
“Ben Edoardo. Bay Gambino için evle ilgileniyorum.”
Claudia sessizce başını salladı. Tommaso arabadan
inmemişti anlaşılan görevi onu buraya getirmekti. Dahası değil… Arabanın
camından ona bakan Tommaso, “Görüşmek üzere Claudia, bir kez daha zevkli bir
yol arkadaşıydın,” dedi.
Claudia adama sıcak bir tavırla gülümseyerek karşılık
verdi. “Yol arkadaşlığınız için teşekkür ederim.”
Adam
şapkasının ucunu kibarca tutup onu selamladıktan sonra araba geldiği yönde geri
döndü. Claudia, onu karşılayan yaşlı adam ile evin önünde kalmıştı. Arabadan
indirilen valizi genç bir hizmetli tarafından eve taşınırken Edoardo’da ona
içeriyi işaret etti.
“Beni izleyin, dinlenmeniz için odanızı hazırlattım.”
Claudia her tanıdık ayrıntıyı incelerken adamı takip etti. Beyaz mermere dikkatli bakarsa kendini görebileceğini düşünürken geniş fuayedeki diğer ayrıntılar gözüne çarptı. Üst katı taşıyormuş gibi görünen sütunları, yunan büstlerini ve gösterişli tabloları, rokoko (18. yüzyılın ortalarına doğru Barok stilinde kullanılan doğru çizgilerden meydana getirilen süslemeye karşı tepki olarak doğmuş olan barok stilin hatları gibi eğri çizgili motiflerden ibaret olup Baroktan daha ince ve şekillerin kıvrımları daha zarif bir stildir.) tarzındaki süslemeleri zihnindeki anıları birer birer canlandırdı. Önünde uzanan mermer merdiven bordo renk bir halıyla süslenmiş, siyah korkuluklarla çevrelenmişti. Her şey tertemiz, gösterişli ve ışıl ışıldı. Merdivenlerden çıkarken tek eliyle tırabzana tutundu. Ağır adımlarla önünde yürüyen Edoardo’yu takip etti. Üst kata çıktıklarında koridorun sağına döndüler. Uzun koridor boyunca dizili kapıların hepsi kapalıydı.
Sohbet açmak ve bu rahatsız sessizlikten kurtulmak
için, “Burada yaşarken de odam bu koridordaydı,” diye açıkladı. “Ama tam olarak
hangi kapı olduğunu anımsayamadım. Çok fazla var,” derken güldü.
Adam onu onayladı. “Bu kanatta altı misafir odası var
hanımefendi.” Koridorun sonundaki kapının önünde durdu ve kapıyı açarak önce
Claudia’nın geçmesi için kenara çekildi. “Size en geniş odayı ayırdım,” diyerek
göz kırptı.
Odanın dışarıya bakan pencereleri ön
cephenin tamamını kaplıyordu, geniş direkli yatakta dört kişi rahatça yan yana
uyuyabilirdi. Parke zeminin büyük kısmı yumuşacık ve zarif renkli bir halıyla
kaplıydı. Nane yeşili perdeler, yüksek kornişlerde asılıydı, altın kabartmalı
eşyaların her ayrıntısı Fransız saraylarındaki dekorasyonu andırıyordu. Bu
odada bulunduğu bir anı için zihnini yokladı ama yoktu. Her şeyin bu kadar
gösterişli olduğunu unutmuştu. İki küçük valizi çoktan odaya gelmiş, odanın sol
tarafındaki kapının önünde bu odaya ait olmadıklarını vurgularcasına
duruyorlardı. Claudia derin bir nefes alırken Edoardo öksürerek araya girdi.
“Kapının arkasında banyo ve giyinme odası var.
İsterseniz eşyalarınızı yerleştirmesi için hizmetçi kızlardan birini
gönderirim.”
Claudia omuzlarını silkti. “Ah, bütün eşyalarım bu
kadar. Kendim yerleşebilirim.”
“Peki, odanıza hafif bir yemek göndereceğim.”
Claudia başını sallayarak adamı onayladı. Adam kapıdan
çıkmak üzereyken, “Bay Edorardo!” diye seslenip adamı durdurdu. “Şey… Ben Bay
Gambino’nun burada olup olmadığını soracaktım.”
Adam sıcak ve babacan bir tavırla ona gülümsedi. “Bir
iş için dışarıda. Gece geç vakitte dönecektir. Yarın onunla tanışırsınız.”
✞✞✞
Edoardo
odadan çıktıktan dakikalar sonra bir kadın içeri tepsiyle girdi. Lezzetli
İtalyan yemekleriyle karnını doyururken neden Salvatore’un onu karşılamadığını
düşündü. Nasıl bir adam evlenmek üzere evine getirttiği kadını karşılamaya
gelmezdi? Onun niyetini yanlış mı anlamıştı? O halde o kadar yıl sonra neden
burada onun evindeydi? Yıllardır manastırdan başka yerde yaşamamıştı ama
kimsesiz de sayılmazdı. Babası, bir evi olduğundan ve birlikte
yaşayabileceklerinden birkaç işi halleder halletmez onu yanına alacağından
yıllardır bahsediyordu. Salvatore Gambino onun eğitimi ve düzgün şekilde
yetişmesi için bu kadar para ve zamanı neden harcamış olabilirdi ki? Yoksa
çoktan evlenmiş miydi? Buraya Claudia’ya bu haberi vermek için mi çağırmıştı?
Claudia hızla bu düşünceden kurtuldu. Eğer öyle olsaydı, bunun için bu kadar
uğraşmazdı. Onu Sicilya’dan buraya getirmez, malikânesinde gösterişli bir oda
vermezdi. İçindeki sıkıntı ve endişe büyürken tabağındaki yiyeceklerin yarısını
yiyebilmişti.
Tepsiyi
almaya ve bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormaya gelen kadın da gittikten
sonra geceliğini giyip yatağın yanına diz çöktü ve dua etti. Manastırdayken bu
bir kural olduğu için yapıyordu, çoğunlukla karanlıkta dua edip uyumak ona
saçma geliyordu ama sanırım onca yıldan sonra bu bir alışkanlığa dönüşmüştü.
Saatler geçerken ev tamamen sessizliğe ve karanlığa bürünmüştü. Çalışanların
çoktan uyuduğunu tahmin ediyordu ama Claudia hala yatağının içinde oturuyordu.
Resim malzemeleri burada olsaydı bu rahatlamasına yardımcı olurdu ama hepsi bir
geminin içinde kim bilir neredeydi? Sabah ilk iş Edoardo’ya gemideki resim
malzemelerini soracaktı.
Tam
uyumaya karar verdiği sırada odasının penceresini bir aracın far ışıkları
aydınlattı. Perdeleri çekmemişti çünkü bahçeyi ve uçsuz bucaksız orman
manzarasını görmeyi sevmişti. Bu saatte gelen arabanın tek bir kişiye ait
olabileceğini düşünüyordu. Salvatore Gambino… Nihayet yıllar sonra onunla
yeniden karşılaşacaktı. Artık o küçük kız çocuğu değildi ve Salvatore’un nasıl
şaşıracağını görmek için sabırsızlanıyordu. Onu şaşırtmak istiyordu, beğenisini
kazanmak istiyordu. İçi yoğun bir heyecan dalgasıyla dolarken çıplak ayaklarını
yere bastı. Yataktan inip kapıya yaklaştı. Amacı karşısına çıkmak değildi ama
uzaktan da olsa onu görmek istiyordu. Beyaz geceliğine, darmadağın olmuş
isyankâr saçlarına ve yol yorgunu olmasına aldırmadan çıplak ayaklarıyla mermer
kaplı koridor boyunca yürürken mümkün olduğunca karanlıkta gizleniyordu. Alt
kattan konuşma seslerini duyabiliyordu. Erkeksi, bariton bir sesin konuşmasını
işittiğinde tırabzanların ardında duraksadı. Bu sesi hala hatırlıyordu. Alt
katı görmek için parmak uçlarında uzandı ama sadece bacaklarını görebiliyordu.
Edoardo, Salvatore’un paltosunu ve şapkasını alırken evde olanlar hakkında
bilgiler veriyordu.
“Tommaso, Claudia’yı getirdi. Kızı odasına
yerleştirdim. Yarın kahvaltıda size katılacak mı?” diye sorduğunda Claudia
aşağıya kulak kabartmıştı. Nefes bile almadan adamın cevabını bekliyordu.
“Hayır, kahvaltıdan önce çıkmış olacağım.” Claudia
hayal kırıklığıyla dondu. Onu görmeyecek miydi? O kadar yoldan, başka bir
ülkeden buraya kadar geldikten sonra? “Yarın akşam yemeğe yetişebilirsem, kızla
konuşurum. Şimdilik ona bir şey söylemeyin.”
Çatık kaşlarıyla orada dikilirken
parmakları demir tırabzanları sıkıca kavramıştı. Parmak boğumları beyazlarken
bu durumdan hiç hoşlanmadığını düşünüyordu. Anlaşılan ters giden bir şeyler
vardı. Peki, ama neydi? Huzursuzluğu git gide büyürken Salvatore’un merdivene
doğru yöneldiğini gördü. Adamın onu görmemesi için hızla gerileyip duvara
yaslandı. Basamakları çıkıp koridorun diğer ucundaki koridora yöneldiğinde
Claudia karanlıkta dev bir vazonun arkasına saklanmıştı. Salvatore’u arkadan da
olsa görebilmek için başını hafifçe çıkardı. Karanlıkta yükselen silueti hatırladığı
kadar erkeksiydi. Uzun boyu, geniş omuzları özel dikim takım elbisesinin içinde
mükemmel görünüyordu. Onu daha yakından ve daha aydınlık bir ortamda görmek
için derin bir ihtiyaç duyuyordu. Tam onun koridorda kaybolmasını ve güvenle
odasına dönmeyi beklerken adımları duraksadı. Arkasına dönmeden önce uzun bir
saniye bekledi.
Claudia onu görmemesi içim sırtını duvara yaslayarak
nefesini kontrol altına aldı. Fakat yakalanmıştı. Salvatore, “Gizlice ortalıkta
dolaşmak için çok geç bir saat değil mi?” derken sesi korkutucu derecede
sakindi. Claudia önce cevap vermemeyi ve saklanmaya devam etmeyi düşündü ama bu
anlamsız olurdu.
Başını dik tutup çocuksu bir gururla
saklandığı yerden çıktı. Birbirlerinden uzakta olsalar da Claudia onun görkemi
karşısında neredeyse titredi. Ağzı kururken bunu ona belli edip utangaç bir
genç kız durumuna düşmeyecekti. Salvatore bir adamdı ve Claudia bir kadındı…
Aksini düşünmesine izin veremezdi.
“Âdem, işte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir, dedi, Ona ‘Kadın’ denilecek, çünkü o adamdan alındı,” (İncil – Yaratılış 2) diye içinden tekrarladı.
“İyi geceler Bay Gambino,” diye fısıldadı. “Amacım
gizlice dolaşmak değildi. Yabancı bir yerdeyim ve bir bebek gibi uyuyamayacak
kadar endişeliyim.”
Onun karanlıkta kalmış siluetine bakarken yüzünü
görmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Birkaç adım atarak koridorda
ilerledi ama bu yakınlık onu görmesini sağlamamıştı.
“Endişe etmen gereken bir durum yok. Şimdi yatağına
dönebilirsin Claudia.”
“Öyle mi? Aklımdaki sorulara cevap vermeyecek misiniz?
Beni rahatlatmayacak mısınız? En azından bu kadar yıldan sonra bir hoş geldin
demenizi hak etmiyor muyum?” Birkaç adım daha atmıştı. Neredeyse merdivenin
başına ulaşmıştı. Şimdi yüzünün hatlarını seçmek daha kolaydı. Sert hatlar, köşeli
çene, çıkık elmacık kemikleri, hafif öne doğru çıkık kulaklar… Karakteristik
hatlara sahipti ama Claudia’nın çocukluğundan beri onu düşlemesinin nedeni dış
görünüşünden fazlasıydı. “Belki de
sadece tanışmalıyız. En son karşılaştığımızda yedi yaşındaydım,” derken güldü.
Salvatore uzun süre sessiz kaldı ve nihayet derin ve
bıkkın bir soluk verdi. “Hoş geldin Claudia. Müsait olduğumda seninle
konuşacağım. İyi geceler.”
✞✞✞
Arkasını dönüp yürüyüp giderken Claudia
şaşkınlığından ve hayal kırıklığından zorlukla sıyrıldı. Küstah! Bu bir şaka
olmalıydı. Salvatore karanlık koridorda kaybolurken Claudia çaresizce odasına
dönerek kapısını kapattı. Uyuyamadığı koca bir gecenin ardından yataktan çıkıp
pencere kenarına gitti. Saat oldukça erken olmasına rağmen güneş her yeri
aydınlatmıştı. Tam havanın ve doğanın ne kadar güzel olduğunu düşünürken onu
gördü. Üzerinde eşofmanları ile ayrılıyordu. Koşuya gidecek gibi görünüyordu ve
Claudia onunla konuşup yüzleşme fırsatını kaçırmamaya kararlı bir şekilde
manastırda spor yaparken giydiği beyaz çizgili lacivert eşofmanlarını hızlıca
giydi. Kendini odadan dışarı atıp merdivenlerden hızlıca inerken beyaz bez
ayakkabıları tahmininden fazla gürültü çıkarıyordu. Dış kapıyı açmak üzereyken
birinin sertçe öksürdüğünü duydu.
“Günaydın Bayan Claudia. Erkencisiniz?”
Claudia adamı aceleyle, “Günaydın, Sabah koşusu için
güzel bir sabah,” diye yanıtladı.
Adam ciddi bir tavırla, “Arazi boyunca duvarı takip
edin,” derken gizli bir mesaj veriyor gibiydi.
Claudia bu mesajı dikkate alacaktı. Bahçeye
çıkıp yüksek duvarları bulana kadar koştu. Ağaçlar sıklaşırken korkmadı çünkü
kaybolmayacağını biliyordu, duvarı aşmadan ya da kapıdan geçmeden araziden
ayrılmak imkânsızdı. Hızını arttırdı ve ileride onu gördü. Claudia ona
yeterince yaklaşamadan Salvatore izlendiğini fark etti. Claudia ne olduğunu
anlayamadan Salvatore silahını ona doğrultmuştu. Çığlığı ağaçların üzerinde
dinlenen birkaç zavallı kuşu kaçırırken Salvatore bıkkın bir nefes verip
silahını indirdi.
“Birini gizlice takip etmeden önce o kişinin silahlı
olup olmadığından emin olmalısın Claudia ve ben her zaman silahlıyım.”
Claudia korkudan titreyen ellerini cebine sokarken ona
yaklaştı. “Bir görgü kuralları dersi daha mı Bay Salvatore?”
“Bu seferki bir hayatta kalma dersi.”
Salvatore
silahı hızla eşofmanının belindeki yerine koyarken Claudia korkusunu belli
etmemeye çalışarak ona yaklaştı. Güneş gözüne girerek onu incelemesini
zorlaştırıyordu. Elini alnına koyup siper ederek karşısında dikilen öfkeli
adamı incelemeye başladı. Hatıralarındaki ya da hayallerindeki adamdan oldukça
farklı görünse de bazı yönlerden neredeyse aynıydı. Açık kumral saçları geriye
doğru taranmış muhteşem görünüyordu aralarındaki beyaz teller ona yaşanmışlık
katıyordu. Derin mavi gözleri belirgin göz çukurları ve göz çevresindeki minik
çizgilerle olgun bir adamdı. Kemikli yüz hatları, dolgun alt dudağı, suratıyla
simetri oluşturan burnu karizmatik görünmesini sağlıyordu ve Claudia o
eşofmanın içinde ne kadar yapılı olduğunu görebiliyordu. Fakat yine de onu
küçük bir çocukken bile etkileyen şeyler dış görünüşü ile ilgili değildi. O çok
güçlüydü, sert, korkulacak bir adamdı. Sanki dünyadaki herkesle savaşıp
kazanabilir gibi görünüyordu. Herkesi koruyabilir, herkese karşı çıkabilir,
herkese söz geçirebilir… Salvatore Gambino etkileyici bir güç simgesiydi ve
Claudia’nın etkilendiği şey buydu.
Claudia sakin kalmaya çalışarak, “Günaydın,” dedi.
Sanki az önce suratına bir silah doğrultulmamış gibi soğukkanlılıkla konuşmayı
başarmıştı. “Sabah koşusunda size katılmak istememin hayatım için riskli
olacağını düşünemedim, üzgünüm.”
Salvatore ellerini ceplerine sokarak onu incelerken
yüzünde sinir bozucu bir ifade vardı. “Sabah koşularını yalnız yaparım.”
“Bu beni burada istemediğiniz anlamına mı geliyor?”
Claudia onun kabalığı karşısında şaşırmıştı ve bunu saklamak için uğraşmadı.
Tek kaşı havaya kalkarken, “Güzel, en azından
akıllısın,” diye yanıtladı.
Claudia öfkeden köpürmenin eşiğindeydi. Onu bunca
yıldır hayranlıkla anmıştı, hep ilk karşılaşmalarının hayalini kurmuştu, o hayalindeki
adamdı ve şimdi onun ne kadar kaba, ukala bir pislik olduğuyla yüzleşiyordu.
Hayır! Bu bir şaka olmalıydı.
Öfkeyle arkasını dönüp gitmek üzereyken bundan
vazgeçti. Hiçbir zaman sessiz kalan biri olmamıştı. Manastırda sürekli ceza
almasının en büyük sebebi buydu. Hışımla ona doğru dönüp, “Sizin amacınız ne?”
diye sordu.
“Amacım mı ne?” Claudia’nın sorusu karşısında şaşırmış
görünüyordu.
“Benim başka bir ülkeden buraya getirilmemi emrettiniz
ki beni yıllar önce oraya gönderen ve bir kez olsun ziyarete gelmeyen de
sizdiniz. Onca yolu ne için geldiğimi açıklamak şöyle dursun bir karşılamayı
bile çok gördünüz. Şimdi ise sanki buraya gelmeyi isteyen benmişim ve
istenmiyormuşum gibi davranıyorsunuz. Bu… Bu kabalık!”
Salvatore uzun süre sessizliğini korudu. Şaşkın mıydı?
Sinirli mi? Yoksa sadece ne söyleyeceğini mi düşünüyordu bunu ifadesinden
anlamak imkânsızdı. Karşısında bir duvar gibi dikilirken sakin bir şekilde
konuştu. “Ziyaretçi beklediğini bilmiyordum Claudia. Bildiğim kadarıyla baban
yılda birkaç sefer seni görmeye geliyordu.”
Claudia’nın nefesi hızlandı bunun sebebi yeniden
kaynayan öfkesiydi. Babasının onu kaç defa görmeye geldiğini biliyordu ama ona
bir hoş geldin diyemiyor muydu? “Meselenin lanet olası ziyaret takvimiyle
ilgisi yok, Bay Gambino!”
Onaylamaz bir cıklama sesi çıkardı. “Ağzını bozmak
sana yakışmıyor. Rahibelerin bu konuda yeterince ders verdiğine eminim.”
Claudia homurdandı. “Örnek öğrenci değildim bununla
ilgili rapor almadınız mı?” Anlaşılan Claudia’nın olumsuz davranışları hakkında
rapor almamıştı. Kimse manastırın en büyük bağışçısı ve Katanya’nın kötü şöhretli mafyasını kızdırmak istemezdi.
“Nasıl bir öğrenci olduğun umurumda değildi ve hayır,
senin hakkında rapor almadım.”
Kalbinin kırıldığını görmesine izin vermeyecekti başı
hala dikti ve çenesi yukarıdaydı. “Bu kadar umurunuzda değilsem ben neden
buradayım?”
“Madem akşamı bekleyemeyecek kadar meraklısın o halde seninle kahvaltıda konuşacağım. Şimdi eve dön, Claudia.”






En heyecanlı yerinde bitti şimdi gelucek haftayı bekle ellerine sağlık bu bölümde süper olmuş
YanıtlaSil<3
SilKahvaltı da çok büyük hayal kırıklığına uğrayacak kızcağız.
YanıtlaSilBence kız kabul etmeyecek acaba babası ile mi tehdit edecek kabul etmeyince çünkü claudi bunu kabul edebilecek birine benzemiyor
SilYa da kabul edip ters köşe yapabilir. Ben öyle yazardım. :D
SilBu arada kuzeniyle nişanlanması da ileride bir sorun olacaktır. Amca hele de paragöz birisiyse nişanın Salvatore tarafından bozulmasına sessiz kalmaz heralde. Bu mesele daha çok su götürecek gibi.
YanıtlaSilUmarım nişanı bozar evliliğe kadar beklemez
SilKont kitabında da bir kuzenimin aşkı vakası yaşamıştık ama bunun o kadar kolay olacağını sanmıyorum. :D
SilEmeğinize sağlık, Salvatore'nin Claudia'ya karşı kayıtsız kalamadığı bölümleri okumak için sabırsızlanıyorum.
YanıtlaSilEvet ha umarım her cumartesi gelir bölüm beklemek istemiyorum acaba salvatore un claudia ilk bakış açısı ne oldu onu gördükten sonra
SilŞimdilik her cumartesi bölüm gelecek. Arada Salvatore'un bakış açısını da okuruz. :)
SilEn azından akılısın dedi beğenmedi mi dışı görünüşünü
YanıtlaSilAilesine karşı derin bir düşmanlığı var ayrıca kız çocuğu yaşında şimdilik o tarz hislerini bastırır diye düşünüyorum. :D
SilCevaba cevaptan sonra yanıtlamayı beceremediğim için ayrı bir yorum olarak girmek zorunda kaldım ama nişandan dönüleceğini düşünüyorum. Üstelik Claudia'da çok küçük yaştan itibaren manastırda yetişen bir kız olmasına rağmen bu iki bölümde bile istediği şeyler için güçlü ve dişli bir karakter olacağı izlenimini verdi. İstemediği ve fikrinin alınmadığı bir nişana tepkisi nasıl olacak henüz bilemesekte yıllardır uzaktan aşık olduğu, evlilik hayalleri kurduğu Salvatore'den öyle kolay vazgeçeceğine hiç ihtimal vermiyorum. Bu zoraki nişanı er geç bozulacak bir süreç olarak görüyorum bu nedenle. Gerçi daha önce yazarımızın hiç aklıma gelmeyen planlarına şaşırıp kaldığım da olmuştur. :))
YanıtlaSilBende aynı fikirdeyim
SilEn sevdiğim yorum türü uzun paragraf yorumlar. <3 :) Ben de senin gibi düşünüyorum bakalım neler olacak daha pek çok şey bende de net değil ama Claudia'nın yetiştiği manastır bir rahibe okulu da değil Claudia'da acayip çetin ceviz.
SilBölümü daha okumadım ama eminim mükemmeldir okuyup tekrar uğrayacağım
YanıtlaSil:) Umarım beğenmişsindir.
SilClaudia yı tam bilmiyorum ama şimdi den güçlü kadın vive veriyor
YanıtlaSilGüçlü olması bir yana fena kurnaz.
SilYine yeniden mükemmel bir kurgu❤️
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
SilÇok güzel bir bölümdü yazarcim ellerine emeğine sağlık 👏👏😍
YanıtlaSilBeğenmene sevindim. :)
SilÇok iyi geliyor ya nasıl özlemişiz kalemini
YanıtlaSilBende fark ettim ki sizinle paylaşmadan yazamıyorum :D
SilSalvatore şimdiden bizi sinir etmeye başladı Claudia ya sormadan nişanlıyor sanki kızımız kabul edecek
YanıtlaSilDaha bunlar bir şey değil.
SilYine harika bir bölümdü canım ellerin dert görmesin 👍👏👏
YanıtlaSilYaa teşekkür ederim. :)
SilYine çok akıcı bir bölümdü yazarım. Emeğinize sağlık. Sabırsızlıkla, Claudia ve Salvatore yi , diyaloglarını okumayı bekliyorum. Akıllı, genç, güzel bir kadın ve çok katı, bir kanlı mafya patronu. Harika ❤️💃🤸💃
YanıtlaSilBu erkek karakter Kont'taki abi değil mi? Hani bambinonun peşindeki
YanıtlaSilSalvator aşırı kaba ya
YanıtlaSilVe tanrım Claudia aşırı nazik ve olgun
YanıtlaSilSalvatorla konuşması davranışları bilemiyorum karakteri daha iyi tanımadım ama şimdiden düştüm
YanıtlaSilOff giflere bayıldım bu işi biliyorsun Aşkın 😍 hemn 3. Bölüme geciyorum
YanıtlaSilHeyecanla okudum ve cevap beklediğim o kadar soru var ki 😍 merakla devamını okuyorum çok heyecanlııı 🥰
YanıtlaSilO kahvaltıyı adam başında assagi dokmesini bekliyorum kesin hayal kırıklığıyla dolu bir gün olucak onun icin
YanıtlaSilAşkının kitaplarını okuyan bilir ki onun kızları cevvaldir ve asla başını eğmez 😆
YanıtlaSil