DOKTOR - YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM

 

YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM

İntikam benimdir, ben karşılık vereceğim.

Romans 12:19

 

            Valeria’nın yaşadığı yer Salvatore’un ağaçlar arasında gizli devasa malikânesinden çok farklıydı. Mahalleye girdiği anda estetik binalar, pek çok dükkân, etkinlik alanları, tiyatro binası, sanat galerisi ve okullar görmüştü. İnsanlardan izole değildi aksine yolda yürüyen insanları seyrederken hipnoz olmuştu.

Valeria gözünü yoldan ayırmadan, “Çocukların normal bir hayat yaşamasını istedim,” diyerek açıkladı. “Burası aileler için oldukça uygun.”

Claudia, “Burası canlı,” dedi.

Valeria güldü. “Bizim dünyamızdaki çoğu şeyin aksine.”

            Ağaçlarla çevrili nispeten daha sakin bir sokakta viktorya dönemi tarzında görünen üç katlı zarif evin önünde durdular. Kırmızı bir posta kutusu, geniş yeşil bir ön bahçesi, girişte iki geniş sütunun taşıdığı kocaman bir verandası vardı. Verandanın bir köşesinde beyaz demir salıncak üzerindeki mavi minderlerle sıcacık görünüyordu. Çocuk büyütmek için ideal bir yere benziyordu.

            Valeria ile birlikte evin kapısından içeri girdikleri sırada onları takip eden araçtan inen adamlar bu mahalleye uygun olmayan bir şekilde evin önüne konumlandılar. Valeria kapıyı kapatırken adamlara ters ters bakmayı ihmal etmedi. İçerisi de evin dışına ve mahalleye uygun bir şekilde sıcaktı. Giriş holü genişti koyu ceviz rengi parke bir bütün halinde ayaklarının altında uzanıyordu. Yüksek tavanlı salon güneş ışığıyla yıkanıyordu, mermer şöminenin üzeri aile fotoğrafları ile doluydu. Antika gibi görünen mobilyalar Salvatore’un evinde olanlar gibi değildi. Kocaman çiçek motifleri ve bolca sarı, pembe, yeşil renk canlı hissettiriyordu.

Claudia vitrinin içindeki onlarca süslü fincanı incelerken sevimli bir kız çocuğu peşinde tombul bir kadınla birlikte koşarak salona girdi.

“Anne!” Valeria eğilerek kızını kucakladı, aynı kıvırcık saçlar ve büyük gözlere sahip sevimli bir suratı vardı.

“Ah, Claudia. Bu benim kızım Bella.”

Annesinin boynuna yaslanmış onu hayranlıkla seyreden küçük kıza doğru eğildi. “Merhaba, Bella. Ben Claudia. Tanıştığımıza memnun oldum.”

Kız onu dikkatle incelerken, “Memnun oldum,” diye mırıldandı.

Valeria kapının önünde dikilen kadına, “Maria, Claudia bir süre bizimle kalacak,” dedi. “Çantasını misafir odasına götürebilirsin.” Bıkkın bir soluk verirken, “Kapıda abimin adamları var,” diye açıkladı. “Bahçeye ya da verandaya yaklaşmadan sokakta duracaklar.”

            Maria kibarca başını sallayıp sıcak bir gülümsemeyle onu selamladı. Valeria, Bella ile ilgilenirken Claudia misafir odasına yerleşmek için Maria’nın peşinden ilerledi. İkinci kattaki oda ön bahçeye ve sokağa bakıyordu. İki kişilik büyük bir yatak, sade beyaz komodinler, bir dolap ve pirinç oymalı şık bir boy aynası vardı. Oda bunlar dışında sadeydi. Maria eşyalarını bırakırken ona teşekkür etti ve Valeria kapıda belirdi.

“Beğendin mi?” diye sordu.

“Her şey o kadar güzel ki sanki tasarlanmış gibi.”

Valeria keyifle gülümsedi. “Onlara bunu vermek için çok mücadele ettim.”

Claudia başından beri sormak istediği şeyi sormadan önce derin bir nefes aldı. “Sen ve kocan… Hep burada mı yaşadınız?”

Valeria buruk bir kahkaha atarak yatağa oturdu. “Elbette hayır. O öldükten sonra çocuklar ve kendim için bu sakin ama renkli hayatı yarattım.” Komodinin çekmecesine uzanıp sigara ve çakmak çıkardı. Sigarayı dudaklarına götürüp yaktı. “Pietro ile tanıştığımda her şey muhteşemdi. Bu dünyadan olmayan bir adam olması hayallerimi süslemişti. Basit bir İtalyan restoranında çalışıyordu.” Kendi kendine güldü. “Onun çalıştığı dükkânın hemen karşısında güzellik merkezim vardı. Salvatore benim oyalanmam için bir güzellik merkezi açmıştı en azından ben öyle sanıyordum uyuşturucu paralarının bir şekilde temizlenmesi gerekiyordu.”

Şimdi o paraların ilaç, tıbbi cihazlar ve hastane yatırımları ile temizlendiğinden haberdardı. Valeria’nın hala güzellik merkezleri vardı hatta Manhattan’da bir şubesi olduğundan bahsetmişti.

“Pietro ve ben birkaç ay içinde sırılsıklam âşık olmuştuk. Cosa Nostra’dan değildi, hayatında kimseyi öldürmemişti, parası yoktu, ailesi İtalya’da basit köylülerdi. Salvatore başta karşı çıksa da aşkımızı kabullendi ve evlendik.”

Bunları anlatırken yüzünde kırgın bir gülümseme vardı. “Her şeyden uzak normal bir hayat yaşayacağımızı düşünmüştüm. Bu kadar lüks bir yer olmasa da çocuk büyütmek için uygun bir yerde…”

Claudia yatağa Valeria’nın yanına oturdu. “Öyle olmadı mı?”

Valeria başını iki yana salladı. “Evlendikten sonra Pietro aile için çalışmak istedi. Şehir merkezinde yaşıyorduk, sürekli Salvatore’un işlerini yapmak için kendini öne atıyordu. Sanki o ulaşmak istediği mertebeydi ve ben sadece bir basamaktım. Yine de her şeye rağmen âşıktık sorun değildi zaten öyle adamlarla büyümüştüm bu yüzden Pietro’nun aileye dâhil olmasına ses çıkarmadım.”

Sigarasından derin bir nefes aldı. “Bana ilk defa vurduğunda daha bir yıllık bile evli değildik.”

Claudia şaşkınlıkla iç çekerek Valeria’nın elini tuttu. “Utancımdan kimseye söyleyemedim. Bunun benim suçum olduğuna inandırarak her seferinde özür diledi, sürprizler, çiçekler, öpücükler ve sevişmeler. Ben unuttukça düzenli olarak hatırlattı ama hemen ardından yine o mükemmel aşığa dönüşüyordu. Evlendikten bir sene sonra hamile olduğumu öğrendim. Hamileyken her şey geride kalmış gibiydi, bana karşı iyiydi, harika bir baba olacağına emindim, artık tehlikeli işlere gitmiyordu bana daha çok zaman ayırıyordu.”

Valeria yarısını içtiği sigarasını komodinin üzerindeki kristal kül tablasına söndürdü. “Sonra oğlumuz doğdu. Ben Tito’ya bakınca, masum ve korunması gereken bir bebek görürken Pietro bir varis görüyordu. Gambino varisi… Tito’nun doğumuyla sanki bir güç kazanmıştı daha çok iş daha çok tehlike… Uzaklaşmak istemem her seferinde şiddet görmemle sonuçlanıyordu bazen Salvatore ya da Nico bunu anlamasın diye onları haftalarca görmüyordum.”

“Ayrılmayı düşünmedin mi?”

Başını onu onaylayarak salladı. “Buna nihayet cesaret ettiğimde tekrar hamile olduğumu öğrendim ama pes etmedim boşanacaktım sadece doğuma kadar beklemek istedim. Onu seviyordum, değişmesini istiyordum, çocuklarımın bir babaları olmasını istiyordum ama o değişmedi. Bir sevkiyat sırasında Salvatore’a kazık attı ve Salvatore onu öldürdü.”

Salvatore ihaneti için onu öldürmüş olmasaydı Valeria’ya yaptıklarını duyduğu anda ölmekten daha büyük acılar çektiğinden emin olurdu. Claudia hikâyeyi bu şekilde dinlediğinde Salvatore’a kızamadı. Valeria kocasından kurtulduğu için mutluydu ama yine de Valeria çocuklarının babasını abisinin öldürmesini atlatamamış olmalıydı.

Gözlerindeki birkaç damla yaşı kurularken, “Bunlardan bahsetmeyelim, burada güzel zaman geçirmeni istiyorum hadi bahçede bir şeyler içelim,” dedi.

✞✞✞

            Claudia’nın Salvatore’dan uzak ilk özgür günü muhteşemdi. Valeria’nın evi, yemekler, çocuklar, sohbet ve o sıcaklık… İlk defa bir ailenin nasıl bir şey olduğunu hissetmişti. Tito ve Isabella mükemmel çocuklardı onların nükteleri, tatlı yaramazlıkları Valeria tarafından çınlayan kahkahalarla karşılanıyor çocuklarına sevgi gösterirken cömert davranıyordu. Claudia o akşam sık sık kendi anne ve babasını düşündü. Hatırladığı o ufak anların hiçbirinde sevgi ve şefkat görmemişti. Annesinin onu kucakladığını ya da öpücükler bıraktığını hatırlamıyordu. Bazen elbisesini düzeltir, güzel olduğunu söylerdi ondan gördüğü kısacık temas onu günlerce gülümsetirdi ama Valeria ve çocuklara baktığında sevilmediğini anlıyordu. Hiç sevilmemişti. Belki de bu yüzden onu sevme ihtimali olan tek insana tutunmuştu bu yüzden yıllarca Salvatore’u hayal etmişti. Bu yüzden babası onu senede bir kez ziyarete gelirken onun için bahaneler uydurmuştu. Gece uyumak için başını yastığa koyduğunda tek istediğinin sevilmek olduğunu anladı çünkü artık insanları sevmek için bahaneler bulmaktan yorulmuştu.

            Sabah kahvaltısının ardından Tito’yu okula bırakmış peşlerinde bir arabayla birlikte alışveriş yapmak için yola koyulmuşlardı. İlk durakları Valeria’nın güzellik merkeziydi. Claudia saatlerce saçlarının, tırnaklarının ve makyajının yapılmasının keyfini çıkarırken arka arkaya içtiği mojitolar şen kahkahalara neden olmaya başlamıştı. Kuaförden çıktıklarında saçlarına kat verilmiş, daha şık ve modern bir boya getirilmişti, tırnakları inci rengindeydi ve parlıyordu, yüzündeki makyaj daha olgun ve gösterişli görünmesini sağlamıştı. New Jersey’in lüks sokaklarındaki butikleri sırayla gezerlerken her seferinde yeni torbalarla mağazadan ayrılıyorlardı.

Valeria onun giyim tarzını sıkıcı ve demode bulduğunu söylemişti daha kadınsı ve modern bir tarz için iç çamaşırlarına kadar yeniden almaları gerektiği konusunda ısrarcıydı. Peşlerinden ayrılmamaya kararlı iki koruma günün sonuna yaklaşırken poşetleri taşımaktan ve mağazalar arası sürüklenmekten yorulmuş görünüyorlardı ama Valeria’nın hala enerjisi vardı. Özel tasarım kadın iç çamaşırlarının satıldığı bir butiğin önünde durdular Valeria onu elinden tutup içeri sürükledi. Korumaları butiğin işleyişi gereği bekleme alanında beklemek zorunda kalmışlardı ve bundan memnun olmadıklarını homurtularından anlayabiliyordu. Claudia ve Valeria sırayla minik çamaşırları, gecelikleri denerken bir görevli onlara yardımcı oluyordu.

Valeria kabinde saten bir gecelik takımını denerken Claudia neredeyse şeffaf olan çamaşırları inceliyordu. Karşılama bölümünde gördüğü çalışanlardan biri yanına yaklaşarak ona bir not uzattı.

Stellina (yıldız kelimesinin küçültme eki kullanılmış hali.) Bu sene doğum gününü kaçırdım, bunu telafi etmeme izin ver.

İmzasız bir nottu ama zaten imzalanmasına gerek yoktu. Claudia’nın içine dolan anlık sevinç yerini endişe ve korkuya bırakmıştı. Babası buradaydı! Düşman aile için çalışıyordu ve hemen kapıda Salvatore’un silahlı korumaları vardı bu karşılaşma hiç iyi bitmezdi Claudia bunu biliyordu.

Titreyen elleriyle nota bakarken Valeria içeriden seslendi.

“Claudia? Sende hangisi siyah mı? Yoksa beyaz mı?”

Claudia sesinin titrememesine dikkat ederek, “İkisini de denemelisin,” dedi.

Ona notu getiren kadına bakarak, “O burada mı?” diye fısıldadı.

Kadın başını salladı. “Takip edin.”

✞✞✞

Claudia kadını iç çamaşırı askıları boyunca takip ederek tuvaletlere ulaştı bir dizi deponun içinden geçip yeşil renk boyanmış demir kapıya ulaştılar. Kadın kapının sürgüsünü çekerek geçmesi için kenara çekildi ve Claudia tereddüt etmeden arka sokağa adım attı. Dışarısı güneşli bir öğlen saatine göre loştu binalar ara sokağın ışığını kesiyordu. Karşıdaki duvara yaslanmış sigara içen adamı hemen tanıdı. Babası yıllar içinde pek değişmemişti. Fark edilir şekilde uzun boyluydu, ince fiziği onu daha da uzun gösteriyordu. Claudia ile aynı renkte gözlere sahip olsalar da onunkiler daha küçüktü ve gözlerinin çevresinde belirginleşen kırışıklıklar yüzünden göz rengini seçmek zorlaşmıştı yine de oldukça yakışıklı bir adamdı.

Claudia şaşkınlığına karışık sevinçle, “Baba!” diye soludu.

Luigi Angeli başını kaldırıp ona bakarken elindeki sigarayı yere atıp kollarını iki yana açtı. “Stellina!”

Claudia bir an tereddüt etse de içindeki çocuk kazandı ve ona doğru yürüdü. Babasının sıcak kolları onu kucaklarken çocukluğundan aşina olduğu tütün ve lavanta kokuları onu sarmaladı.

“Ah, Claudia! Seni ne kadar özledim!”

“Bende baba. Seni bir daha göreceğimden emin değilim.” Babası yüzünü avuçlayıp gözlerine özlemle bakarken, “Seni asla terk etmeyeceğimi söylemiştim değil mi?” dedi.

Claudia babasının onu ziyarete manastıra geldiği ilk seferi hatırlıyordu neredeyse bir yıldır oradaydı ve onu özlemişti. Arkasından onu terk ettiği için öfkeyle ağlarken asla demişti. Seni asla terk etmem Stellina.

Babası sanki içinde bulundukları tehlikenin yeni farkına varmış gibi dikkat kesilirken, “Gitmeliyiz,” diyerek onun elini tuttu.

Claudia korkuyla, “Nereye?” diye sordu.

Babası derin bir nefes alarak sanki her an açılabilirmiş gibi arkasındaki kapıya baktı. “Fazla zamanımız yok. Gambino’nun adamları her an buraya gelebilir ve beni burada seninle bulurlarsa öldürmekten çekinmezler.”

Claudia bunu yapacaklarını biliyordu. Yine de öylece babasıyla giderse işleri içinden çıkılmayacak kadar tehlikeli bir duruma sokacağını da biliyordu.

“Gelemem,” derken sesi titremişti.

Babası şaşkınlıkla yüzüne baktı. “Yapma Stellina, Sean’ın sana her şeyi anlatmış olması lazım. Bunca zamandır seni ondan kurtarmak için bir yol arıyordum ve şimdi buradasın. Seni asla terk etmeyeceğimi söyledim ve bu sözümü tutacağım. Annenden sonra senin de o aile yüzünden yok olup gitmene izin veremem.”

            Babasının gözlerindeki kararlı bakışı görebiliyordu ama yine de onunla giderse… Bir savaş çıkardı. Salvatore ölmesine bile izin vermeyeceğini söylerken korkutucu derecede ciddi görünüyordu. Diğer yandan Claudia ona ihanet edip arkasında bırakacak kadar ondan nefret etmeyi başaramıyordu.

Claudia başını iki yana sallarken babası uzanıp elini tutmuştu. “Hemen sokağın önünde arabam var. Şimdi gitmeliyiz. Claudia eğer gelmezsen, burada beni öldürmelerini bekleyeceğim çünkü küçük kızımı bir kez daha terk edemem.”

Claudia babasının gözlerinde o hüznü ve kararlılığı görüyordu. Eğer şimdi onunla gitmezse birazdan Salvatore’un adamları burada olacaktı ve babası… Babası sıradan biriydi. Onu öldürebilirlerdi. Claudia arkasına baktı kapı hala açılmamıştı anlaşılan henüz kimse kaybolduğunun farkında değildi ama karar vermek için fazla zamanı yoktu.

            Daha fazla düşünemeden babasının onu sokağın sonuna götürmesine izin verdi. Beyaz arabada önde bir şoför oturuyordu ve babası onu arka koltuğa bindirdikten hemen sonra yanına oturdu. Claudia bir hata yaptığını biliyordu ama artık hatasını düzeltmek için geç kalmıştı. Araba az önce gezdikleri caddede ilerleyip trafiğe karışırken bundan sonrası için endişe etmeye başladı.

✞✞✞

Birkaç dakika sonra babası elini tutup yumuşakça öptü. “Sonunda tekrar olman gereken yerde babanın yanındasın Stellina.”

“Salvatore bizi bulana kadar durmayacak, baba. Bu bir hata gitmeme izin vermelisin.”

Başındaki şapkayı çıkarıp kucağına koydu. Korkmuş ya da endişeli görünmüyordu. “Artık bende hiç kimse değilim Claudia. Yıllarca bir zavallı gibi Gambino ne derse kabul etmek zorunda olan zayıf bir adamdım ama şimdi Morello ailesinde önemli bir yerim var ve Capo Alonzo benim yanımda. Ceketinin cebinden bir sigara çıkarıp yakarken, “Endişelenme baban bunların hepsini planladı,” dedi. “Sen ve ben artık birlikte mutlu bir aile olacağız, eminim annen cennetten bizi izleyip gülümsüyordur.”    

Bir süre Claudia endişeleri ile baş başa kaldı. “Bunu planladım derken neyi kastediyordun?”

Bıyığının altındaki dudakları keyifle kıvrıldı. “Sen bunlara kafanı yorma güzel kızım. Capo Alonzo bu sefer başarısız olmayacak. Gambino ailesi tarihe gömülecek ve baban bu planın önemli bir parçası. Annenin intikamını alacağız.”

Claudia kaşlarını çattı. “Annemin intikamı mı? Annem trafik kazasında öldü.”

Babası ona hüzünlü gözlerle baktı. “Güvenli noktaya varınca sana her şeyi anlatacağım Stellina.”

Claudia kim için korkması gerektiğini bilmiyordu. Bir savaş çıkacaktı ve savaşlarda insanlar öldürdü. Masum olsunlar ya da olmasınlar…

            New Jersey’in kalabalık şehir merkezinden uzaklaşmalarının üzerinden çok geçmeden küçük kasaba yollarına ulaşmışlardı. Orman ve gölün birleştiği sakin bir bölgede terk edilmiş görünen pansiyona vardıklarında araba otoparktaki tek araç olan soluk kırmızı renkteki kamyonun yanında durdu. Bir zamanlar çocuklu ailelerin geldiği neşeli bir yere benziyordu ama şimdi büyüyen otlar, dökülen sıva, çatlayan beton zemin ve gölün kenarındaki yosun tutmuş kayıklara bakarak artık başka amaçlarla kullanıldığını anlayabiliyordu. Saklanmak…

            Babası arabadan indiğinde Claudia’da kapısını açıp indi ve babasının peşinden ilerledi. Yan yana dizilmiş tek katlı odaların her birinin önünde küçük verandalar vardı. Soluk sarı boyaları zaman içinde küflenmiş ve yeşermişti. Her odanın kapı numarası renk renk boyanmış tahta parçaların üzerine yazılmıştı 101, 102 ,103… Otoparkın bir bölümünde yığılmış eski araba parçaları ve lastikler yağmur yüzünden paslanmıştı, Claudia çok uzak olmayan bir mesafeden otoyolun uğultusunu duyuyordu. Küf ve gölden yükselen kötü kokuya karşı yüzünü buruşturdu.

Babası şapkasını başına takarken ona baktı. “Merak etme, daha iyi bir yerimiz olacak sana söz veriyorum sadece birkaç gün gözden uzak durmana ihtiyacım var. Burası eskiden bir arkadaşımındı, tamamen güvenli.”

            106 Numaralı odanın kapısını açarak önce Claudia’nın girmesi için kenara çekildi. Claudia kollarını göğsünde bağlayarak içeri adım attı. Eski çiçek desenli perde pencereyi kapatıyordu, pembe halıdaki toz attığı her adımda kendisini hissettiriyordu. Yatak nispeten temiz görünüyordu. Duvarlardaki yeşillenmeye başlamış duvar kâğıdındaki kuşların bir zamanlar sevimli göründüğünden emindi.

“Adamlarım ortalığı biraz toparladı ve senin için yemek ve temiz kıyafet getirdiler,” derken köşedeki minik buzdolabını ve kapağında kırılmış bir ayna olan gardırobu gösterdi.

“Beni buraya getirmeyi planlamış mıydın?” derken kaşları çatıldı.

“Elbette neredeyse Amerika’ya ayak bastığından beri seni kurtarmanın bir yolunu arıyordum,” dedi. “Gambino ailesi seni yıllardır o manastırda saklıyordu. Elimden hiçbir şey gelmedi Claudia ama geçen yıl şansım döndü. Birkaç önemli görev, sadakat ve bağlılık ile Alonzo’nun gözüne girdim. Artık Salvatore Gambino aileme daha fazla zarar veremeyecek.”

“Bu bir savaş başlatacak baba anlamıyor musun? Bunu ben bile görebiliyorum.”

Babası keyifle güldü. “İstediğimizde bu zaten bir savaş. Yeni Padrino çok genç, aramızda kalsın ama Padrino olmak için doğru kişi değil. Başa geçer geçmez aileler arasında barış istediğini ve bunu bozanların cezalandırılacağını söyledi.” Makyaj masasının önündeki pufu ortaya doğru çekerek oturdu. “Bu saçmalık. Savaş olmadan kimin güçlü olduğunu nasıl bileceğiz?”

Claudia oturacak kadar sakin hissetmiyordu bu yüzden ayakta dikilmeye devam etti. “Savaşlarda insanlar ölür baba. Bu olursa sen ölebilirsin, Salvatore ölebilir…”

Babası ona kısık gözler ve şüpheli bakışlarla bakarken, “Onu seviyor musun?” diye sordu. Yüzünden bundan hiç hoşlanmadığı belli oluyordu.

Uzun sessizliğin ardından Claudia hafifçe başını salladı. Babası öfkelenmişti ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. “Stellina! Bunu nasıl yaparsın? O adamın ailemize çektirdiklerinden sonra? Seni kandırdığını göremedin mi? Seni sadece mirası almak için tutuyordu, istediğini aldığında annenle aynı kaderi paylaşacaktın!”

“Başından beri bende olmaması gereken miras!” derken sesi istemsizce yükselmişti. “Gambino mirası neden annemdeydi, baba ve neden beni bu şekilde bir teminat olarak kullandı?”

“Annen bizim için savaşıyordu. Tek istediği mutlu bir aile olmaktı. İhtiyar Gambino ona deli gibi âşık oldu ve evlendi. Tıpkı planladığımız gibi…”

“Tıpkı planladığınız gibi mi? Bu da ne demek?”

✞✞✞

Luigi Angeli derin bir nefes aldı. Yanlışlıkla fazla konuştuğunun farkındaydı ama ağzından çıkanlardan sonra artık devamını getirmek zorundaydı. “Sen hiç zorluk çekmedin Claudia ama annen ve ben... Bizim hayatımız hep zor oldu. İkimizde Amerika’ya gelmek zorunda kalmış fakir gençlerdik, âşık olduk ama geçinmek için para lazımdı. Uyuşturucudan parayı kimler kazanır biliyor musun? Salvatore Gambino gibi adamlar. Kenar mahallede hayatlarını tehlikeye atan torbacılar değil. Bir süre sonra annenin güzelliğini herkes fark etmeye başladı bizde bunu kullandık.” Ceketinin cebinden bir sigara daha çıkarıp yaktı ve dudakları arasına götürüp konuşmaya devam etti. “Yaşlı adamlarla buluşuyor, tatillerde ya da toplantılarda onlara eşlik ediyordu. Karşılığında bir sürü mücevher ve pahalı hediyeler alıyordu.”

            Claudia tokat yemiş gibi geriledi. Annesinin bir melek olmadığını biliyordu. Her zaman çok gösterişliydi, çok kendinden emin ve çok cilveli. Salvatore’un babasının boşanmasına neden olacak kadar hırslıydı. Fakat bunu bir ‘iş’ olarak yaptıklarını fark etmemişti. Salvatore’un babasıyla evlenmeden önce annesinin pek evde olmadığını ve genelde babasıyla vakit geçirdiğini hayal meyal hatırlıyordu.

“Yaşlı Vittorio Gambino, Laura’yı fark ettiğinde deliye döndü. Birkaç günlük vakit geçirme birkaç ay oldu ve annene âşık oldu. Ulaşamayacağımız kadar zengin bir adamdı böylece bir plan yaptık. Vittorio ile evlenecek, aile servetine ortak olacaktı.”

Claudia zorlukla nefes aldığını hissediyordu, sigara dumanı, odadaki küf kokusu, havada uçuşan toz zerrecikleri, duyduğu gerçekler… Her şey boğazına yapışıp kalan bir çift el gibiydi.

“Bir mafya ailesini darmadağın edip, çocuklarının mirasına el koydunuz.” Bunu söylerken sesi buz gibiydi ama babası kendisiyle gurur duyuyor gibi görünüyordu.

“Onlar için üzülecek değildik, Claudia. Bizde zor durumdaydık ve o ihtiyar piç zaten psikopatın tekiydi. Onu yola getiren tek kişi güzeller güzeli Laura’ydı. Sonra hamile kaldı ve Vittorio mirasın yarısını annene verdi.”

“Hamile mi kaldı?” Claudia’nın böyle bir şeyden haberi yoktu. Olamazdı. Salvatore’un babası Vittorio öldükten aylar sonra annesi ölmüştü eğer hamile olsaydı hatırlaması gerekirdi.

“Vittorio ölmeden önceydi. Sevinçten delirmişti ve hiç düşünmeden her şeyi annene verdi. Sonra ne olduğunu biliyor musun, Claudia?”

Artık bilmek istediğini sanmıyordu, hiçbir şey duymak istemiyordu çünkü biliyordu ki duyduğu her şeyden nefret edecekti.

“Sonra… Salvatore Gambino babasını öldürdü. Hiç acımadan arabasını havaya uçurdu. Herkes bunun bir suikast olduğunu düşünse de öyle değildi. Kendi babasını öldürüp ailenin başına rahatça geçebilecek bir psikopat o.” Sigaradan derin bir nefes daha çekip ayağa kalkarak kül tablasına söndürdü. Ona doğru yürürken yüzünde acı dolu bir ifade belirmişti. “Claudia. Annenin de Vittorio ile ölmesi planlanmıştı ama onu kurtaran hamileliği ve mirası olmuştu. Böylece Gambino ailesi bebeğin doğmasını beklemeye karar verdi. Annen bebeği düşürdü, bunu bir süre sakladı ve o sürede mirası sana devretti. Seni korumak için…” Uzanıp saçını ve yanağını okşadı. “Çünkü öleceğini biliyordu,” derken sesi ağlamaklı bir fısıltıya dönüşmüştü.

“Salvatore bebeği kaybettiğini öğrendiğinde vakit kaybetmedi. Anneni öldürdü, seni manastıra gönderdi, yirmi bir yaşına girmeden önce mirası almak için zamanı beklerken beni senden uzaklaştırdı. Belirli zamanlarda seni görebiliyordum, Claudia ve sende biliyorsun bizi asla baş başa konuşmamız için bırakmadılar.”

            Claudia kalbinin sesini kulaklarında duyuyordu. Salvatore gerçekten annesini öldürmüş olabilir miydi? Onu bu kadar dehşete düşüren şey yapabileceğini biliyor olmasıydı. Salvatore için aile her şeyden önce geliyordu, kendi ailesi için onun ailesini yok etmekten çekinmezdi. Hayatının yalanlar ve küçük bir kızın masalları üzerine kurulu olması canını yakıyordu. Babası uzanıp yanağından süzülen yaşları silene kadar ağladığının farkında değildi.

Odadaki telefon çalmaya başladığında babası uzaklaşıp komodinde duran telefonun ahizesini kaldırdı. Claudia hala şoktaydı nefes almak dışında bir tepki vermiyordu.

Luigi keyifli bir sesle, “Ben Luigi Angeli,” dedi.

Karşıdaki kişi her kimse sert bir öksürükle kendini topladı. “Evet, efendim. Avukat Sean Cornwallis’ten dün haber aldım. Salvatore kızımın vasiliğinden çekildi. Avukat, vesayet belgelerini işleme koyduğunu bildirdi.”

Claudia onun Alonzo Morello ile konuştuğunu tahmin ediyordu. Adamı dinlerken kaşları çatılmış yüzü mahcup bir kırmızıya dönmüştü. Kocaman açılmış gözlerle Claudia’ya baktı. “Vesayet belgeleri dışında başka belge imzaladın mı, Claudia?”

Claudia başını salladı. “Mirası ona devrettim.”

Babasının korku ve öfke dolduğunu hissedebiliyordu ve artık karşı taraftaki adamın bağırdığını duyabiliyordu. “Amerikan yasalarına göre yirmi bir yaşına gelmeden mirası devredemezsin. Seni kandırmış!”

“Anlamadım? Nasıl?”

“Evlilik belgeleri imzalamışsın.”










Yorumlar

  1. Bir kadın olarak claudia nın annesini bunları yapmak zorunda kalması çok kötü aslında mecbur kalmış ama neyse umarım sal Bir nedeni vardır yoksa claudia yı çok yıkar

    YanıtlaSil
  2. Yanlız claudia nın acaba gerçekten salvatore mu öldürmüştür diyip babasının lafına bile inanmaması sevgisinin büyüklüğünü gösteriyor

    YanıtlaSil
  3. Evlilik mi 😱 Diğer bölümde bir şüphelenmiştim ama doğru çıktı 😅 merakla devamını bekliyorum 🤓

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben hiç süphelenmemiştim ama iyi mi oldu kötü mü oldu tam bilemiyorum

      Sil
  4. Claudia nın annesinin bunları yapması çok kötü ama şöyle bir şey var eğer kocası gerçekten onurlu bir adam olsaydı bunları lauranın yapmasına izin vermezdi

    YanıtlaSil
  5. Ve salvaya belki biraz sovüyorum ama böyle bir hamle yapması aşırı iyi claudianın güvenliğini esas alırsak ama diğer türlü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Claudia üzülecek tamam şöyle bir gerçek var salva ile evlenmek istiyordu doğru ama bu bu şekilde olacak değil di ya???

      Sil
  6. Ve herşeye rağmen ileride olacak şeyleri merak ediyorum hhhhehehehe bakak bakalım

    YanıtlaSil
  7. Ben bir sonraki bölümü salvatorun ağzından okumak istiyorum ya

    YanıtlaSil
  8. BU NASIL BIR SONDU OHAAAAA HIC BEKLEMIYORDUM AMA AZCIK TAHMIN ETMİŞTİM

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Salvator un böyle bişey yapacağını tahmin etmemiz gerekirdi süperdin.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR - ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DOKTOR - ON BİRİNCİ BÖLÜM

DOKTOR - ON ALTINCI BÖLÜM