DOKTOR - ON DOKUZUNCU BÖLÜM

 

ON DOKUZUNCU BÖLÜM

Gök benim tahtım, yer de ayaklarımın basamağıdır.

Acts 7:49

            Bir hafta önce acil bir işi olduğunu söyleyip kısa bir veda ederek Fransa’ya gitmişti. Bu bilinmezliğin yanında Salvatore’un umursamazlığı onu delirtiyordu. Artık neredeyse o geceyi bir hata olarak gördüğünden ve ne yapacağını bilmediği için böyle davrandığından emindi. Aşk yoktu hatta şehvet bile yoktu. Bunca zamandır onun hislerine karşılık vereceğini düşünerek çok mu hayalperest davranmıştı?

            Bir hafta içinde Valeria onu dört defa ziyaret etmişti. Anlaşılan Salvatore yokluğunda eve sadece onun gelmesine izin vermişti. Malikâneden çıkması ise kesinlikle “uygun değildi” bunu gitmeden önce bizzat söylemişti. Nicolo sohbetleri sırasında Fransa'daki anlaşmanın önemli ve tehlikeli olduğunu söylemişti bu da Claudia’nın rahatlamasını sağlamamıştı. Her ne kadar şu anda Salvatore’a karşı öfkeli olsa da tehlikede olması hoşuna gitmiyordu. Uykusuz geceler, pek çok boya kullandığı bir haftanın ardından dönüşü sessizlik içinde olmuştu.

            Nicolo sabah saatlerinde onun döndüğünü fakat şirkette olduğunu söylemişti. Claudia heyecanlanmayacağına ve onu özlediğini belli etmeyeceğine dair kendine sözler vermiş olmasına rağmen içindeki kıpırtıyı engelleyememişti. Bir haftalık ayrılığın ardından aynı gökyüzünün altında nefes alıyorlardı. Gün boyu her seste onu görmeyi ummuş olsa da akşam yemeğinden sonra da gelmemişti. Malikâne yavaş yavaş sessizliğe bürünüp herkes yataklarına çekildiğinde Claudia odasından çıkıp sessizce koridorda ilerledi. Çalışma odasına girerken sessiz ve tedirgindi. İçerisi karanlıktı, ay ışığı çıplak pencerelerden cılız bir şekilde içeriye süzülüyordu. Ağaç, vernik ve alkol kokuyordu.

            Claudia büyük deri koltuğa oturup ayaklarını uzattı. Geleceğini biliyordu bu yüzden onu beklemeye başladı. Salvatore ne yaparsa yapsın onu sevmekten asla vazgeçemeyeceğini biliyordu ve bu duygu onu aciz hissettiriyordu. Kendiyle yaptığı her kavganın sonunda kendini onun kokusunu ararken, ayak seslerini dinlerken ya da sadece onu düşlerken buluyordu. Bu öyle hastalıklı bir histi ki çoğu gün kendini gerçekten hasta hissediyordu.

            Kendine sadece birkaç dakika orada durup onu bekleyeceğini söylese de sonunda zaman kavramını yitirmişti. Koridorda güçlü ayak sesleri duyduğunda neredeyse uykuya dalmak üzereydi. Kapı yavaşça açıldı oda o kadar karanlıktı ki Salvatore’un onu görmesi imkânsız olsa da Claudia onun kapıdaki silüetini görebiliyordu.

İçeriye doğru iki adım atıp kapıyı arkasından kapatırken ışık açmadı. Sakin bir sesle, “İyi geceler, Claudia,” diye fısıldadı.

Claudia nefesini tutmuştu. Ayaklarını aşağıya sarkıtıp oturdu. “İyi geceler.”

Masaya doğru ilerleyip üzerindeki ışığı yaktı. Loş ışık yüzünün sert hatlarını aydınlattı. “Burada ne işin var?”

“Bekliyordum.”

“Şimdi geleceğimi nereden biliyordun?”

“Bilmiyordum. Sadece… Birkaç dakika beklerim ve gelmezsen odama dönerim diye düşünmüştüm.”

Tek kaşını havaya kaldırarak, “Kaç dakika bekledin?” diye sordu.

Claudia omuzlarını silkti. “Emin değilim, sanırım birkaç saat.”

Onun neredeyse güldüğünü gördü ama Salvatore hislerini belli etmeyen bir duvardan farksız olduğu için doğru görüp görmediğinden emin değildi.

“Sana veda ederken oldukça kızgındın beni görmek istemeyeceğini düşünmüştüm.”

“Bana veda etmedin sadece gideceğini söyleyip kurallarını sıraladın.” Uzun süre ona baktı ama bir şey söylemedi. “Aslında sana söylemem gereken bir şey var. Ben… O yüzden bekledim.” Bu kocaman bir yalandı, söyleyeceği şeyin acelesi yoktu ama onu görmek için çırpınan kalbine engel olamamıştı.

“Öyle mi, nedir?”

Claudia derin bir nefes alırken omuzları gevşedi. “Rahatlayabilirsin, hamile değilim.”

Dün gece kanamasının başlaması sevinmesine neden olsa da Salvatore ile kalması için tek kozunu kaybetmiş gibi hissetmişti. Onu ‘zorunluluklardan’ dolayı istemesinden hoşlanmıyordu ama hiç olmaması düşüncesi daha katlanılmazdı.

Başını sallarken, “Emin misin?” diye sordu.

Claudia gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. “Elbette eminim! Kanamam var, hizmetçim sabah çarşaflarımı değiştirdi ona sorabilirsin ya da görmek mi istersin?” derken sesinde alay vardı.

“Ya da seni muayene ettiririm?” Kaşı hafifçe yukarı kalkıp dudağının köşesi kıvrılmıştı. “Tıpla aram oldukça iyidir.”

Elbette o bir zamanlar doktordu. Bu bilgi onu her seferinde şaşırtıyor, o zamanlarda nasıl bir insan olduğunu merak etmesine neden oluyordu. “Bu artık bir mesele değil. Bundan sonrası için planınızı merak ediyorum?”

İlgisizce, “Bir planım yok,” dedi.

“Sizin gibi bir adamın mı? Bütün hayatınızın planlarınız üzerine kurulu olduğunu sanıyordum?”

“Şu sıralar hiçbir şey planladığım gibi gitmiyor.”

Claudia ellerini beline koyarak bedenini ve duruşunu dikleştirdi. “Hamile olmadığıma ve artık Carlo için ‘masum’ bir gelin adayı olmadığıma göre benimle ne yapmayı planlıyorsun? Gitmekte özgür müyüm?”

✞✞✞

Uzun süren sessizliğin ardından tek kelimeyle, “Hayır,” dedi.

Claudia rahatlamıştı çünkü gitmesine izin vermesini istemiyordu. “Peki,” diye mırıldanırken kollarını göğsünde bağladı. “Bu durumda manastıra geri mi döneceğim?”

Bir kez daha, “Hayır,” derken sesi otoriterdi. “Oraya uygun olmadığını düşünüyorum. Rahibe olma gibi bir planın yoksa tabi?”

“Tövbekâr olamam, çünkü pişman değilim.”

Oturduğu yerden kalkarak ona yaklaştı. Işık arkasında kaldığı için karanlıkta kalmıştı, şeytani ve karanlık bir gölge gibi görünüyordu.

“Henüz değilsin,” derken tam karşısına dikilmişti. Claudia’nın ona boş bakışlarla baktığını fark ettiğinde, “Henüz pişman değilsin,” diye tekrarladı.

“Sessizlik içinde pişman olmamı mı bekliyorsun?”

“Pişman olacaksın, yavrum. Beni tanıyıp hakkımdaki gerçekleri öğrenince pişman olacaksın.”

“Nasıl bilebilirsin?”

Elini uzattı Claudia yüzüne dokunacağı, onu hissedeceği düşüncesiyle gözlerini kapattı ama belli belirsiz bir saç tutamını uzaklaştırdığı ve elini çektiğini hissetti.

“Kırk dört neredeyse kırk beş yıldır bu hayattayım. Kendimi tanıyorum. Yaptıklarımı biliyorum. Senin bana hiç uygun olmadığını biliyorum.”

Claudia’nın bakışlar uzaklara daldı. “Kendimi bildim bileli seni düşledim. Bir gün mutlu bir hayat yaşayacağımızı, bana âşık olacağını, bir sürü çocuğumuz olacağını hayal ettim. Benimle yürüyen kişi değil de mihrapta bekleyen kişi olacaktın. Aynı yatakta uyuyup, birlikte uyanacağımız bir hayat…”

“Bunlar bir çocuğun hayalleri.”

“Artık bir çocuk değilim.”

Onu onayladı. “Yine de asla mutlu ve huzurlu bir hayatın olamaz, sana büyük bir aile ya da kalabalık sofralar veremem, seninle uyuyup, sabah gülümseyerek kalkamam, sonsuza dek mutluluk diye bir şey yok Claudia. Benimle asla bunlar yok.” Çenesini kavrayıp başını yukarı kaldırdı ve karanlıkta parlayan gözlerine bakmasını sağladı. “Sen cennet istiyorsun, benim tek bildiğim cehennem.”

“Aşk için ruhumu şeytana sattım.”

Söylediğine sessizce güldü. “Şeytanla yapılan pazarlıklar her zaman pişmanlıklarla sonuçlanır. Sonsuz bir cehennem…”

Claudia bir adım daha attı. Kararlı bir tavırla, “Kabul ediyorum,” dedi. “Bana gitmeme asla izin vermeyeceğini söyle.”

“Tutamayacağım sözler vermiyorum küçük kız.”

Claudia hayal kırıklığıyla geri çekilirken Salvatore ona engel olmadı. Artık ona aşk için yalvarmaktan yorulmuştu. Sonunda anlıyordu onun kendisine vereceği bir kalbi yoktu. Arkasını dönüp odadan çıkarken onu yalnız bıraktı.

✞✞✞

            Uykusuz bir gecenin ardından sabah erkenden şirkete geçmişti. Aile meclisi ile yapması gereken önemli iki toplantı vardı ama birini erteleyebildiği kadar ertelemek istiyordu. Özellikle Claudia’nın dün gece söylediklerinden sonra bir karar vermeye hazır değildi.

Toplantı masası aile meclisinin üyeleriyle dolmuştu, ailenin bir parçası sayılan avukatı ve çocukluk arkadaşı Tommaso’da toplantıdaydı yasal fikirlere ihtiyacı vardı. Geçen hafta Amerikalı avukatı yaşlı Cornwallis vefat etmişti ve işleri resmen torunu devralmıştı. Çocuk çalışkan ve zeki olsa da henüz güven testlerini geçmemişti onu bu işe karıştıramazdı.

Masanın başına otururken, “İyi günler, beyler,” diyerek hepsini selamladı.

Vincenzo öfkeli, Carlo ise sabırsız görünüyordu. Fransızları bahane ederek onlarla konuşmayı ertelemişti ve sanırım artık bu yüzleşmeyi yapması gerekecekti. En güvenilir soldatosu ve koruması olan Lorenzo hemen yanındaki boş sandalyeye oturdu. Nicolo oynadığı kalemi yere düşürdüğünde Salvatore sertçe öksürerek onu uyardı. Dikkatleri üzerine toplamıştı.

“Fransızlar ile anlaşma iyi gitti. Yakında ilk numuneleri gönderecekler.” Konuya doğruca giriş yapmayı severdi bu yüzden lafı uzatmadı. “Ödeme için onlara teminat verdim. Tek sıkıntımız-.”

Dayısı lafını kesti bunu yapabilecek tek kişi oydu ailede yaşına ve söylediklerine saygı duyduğu tek kişi vardı o da dayısı Michelino’ydu. Seksen yaşından fazlaydı ama hala otoriterdi. Bastonunu hafifçe yere vurdu. “Evlilik iptal oldu bu durumda kızın mirası da hala şaibeli öyleyse Fransızlara nasıl teminat verdin?”

Kan bağı ve sadakati kendisine ait olmalıydı ama o bir aile büyüğünün yapması gerektiği gibi haklı olanı savunuyordu. Bir zamanlar ailesi çöküşün eşiğindeyken her şeyi onun yardımıyla geri almıştı. Bunu yaparken her şeyini kaybetmiş olsa da bu onun suçu değildi.  

“Bu bir aile meselesi, onlara detaylardan bahsetmedim. O miras ailenin ve öyle kalacak.”

Vincenzo avını bekleyen bir atmaca gibi konuşmaya atladı. “Bu nasıl olacak? Aileyi yok sayıp kendi kendine karar veriyorsun, bu bir onur meselesi Salvatore. Artık aile işlerine tek başına söz sahibi olamazsın. Gençliğinden beri seni savunduk ama bu… Oğlumun nişanlısıyla yatman, üstelik senin vesayetin ve sorumluluğun altındayken… Affedilemez.”

Salvatore elini sertçe masaya vurdu ama konuşurken sesi tebaasına seslenen bir rahip kadar sakindi. “Kimsenin affını istemiyorum, amca. Bu ailenin sorumluluğu yıllardır sırtımda. Bütün aile dağıldığında ve kalanlar birer fare gibi saklandığında kendimi ben ortaya attım. Bu aile için kendi ailemi kaybettim. Şimdi kimse bana ne yapacağımı söylemeye cüret edemez.”

Michelino elini havaya kaldırıp Vincenzo’ya oturmasını işaret etti. Konuşmadan önce elindeki mendili ağzına kapatarak öksürdü. “Kız mesele değil. Miras hepimiz için önemli. Söz sahibi olmak istiyorsan, iş yapmak istiyorsan, aileyi ve sevdiklerini korumak istiyorsan onurdan önce paraya ihtiyacın var. Babası kızı almak için her yolu deneyecektir. Kız mirası öğrenmeden bir yolunu bulup parayı almalısın.”

“Bu konuyu özel bir toplantıda Vincenzo ve Carlo ile konuşacağız şimdi izninizle gerçek işlerimizden bahsetmek istiyorum.” Herkes söyleyeceği sözleri yutarken Salvatore konuşmaya devam etti. “Kokain birinci kalite tam istediğim gibi bu kalitede bir malı Kolombiyalıların üretmesi imkânsız. Tekel olacağız. Fakat bu sokakta ya da boktan kulüplerde satılacak bir şey değil. Pahalı ve özel… Bu yüzden yeni pazar alanları ve pazarlama stratejileri oluşturmalıyız. Yeni, yenilikçi fikirlere ihtiyacım var bu durumda aramızdaki gençlere çok iş düşüyor.” Gözleri Carlo ve Nicolo’nun üzerinde gezindi.

“Şarkıcılar ve politikacılar buna bayılırdı.” Nicolo ellerini çerçeve yapıp, “Koca, zengin kıçınıza özel!” diyerek kahkaha attı.

Carlo ona aşağılayarak bakarken, “Belki yeni bir gece kulübü açabiliriz,” dedi. “Parası olanlar için… Brooklyn’de Casino Russo sadece İtalyanlara özel bir kulüp bizde burada sadece zenginler için bir yer yaratabiliriz.”

Salvatore başını salladı. Fikri sevmişti ve bir planı vardı.

✞✞✞

Neredeyse bir saattir telefon bekliyordu. Padrino Diego ile görüşmeliydi ama ona ulaşmak her zaman kolay olmuyordu. Nihayet telefon çaldığında ahizeyi kaldırdı.

“Salvatore Gambino, eski dostum.” Diego ile Padrino olmadan önce basit bir işkenceci katil olduğu zamanlardan beri tanışıyordu ama artık bulunduğu konum Cosa Nostra için önemliydi ona saygı duymasa bile konumuna saygı duymak zorundaydı.

Padrino, Diego,” derken sesi saygılıydı. “Uzun zaman oldu.”

“Otorite problemlerin olduğunu biliyorum, Salvatore araman sürpriz oldu ama konuya girebilirsin.”

Bu adamın içini okuması onu her zaman huzursuz ediyordu. “Yeni bir pazar alanına ihtiyacım var.”

“Fransız malları için mi?” Salvatore sessiz kalınca güldü. “Bu kadar şaşırma Salvatore elbette her şeyden haberim olacak. Her yerde gözüm, kulağım, elim ve kolum olacak… Bu yüzden Cosa Nostra’yı ben yönetiyorum.”

Bu yüzden katıksız bir piç kurusu gibi davranabilirdi. Yine de bu dünyada ondan çok daha kötülerini görmüştü.

“Casino Russo gibi bir işletme açmak istiyorum. Üst düzey insanlara hitap edecek, özel bir yer. Bunun için uzman görüşüne ihtiyacım var.”

“Sergio Russo’nun kayıplara karıştığını duymuşsundur. Kulübün adı artık Corvo.” Bunu külahına anlatabilirdi. Diego gibi bir adam dünya üzerindeki herkesi saklandığı delikten bulup çıkarırdı ama Sergio’yu bulmak istemiyordu.

“Eğlence hayatı bana göre değil, Padrino ama birilerinin bana yardımcı olmasını sağlarsanız, bu işten çok iyi kazanç ve önemli bağlantılar kazanacağız.”

Diego Servillo bir süre sessiz kaldı ve derin bir soluk alarak, “Sana yardım edeceğim,” dedi. “Kulübü sevgili karım Rosanna’nın dostları işletiyor.” Rosanna birkaç sene önce Brooklyn’i ateş hattına çevirmişti. Bazı önemli adamların kadınlarını kaçırdığını ve koruması altına aldığını biliyordu anlaşılan şimdi o kadınlar borçlarını sadakatle ödüyorlardı. “Kulübü ziyaret edeceğini bildireceğim, seni memnuniyetle ağırlayacaklar.”

“Bu iyiliğinizi unutmayacağım.”

Güldüğünü hissedebiliyordu. “Dikkatli ol Salvatore, sana olduğun yerde olduğun kişi olarak ihtiyacım var.”

“Büyük savaşlar için tehlikeli ittifaklara ihtiyaç var.”

Diego telefonu kapatmadan önce, “Beni hayal kırıklığına uğratma,” dedi.

            Muhtemelen piç kurusunun her şeyden haberi vardı, özel hayatından aile sorunlarından… Fakat ona ihtiyacı olduğu doğruydu. Morello ailesinin tek düşmanı Salvatore değildi. Yıllardır Cosa Nostra’nın ekonomik gücü olmuşlardı bunun sebebi Kolombiya ile kurdukları çok yakın ilişkilerdi. Padrino onlardan hoşlanmasa da Kolombiyalı çeteleri düşman edinmek için uygun bir dönemde değillerdi. Zayıflama başlamıştı. Özgürlükler ülkesi artık onlara yeterince özgürlük tanımıyordu. Polisler daha açgözlü, siyasiler daha dönek, kurulan tuzaklar daha tehlikeliydi. Yakın zamanda çıkan pek çok yasa mafya faaliyetlerini baltalıyor, onları bir örümcek ağının içine hapsediyordu. Tüm bu yasal anlaşmazlıkların içine çete sorunlarını, maddi problemleri ve güç savaşlarını dâhil etmek istememesi doğaldı. Diego Servillo kurnaz bir adamdı. Morello ailesini öylece yok edemezdi ama yıllar önce planladıkları gibi onları yavaş yavaş çöküşe sürükleyebilecek biri varsa o da Salvatore’du.

✞✞✞

            Akşam malikâneye döndüğünde Avukat Sean Cornwallis ve Claudia bahçedeki çardakta oturuyordu. Edoardo’ya Sean’ın geleceğini söylemişti ama bir saat erken gelmesi planlarının dışındaydı. Onu Claudia ile sohbet ederken gördüğü ikinci seferdi ve bundan hoşlanmamıştı. Onun etrafındaki genç erkekleri kovalayan bir baba figürü gibi görünmek istemiyordu bu yüzden yanlarına yaklaştığında öksürerek orada olduğunu belli etti. Claudia’nın yüzündeki samimi gülümseme onu gördüğünde donup silinmişti. Elbette sarı saçları ve hoş bakışlarıyla Sean Cornwallis o yaşta kızlar arasında çekici bulunuyor olmalıydı.

Adamın elini sıkarken, “Erken gelmeni beklemiyordum,” diye ekledi.

Çocuk mahcup bir edayla başını eğdi. “Kusura bakmayın bu bölgede işim vardı ve siz gelene kadar bekleyebileceğimi düşündüm. Bayan Angeli’nin nazik sohbetiyle vaktin nasıl geçtiğini anlamadım.”

Salvatore kaşlarını çatarak çocuğun elini fazla sert sıktığını fark edip geriledi. “Büyükbaban Henry için üzgünüm. Huzur içinde uyusun.”

Omuzları düşmüş yüzü bir hüzünle gölgelenmişti. “Teşekkür ederim Bay Gambino. O tek ailemdi.”

“Çalışma odama geçelim,” derken bakışları tepkisizce oturan Claudia’nın üzerinde gezindi. Beyaz elbisesinin içine çamaşır giymediğini görebiliyordu ve o görebiliyorsa genç adamda görüyor olmalıydı. Sohbetin onun için çok önemi olmadığından emindi bir saat boyunca harika bir manzara seyretmişti. Eğer işine yaramayacak olsa onu şimdi öldürebilirdi.

Sean, Claudia’ya doğru gülümsedi. “Eşliğin için teşekkür ederim, Cla- Bayan Angeli.”

“Benim için zevkti Sean.”

Yumruklarını iki yanda sıkarak çalışma odasına doğru peşinde Sean ile ilerledi. Nihayet yalnız kaldıklarında, “İstediğim evraklar hazır mı?” diye sordu.

Sean çantasından çıkardığı evrakları masaya bıraktı. “Bundan kimsenin haberi olmaması gerektiğini söylememe gerek yok sanırım?”

Çocuk onu onaylayarak başını salladı. “Vesayetten çıktığınız anda miras konusunda bir yaptırımınız olmayacak.”

Salvatore gülümsedi. “Elbette. Bunun için başka bir planım var.”

Sean’ın bakışlarındaki merakı gördü ama bir şey söylemeyecek kadar akıllı bir adamdı.

            Sean malikâneden ayrıldıktan sonra Salvatore, Claudia’yı salonda kapalı televizyonun önünde otururken buldu. Kollarını göğsünde bağlamış gözü boşluğa dalmıştı.

“Televizyon izlemek için onu önce açman gerekiyor.”

Gözlerini devirdiğini gördü. “Bir mağaradan değil, manastırdan geliyorum.”

Yanına otururken, “Manastırda televizyonunuz var mıydı?” diye sordu.

“Sizin gibi önemli adamların kurtulmak istedikleri kızlarını gönderdiği yüklü bağış alan bir manastırdan söz ediyoruz, elbette televizyonumuz vardı.”

Ona hala kızgındı bunu anlayabiliyordu o genç bir kızdı. Genç kızlar kimsenin ne olduğunu anlamadığı konular hakkında öfkelenebilirdi.

“Dün geceki konuşmamız yüzünden mi kızgınsın?”

Ona bakarak gülümsedi ama bu daha çok bir katilin yüzünde oluşabilecek türden bir gülümsemeydi. “Reddedilmek mi? Hayır, buna alıştım Bay Gambino.”

Sesindeki alaycı kinayeye rağmen şu anki öfkesinin bununla ilgili olmadığını düşünüyordu. “Sean ve sen… İyi anlaşıyor gibi görünüyordunuz?”

Uzun süre sessiz kaldı. Bu sessizlik onu öfkelendirdi. “Ki-bar. Bir centilmen.” Kekelediği gözünden kaçmamıştı. Ondan hoşlanmış mıydı?

Yalandan bir kahkaha atarak, “Dünyayı görmek, o büyük aşkında çatlaklar mı yarattı küçük kız?” diye sordu.

Claudia ayağa kalktı. Patlamaya hazır bir bomba gibi görünüyordu. İşaret parmağını ona doğrulttu. “Sen benim aşkımı sorgulayamazsın! Beni incitirken bile seni anlamaya çalıştım.” Gözlerinde parlayan yaşları gördü bu geçen seferki gibi onu sinirlendirdi. Karşısında küçük, zayıf bir kız gibi ağlamasını istemiyordu.

“Ağlama,” diyerek onu uyardı.

Claudia burnunu çekerek gözyaşlarını elleriyle sildi. “Eğer birinin önünde ağlıyorsam, sınırdayımdır. Nefret ettiğim bir şey varsa birinin beni ağlarken görmesi!” diye bağırdı ama konunun ağlaması olmadığını anlayabilmişti.

“Güzel. Ağlamandan hoşlanmıyorum.”

Gözleri aniden öfke ateşiyle parladı. “Siktir git.”

Arkasını dönüp gitmek üzereyken onu bileğinden yakalayarak kendine çekti. Üstüne doğru sendeledi. Gözlerini gözlerine dikti. “O saygısız tavırların ve o edepsiz ağzın…” Dudaklarına bakarak, “Ne yapacağım biliyor musun?” diye sordu. Onun cevap vermesine ya da geri çekilmesine izin vermedi. “Seni susturmak için ağzını dilimle dolduracağım.”










Yorumlar

  1. Salvatore un bu kaçan halleri yordu artık ya tek taraflı gibi geliyor artık bir sahiplenme olsun artık kıza sean ı beğendin mi diye soruyor delirecem benimsin gitmene izin yok erkeği nerede tamam aşk dolu birini beklemiyorum ama sahiplensin bari sean cludia yı özel bir şekilde görmüş Diego gio olsa delirirdi bune ya beklemekten yoruldum zaten finale 12 max 17 bölüm kaldı bu yere kadar hiç sahiplenme okumadım sürekli claudia gidiyor artık gurursuzda oldu bu kız off offf

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru söze ne denir bilmiyorum ha haklısın Vallah salvator beni de sinirlendirmeye başladı

      Sil
  2. Tamam salvatore un da kendine göre sebepleri var şüphe duyuyor kız hayatı tanımayan biri ama düğüne 1 gece kala kendini tutamayan salavtore nasıl oluyorda sonrasında uzak durabiliyor artık yeterince özürler kıza dokunmadan durmaması gerek sahiplen ya keko ol birazzzz modern kurgularda bilr daha sahipleniciler sen 74 yılınd yaşıyan mafya adamsın 44 yaşındasın sahiplen benimsin de yok bakşa yer deeee

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle bir şey var şimdi aşkım salvanın sahiplenmesini bende istiyorum ama ne bileyim tüm olayları onun gözünden bakarsak o , ailesi için bir lider ve tüm baskılara rağmen bir şekilde kendince aşkına sahip çıkmaya çalışıyor ki şöyle bir doğru var daha hiç bir bok görmedik ama bakak gelecek haftaya neler gelecek

      Sil
  3. Yazarın kitabı uzatmak için uzatması sıktı artık. Adam seviyor mu sevmiyor mu kıskanıyor mu kıskanmıyor mu? Adam çok gelgitli bir çizgisi yok. Adamı güçlü yazacağım diye iyice kasıntı birisine çevirdin. Kasildikca kasılıyor. E bu da okumaktan bayıyor mantıken. Diğer kitaplarını da okudum ama hiç böyle yapan bir karakter görmedim. Bazen bazı karakterleri fazla kasıntı yazıyor. Robot gibi duygusuz. Kadınsa değişik. Peşinde koşturdukça koşturuyor. Güçlü olsun kendi ayaklarının üzerinde dursun çabalasın azicik. Ozgur olsun değil mi? Bir kadının da mantıken böyle yapması gerekiyor. Bu kız cesur hareketler
    Sergiliyordu manastırdayken. Kaçmak için çabalayıp duruyordu ne oldu şimdi kıza? Neden böyle? Sen adamı baştan duyguluyken duygusuz. Lafını cesurken pasif yazmaya başladın ve kitabı kısacası batırdın. Biz okurlar olarak da artık bir sonuç bekliyoruz 19 bokumdur bir sonuç göremiyorum ben adamın kadınla yatması dışında bir olay dahi yok ev malikane arasında olaylar geçiyor artık harekete geç ve kitabı bir sonuca bağla uzatma bölüm başına düzgün olaylar bile artık yok çoğu okur bölüm kısa kısa diyor olay örgüsü yok diyor hala bir dikkate almama peşindesin anlamış değilim. Kitap çıktığında alacaktım ama böyle giderse artık kitabı da almam buna değecek bir kitap değil olay örgüsü sıfır karşılıksız bir şeyin peşinde koşan saf pasif bir kadın böyle bir algı yansıtmak ta İgrenc artik.

    YanıtlaSil
  4. Üsste olan yoruma katılıyorum. Kadın karakter başta fevriydi, şimdiyse çok pasif erkeğin altına sığınmış duruyor öylece…( bu kız çok cesurdu ister istemez de sorguluyor insan başta böyleydi nasıl bu duruma geldi diye?)

    Ve bir şeye daha katılıyorum bölümdeki olay örgüsü çok kısa her bölüm aynı şeyi okuyoruz uzadıkça uzamış…

    Kadın aşk aşk diyor adam yok gidemezsin yapamazsın diyip duruyor. Kadının yanına özgür iradesiyle gidemiyor bile onu ziyaret eden kadın vardı gel benimle kal diyen ismini unuttum. O kadının yanına gidip artık kendi yolunu çizebilir adamı peşinde koşturabilir yani karakter istese her şeyi yapabilir ama yazar ne hikmetse kadını o kadar basit hale getirmiş ki adamın ağzından çıkan her şeye kole gibi evet diyor sineye çekiliyor kabul ediyor sürekli soru soruyor yapabilir miyim artık buradan gidebilir miyim diye adam zaten karşılıksız yaşıyor kadında da biraz gurur olsun değil mi?

    Buradaki yorumları gram umursadığını düşünmüyorum ve evet tekrar ediyorum bende kitap çıksa almam ne yazık ki kitap alınacak kadar konusu güçlü değil. Böyle giderse çok okuyucu kaybedecek yazar haberi yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sert eleştiremem kendisinin kurgularını çok beğeniyorum ama son 3 bölümdür baya soğdum kurgudan Aralık ayından beri gözüm sürekli telefondaydı yeni bölüm bölüm diye 1 hafta geçti hiç sormadım bile yeni bölüm nerde diye unutmuşum salvatore un ben aşık olduğunu sanmıyorum bir kadın kendini ancak bu derece düşürebilir halbuki yazarın tarzı değil kadınları bu derece gurursuz göstermek evet kadın karakterler acı çekiyordu zor şeyler yaşıyordu ama lakin bir yerde tepki gösterip tamamen dur diyorlardı jo mesela Rosa tutku tutku mesela tam gurursuzdu lakin öyle bir noktaya geldik yıldırımı tamamen reddeti gururu o seviye çıktı hatasını kabul etmedi nazenin karakteri bile alpten uzak durdu hatası yüzünden claudia küçük evet ama biraz gururu olsun her öptüğünde sarıldığında geçiyor püf kayboluyor nefreti ki artık bu noktadan sonra claudia trip atsa bile salavtore un aşkına tutkusunu inanmıyorum ya en soğuk dediğimiz yıldırımda bile tutku vardı yazar adamı soğuk yasa bile arada çekim tutku özelikle bir bağ vardı bunda hiçbir şekilde geçmiyor o derece soğuk mesela tessin gözyaşlarında q vardı adam cehennem kadar soğuk ama aralarındaki bağ sahiplenme kitabı mükemmel yapıyor bu sefer yazar gerçek kötü karakter yazacam derken aşk tutku bağ sahiplenmeden çok uzaklaştı ki hiç tarzı da değil ben birşey hissedemiyorum artık okurken çünkü ben ilk bölümlerde salvatore un bir noktada bağ kurabileceği sahipleneceği bir olacak umudu düşüncesi ile sevdim am görüyorum ki yok

      Sil
  5. Her bölüm aynı replikleri okumamız peki????

    YanıtlaSil
  6. Ya aslında konu sürekli bir evde geçmeside değil bak mesela jo da aylardır bir evde bir adada kaldı ama gio onu hissetirmedi en azında kıyafet alışverişi gezme izin verdi ki ozamanda jo nun güvenlik sorunları vardı ama valeria olmasa kız dışarı ne bilmeyecek 2 kere çıktı salavtore 2 sinde de kızın burnundan getirdi evet salavtorw un korkuları var kalıplaşmış bir hayatı ama kızın duygularını hiç ama hiç düşünmüyor ya bırak göz yaşını silmek ufak küçük özür yada seni anlayabiliyorum yok çok bencil aşık olamaz bu adam yani tutukuyu aradaki cinselliği bize kimse aşk diye yedirmez ne kurgular var eleştirildi beğenilmedi bu yüzden yazarın tarzı değil bu bunda niye böyle oldu anlamıyorum kız gitmeme izin verme diyor söz veremem diyor nerede o dünya yıkılsa seni bırakmam lafı yani bunu salvatoredan tabikide bekleyeceğiz

    YanıtlaSil
  7. Yazarın o kadar öylesine yazdığı belli ki, bölümler çok kısa her bölüm aynı şeyi okuyoruz cldia nin gidip resim çizmesini salva’nın ise sürekli durup susması işte gidemezsin falan demesi bizim ilk okuduğumuz o hircin kız nerede pardon? Ne dese kabul ediyor sürekli evet falan filan baydı yani ilk başta o kadar keyifli okuyordum ki sürekli bölüm gelsin diyordum. Ama şimdi bölüm gelse bile okuyup geçiyorum çünkü sonunu bekliyorum yani ne olaca diye de yukarıda bahsedilen yorumlara az da olsa bende katılıyorum, kitap artık okunmaz keyfi kaçtı yazan yazarlar o kadar güzel yazıyor ki yani bu yazar yazmak için yazıyor böyle giderse de yazmasın yani kitabı çünkü pek bir anlamı kalmadı baksanıza bölümlere eskisi gibi okunuyor mu??!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ilkez şimdi okudum cevabım alta yazana insanları düşüncesi olabilir gayet normal ve üsteki yorumlara katılıyorum evet adam hayvan gibi soğuk olabilir taş olabilir ama çift arasında iletişim olması gereken bağ yok her kitap için geçerli bu olmalı yoksa kitap begenilmiyor yazar Yıldırım'da elestirlid diyor ama en azında tutku ile yıldırım bir noktada birbirini buluyorlar enerjileri bağı tutuyordu bunda resmen yok

      Sil
  8. Yukarıdaki yorumların hepsini okudum. Sanki hepsi ayni kalemden çıkmiş gibi ve buraya provokasyon amacıyla gelmiş klavye delikanlısını anlattı bana. Geçen hafta başlayan bu yorumcu anonim olmanın avantajını kullanarak benim bile keyfimi kaçırdı. Sevgili yazarım bölümlerin hepsini keyifle okuyorum. Alışverişe yada yemeğe yada masaja giden Claudia yı okumanın romana nasıl bir katkı vereceğini anlamadım. Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık. Lütfen benim bile canımı sıkan yorumları ciddiye almayınız. 🥰❤️❤️

    YanıtlaSil
  9. Aga bu ne çok kısa soğudum bu kitaptan

    YanıtlaSil
  10. Kitapların kurgularin harika sen harikasın.

    YanıtlaSil
  11. Yazarım ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  12. Önce ben kendi yorumlarımı katmak istiyorum Salvator’u seviyorum hemde çok ama bazen öyle can sıkıcı bir hale geliyo ki dayanılmaz oluyo

    YanıtlaSil
  13. Ama bir yandanda onun bakımından düşününce diyorum ki bu adam haklı ama yani bu kadar da gurursuz olması ya salvanın claudiadan etkilenmesini anlıyorum ama yani gerek var mıydı ki buna

    YanıtlaSil
  14. Anonim yorumlar kaldırılmıştır. Google hesabınızla yorum bırakabilirsiniz, sevgiler. 🫶🏻

    YanıtlaSil
  15. öncelikle bir şey söylemek istiyorum ben yazarın Instagram‘da yaptığı soru-cevap etkinliğinde de söylemiştim ben normalde yaş farkı olan kurguları okumam bu yüzden de kontu hiç okumadım

    YanıtlaSil
  16. şimdi şöyle bir şey var hiç yalan Söylemeyeceğim yorum yazan bazı kişilere hak veriyorum ama yazar aslında olgun bir kadın olduğu için bir yandan da onun gözünden de bakmaya çalışıyorum bazen kafam karışıyor bu doğru ama o kadar ağır yorumlar yapmıyorum

    YanıtlaSil
  17. Şöyle bir şey de var bana göre artık Salvator ne istediğini bilmiyor yani onu gerçekten anlamaya çalışıyorum işleri var ve adam neredeyse 44 ya da 30 yıldır hayatında hiçbirisi yok buna alışması elbette çok zor bunu altı ayda bizim okuduğumuz süreçte ya da kitapta geçen süreçle iki ayda kabullenemez bu doğru

    YanıtlaSil
  18. Ama şimdi de şöyle bir şey var yani claudia ya da çok üzülüyorum ya tamam biliyorum aşık maşuk ama bu ne zamana kadar sürecek

    YanıtlaSil
  19. Yani daha ne kadar reddedilme bünyesi kaldırılacak çünkü kız bölümün başından beri adamı sevdiğine haykırıyor ya ve her şeyi yaptı yani çünkü kızın bildiği bir tane sevgi dili yok kızın pek tek bildiği şey adama eğer yakınlaşırsa en azından kalbi ona yakın olmazsa bedene yakın olur ama bazen bana Salvator un bunu kullandığını düşünüyorum

    YanıtlaSil
  20. Yani bilmiyorum o yüzden Yorumlarda da dediğim gibi gelecek haftaya her şey belli olacak her şeyi göreceğiz doğru bazı bölümler çok kısa bunda ben de şikayetçiyim ama bilmiyorum ya benim gerçekten çok istediğim bir şey var o da claudianın mutlu olması

    YanıtlaSil
  21. Eğer salvator bunu verebilecekse onla olsun o veremeyecekse sean la olsun hadi o da veremedi en son yine Carlo’yla olsun ne diyim yani

    YanıtlaSil
  22. Ama her türlü şekilde tüm şikayetlerime rağmen Salvatorun claudia ya ya karşı tutkusunun bitmemesi bir şekilde umutlandırıyor

    YanıtlaSil
  23. Tam bölümlerin kısa olması bir bahanesi olduğunu biliyorum bir sorumlulu olduğunu da biliyorum ama yine de bazen tuhaf hissettiriyor

    YanıtlaSil
  24. Bir şey diyeceğim az önce yazarın attığı hikayeyi gördüm bizim bazı şeyleri yargılamamıza rağmen o bize gerçekleri açıkladı ve bizi sakinleştirmeye çalışmasını çok güzel buldum aynı bir anne gibi davrandı yani biz düşmeyelim de ne yapalım

    YanıtlaSil
  25. O yüzden yazarı çok seviyorum gerektiğinde alttan almayı biliyor gerektiğinde de üstten almayı biliyor neyse artık bir sürü bir sürü öküz salvatora sövdüğümüze göre gelecek hafta inşallah diyelim

    YanıtlaSil
  26. Salvator dostum bildiğinden asla dönmüyorsun dostum aynen kız kıvransın dursun orada

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR - ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DOKTOR - ON BİRİNCİ BÖLÜM

DOKTOR - ON ALTINCI BÖLÜM