DOKTOR - YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Dünya ne söylerse
söylesin, sen evrenin yaratıcısı tarafından seçildin.
Ephesians 1:14
Elini saçlarının arasına daldırırken onu kendine
bastırıp dudaklarını öptü bir yandan da bornozu yırtar gibi üzerinden itip
omuzlarından sıyırdı. Onu şimdi, çıplak istiyordu. Ondan daha güzel bir kadına
dokunmamıştı bundan sonra da dokunamayacaktı. Claudia kişisel cehenneminin
meleğiydi ve her gün ondan nefret etse bile yanında kalmasını sağlamaya
kararlıydı. Onu gördüğü her an kendi ailesine verilen zararı hatırlıyordu,
artık onun ailesine bizzat verdiği zararı da hatırlayacaktı. Çıplak kalçalarını
pantolonunun altında canlanan erkekliğine doğru sürdü. Claudia karşılık olarak
inlediğinde istediği cevabı almıştı. Ona karşı koymayacaktı bu güzeldi
yumuşamasını sağlamak için onunla geceler boyunca sevişebilirdi.
Claudia
ellerini çıplak göğsüne dayadı ona hem uzaklaştırmak hem kendine çekmek ister
gibi dokunuyordu. Salvatore onu öpmeyi sürdürürken artık ona sürtünen
Claudia’ydı. Pantolonuna rağmen ıslaklığını hissediyordu. Onu kirletiyordu ve
buna bayılmıştı. Nazik ve kibar bir adam olmadığı bir sır değildi. Onu kendine
daha fazla sürterken meme uçlarından birini ağzına aldı. Onun için
tomurcuklanması karşısında kendini zor tutuyordu. Ellerini kalçalarından
çekerek çenesini kavradı.
“Claudia?” Kapalı olan gözleri açıldı içinde onu yakıp
tüketmek isteyen bir ateş parladı. “Geçmişi değiştiremem, yaptıklarımı, kendimi
ve kim olduğumu da öyle. Sen beni her şeye rağmen seveceğine inandırdıktan
sonra senden de vazgeçemem.”
Sessiz kaldı düz bakışlarla ona bakmayı sürdürdü. “Yine ne
olursa olsun bir şekilde buraya gelecektik.”
“Babamı öldürdüğün yere mi?”
Kısa bir an gözlerini kapatıp nefes aldı. Her acı bir gün
hafiflerdi şimdi her şeyin çok yeni ve karmaşık olduğunun farkındaydı.
“Hayır, burada benim kollarımda olduğun yere.”
Öfkeyle üzerinden kalkmaya çalıştığında Salvatore
bileklerini tutarak onu durdurdu. “Claudia, benim yatağımda geçirdiğin o
geceden sonra evlenmene ya da uzaklaşmana izin veremezdim. Sadece bunu
kabullenmem zaman aldı. Kimse benden bir şey alamaz buna izin vermem.”
“Yani artık beni seviyor musun?” Omzunu umursamazca silkti.
“Öylece?”
“Adına ne dersen…”
“Seven kişi incitmez, sen beni mahvettin.”
“Sıradan bir adam, sıradan bir aşk ve sıradan bir evlilik
istiyorsan yanlış adamı ayarttın, küçük kız.”
Pes eder
gibi bedeni gevşediğinde kollarını ona doladı. Claudia başka şansı yokmuş gibi
başını göğsüne yasladığında saçlarını okşadı. Uzun, çok uzun zamandır kimseye
karşı şefkat hissetmemişti ve bu duygunun insana kendini zayıf hissettiren bir
yanı vardı. Salvatore’un zayıflamak gibi bir lüksü yoktu. Her zaman her durumda
ayakta, güçlü ve korkutucu olmalıydı. İçinden güçlü ve ilkel bir ses ‘benim’ diye bağırıyordu.
“Seni sahiplenmek istiyorum,” diye duyurdu.
Claudia başını kaldırmadan, “Bu çok kaba,” dedi. “Senin için
bile.”
“Bu hissi sana tarif edemem ama görünen bir yerine kocaman
bir ısırık izi bırakıp herkese ben buradayım demek istiyorum.”
Claudia neredeyse boğulur gibi güldü. Gülüşü onu
rahatlatmıştı. “Bu çok daha kötü… Kötü olmanın yanında çok ilkelsin.”
Ona bakmak için başını kaldırmasını sağladı. “Benden
korkmadığını söylemiştin?”
“Artık korkuyorum.”
Gözleri yükselen bir ateşin ilk kıvılcımları ile parlarken,
“Akıllı kız,” diye fısıldadı.
✞✞✞
Onu öptü.
Tüm açlığı ve arzusuyla dudaklarını işgal ederken Claudia ona o şehvetli
Tanrıça olarak karşılık verdi. Bekâretini aldığı zaman olduğu gibi istekli ve
cesurdu. Onu kucaklayıp yatağa taşırken Claudia kollarını boynuna dolamıştı.
Claudia’yı yatağa yatırıp üzerine çıkarken gömleğinden kurtuldu. Dilini
boynunda gezdirdi ve göğüslerine inerek onları diliyle sakinleştirdi. Claudia
kendini ona bıraktı parmakları saçlarında gezindi. Salvatore oyun oynamıyordu
bu ikisinin de içinde boğulduğu karanlık bir tövbe gibiydi.
Parmaklarını
onun dizinin içinden yukarı sürdü, teni sıcak ve yumuşaktı. Claudia’nın
kalçalarını avuçladığında bir iç çekiş duydu. Kadınlığına ulaştığında gözlerini
kapatarak kokusunu içine çekti. Bu kadının onun olması aynı anda hem en büyük
yenilgisi hem en büyük zaferiydi. Elleriyle bacaklarını açmasını sağladı,
Claudia karşı koymadı hatta araya yerleşmesi için dizlerini büktü. Salvatore
dudaklarını onun kadınlığının dudaklarında gezdirdi. Onu emdi, içine çekti,
tadına baktı diliyle yatıştırdı. Titremelerine eşlik eden minik iniltileriyle
birlikte daha ıslak ve daha tatlı bir hal almıştı. Claudia’nın inlemeleri
arttı, dudaklarından parçalanmış nefesler döküldü ve Salvatore istediğini aldı.
Teslimiyet…
Yukarı doğru çıkarak onu ezmemek için kollarını yatağa
koydu. Claudia’nın yanakları ve boynu kızarmıştı, dudakları ısırmaktan dolayı
şişmiş, gözleri sımsıkı kapalıydı.
“Bana bak, Claudia.” Gözleri kapalıydı çünkü bu affetmek
değildi sadece onunla sevişmesine izin veriyordu. Bir kez daha, “Bana bak,”
dedi bu sefer sesinin daha sert çıkmasını sağlamıştı.
Claudia’nın gözleri aralandı. “Ruhunu vermeden bedenini
sunmanın bir anlamı yok.”
“İstediğin şey bedenim değil mi?”
Salvatore onu öpecek kadar yakınlaştı. “Ben bir şeytanım
unuttun mu? Bedenlerden fazlasıyla ilgileniyorum.”
Komodine
uzanmak için ondan kısa bir an ayrıldı. Pantolonunu çıkarıp elindeki paketi
yırttı ve kondomu aletine geçirdi Claudia yatakta bıraktığı şekilde onu
seyrediyordu. Tekrar üzerine uzandığında Claudia bir bacağını beline sararak
onu kendine davet etti bu hareket onu gülümsetti. Yavaşça içeri girerken
Claudia dudaklarını dişledi bakışlarını yine ondan kaçırmıştı.
“Bak bana, benimle yanmanı sağlayacağım.”
Claudia yüzünü çevirip ona baktığında eğilerek dudaklarını
ısırdı. Kalçasıyla derin ama yavaş bir ritim tutturmuştu. Onunla sabit kalmak,
kendini tutmak çok zordu.
“Şimdi bana dokun.”
İtiraz etmeden elleriyle omuzlarına tutundu. Parmakları
yavaşça kaslarını keşfe çıktı. Salvatore içine girip çıktıkça dudaklarından
çıkan tatlı inlemeler ve sertleşen dokunuşları dayanılmaz bir hal almaya
başlamıştı.
“Salvatore!” diye inlerken bedenindeki kasılmalar onu da
beraberinde sürüklüyordu. Salvatore kalçasını kavrayarak vuruşlarını
sertleştirdi. Claudia kendini ona bastırmaya çalışıyor bütün bedeni titriyordu.
“Şimdi, Claudia. Kendini bana teslim et.”
Aynı anda Claudia’nın zevk çığlıkları Salvatore’un
homurtularına karıştı. Bu akşam beklediğinden ve almak istediğinden daha
fazlasını almıştı. Bu bir başlangıçtı.
✞✞✞
Claudia
kısa sürede uyuyakalmıştı. Salvatore tekrar uyuyamayacağını ya da yatakta onun
yanında uzanamayacağını bildiği için üzerine bir şeyler giyerek çalışma odasına
girdi. Işığı açtı, kendine bir bardak viski doldurup oturdu. İlk yudumu
boğazını yakarken, kapı tıklatılmadan açıldı.
“Işığı gördüm. Yine uykun mu kaçtı?” Nicolo kapıyı
arkasından kapatırken sinsi bir çocuk gibi gülümsedi. “En son gelinini odana
taşıyordun, cennette sorun mu var?”
Salvatore gözlerini devirdi. Onun kaygısız ve ukala
tavırları bazen çileden çıkmasına neden olsa da aile her şeyden önce gelirdi.
Ona zarar veremezdi ve Nicolo bunun farkındaydı.
Karşısındaki koltuğa yerleşip kollarını göğsünde bağlayıp
oturdu. Salvatore sakince, “Bu saatte neden ayaktasın?” diye sordu.
Omuzlarını silkti. “Üzerimde bir karanlık var. Herkesin
hayaleti bugün malikâneye gelmiş gibi…”
Ona dik bakışlarla baktı. Salvatore bir şey söylemeyince
konuşmaya devam etti. “Gerçekten kızın babasını öldürürsen kalbini
kazanabileceğin fikrini kimden aldın?”
Salvatore sehpaya uzanıp gümüş tepside dizili purolardan
birini alıp yakarak arkasına yaslandı. “Bu senin için eğlenceli mi?”
Nicolo’nun yüzündeki eğlence ifadesi biraz silinirken,
“Hayır,” dedi. “Ama senin için her şey görev, intikam ve kefaretten ibaret
değil mi?”
“Anlamanı beklemiyorum.”
“Annesini de öldürenin sen olduğunu biliyor mu?”
Salvatore kardeşine bakarken, “Biliyor,” dedi.
“Ve yine de yatağında olmayı kabul mü ediyor?” derken
sesinde sahte bir şaşkınlık vardı. “Demek bazen insanları incitmenin karşılığı
sevgi olabiliyor.”
Salvatore yavaşça ayağa kalktı, viskisini bir dikişte
bitirdi. Pencereye doğru yürüdü. Gecenin sessizliği camın ötesinde puslu ve
huzurluydu.
“Tüm bu yaptıklarımı yapmasaydım, hepimiz ölmüş olurduk.”
Ona doğru dönerken bakışları sertti. “Senden, benden bahsetmiyorum. Valeria ve
çocuklar… Ailenin başındaysan sevdiğin herkesin hayatından sorumlusun.”
Nicolo uzun bir süre sessiz kaldı. “Bunu biliyorum.” İfadesi
ciddileşirken kendine bir bardak viski doldurdu. “Bilmediğimi ve anlamadığımı
düşünüyorsun ama anlıyorum. Belki de bu ailede her şeye rağmen sana hak veren
tek kişi benim.”
“O zaman beni yargılama Nico.”
“Yargılamıyorum,” diye yanıtladı. “Sadece bir kez tamamen
yıkıldın bir kere daha olmamalı.”
“Bu sefer izin vermeyeceğim,” derken sesindeki öfke ve
kararlılık korkutucuydu.
“Bazen her şey senin elinde olmaz. Onu korumak istediğini
biliyorum ama zaten yıllardır tutsaktı şimdi buna devam edersen sevgisini
kaybedersin. İstediğin şey o yanılıyor muyum?”
Salvatore’un
gözleri daldı. İstediği şey basitçe onun gençliği ya da güzelliği değildi
sadece bunu arzulayacak kadar sığ bir adam hiç olmamıştı. Claudia canlıydı,
masum, derin, hırçın, tutkulu ama bir melek kadar da sakin… Yine de tek neden
bunlarda değildi. Claudia’da istediği şey onu her şeye rağmen sevmesiydi. Onun
tarafından sevilmenin kutsallığını istiyordu. Onun sevgisi Tanrı gibi hissetmesini
sağlıyordu. Onu her şeye rağmen sadece o olduğu için sevmesi hayatında
arzuladığı tek şeydi. Yasak meyvesi onun sevgisiydi.
✞✞✞
BROOKLYN, NYC.
Salvatore,
malikâneden ayrılıp işlerine bir an önce başlaması gerektiğini biliyordu. Boş
durmaya ya da nefes almaya izni ve zamanı yoktu. Üç siyah araç gece
karanlığında Brooklyn’in meşhur caddesinde, İtalyanların uğrak noktası olan
Casino Russo’nun önünde durdu. Salvatore, Lorenzo’nun açtığı kapıdan indiğinde
başını kaldırıp otel binasının altındaki kulübün tabelasına baktı. Diego
Servillo’nun söylediği gibi burası artık Casino Russo değil Corvo’ydu.
Kapıdan
geçip uzun bir koridorda durduruldu. Kırmızı halı koridor boyunca uzanıyor,
duvarlardaki altın rengi gösterişli aplikler içeriyi aydınlatıyordu. Onu
durduran kadın pahalı bir parfüm kokuyordu, İtalyan olduğu her halinden
belliydi, gösterişli kıyafetleri buraya gelen diğer adamlar üzerinde etkili olabilirdi
ama Salvatore üzerinde değildi.
“Bay Gambino, sizi bekliyorduk.” Yanındaki adamlarına
bakarak, “Yalnızca seçkin davetlilerimizi içeri alabiliyorum müessese kuralları
çok üzgünüm,” diye açıklarken sesi hala cilveliydi.
Salvatore,
Lorenzo’ya doğru bakarak başını salladı. Lorenzo memnun olmadığını belli
edercesine yüzünü assa da kurallara uymak zorunda oldukları bir yerdeydiler.
Kimse Padrino ile karşı karşıya
gelmek istemiyordu. Kırmızı kadife perdelerin arasından geçip ışıltılı salona
ulaştı. Hoş bir caz ezgisine karışan konuşmalar, kadın kahkahaları, rulet
masalarının sesi ve bardakların şıngırtıları birbirine karışıyordu. Buraya son
geldiğinden beri gözle görülür değişiklikler olduğu açıktı. Artık kadınların
sayısı daha fazlaydı ve sohbet için ortam daha samimi bir hale getirilmişti.
Sabah erken
saatlerde Padrino ile telefon
görüşmesi yapmış ve onu Corvo’ya çağırmıştı. Açmak istediği gece kulübü
binasını Nicolo’nun yardımıyla New Jersey’in en lüks ve işlek yerinde bulmuştu.
Şimdi tek eksik ne yapması gerektiğini bilen birilerinden yardım almaktı.
Etrafa bakındığı sırada bir garson yanına yaklaştı. “Bay
Gambino, beni izleyin, efendim.”
Salvatore
adamı takip ederek salonu ayıran aynalı bölümden geçti. Bir kapı açıldı ve
içeriye girdiğinde müzik yok oldu. Siyah kadife koltuklar, mermer sehpalarla
süslü oturma alanında oturan üç kadın dikkatini çekti. Kadınlardan birini hemen
tanımıştı. Rosanna… Tehlikeli, kurnaz ve sinsiydi. Ayrıca ünlü bir yalancıydı.
Yani dikkatli olmazsa bu kadın karşısında kaybedecek çok şeyi olabilirdi.
Rosanna’nın koyu renk gözlerinde cilveli bir bakış vardı
genelde yüzüne oturttuğu sıradan bir ifadeydi. Salvatore yaklaştı ve karşısında
durup belli belirsiz alaycı bir tebessümle, “Bayan Servillo sizi görmek ne
büyük sürpriz,” dedi.
Rosanna kıkırdarken, “Rol yapma Doktor,” dedi. “Birbirimizi
yeterince tanıyoruz. Kadınlarla iş yapmaktan hoşlanmazsın ama ne yazık ki sana
yardım edebilecek tek kişi ben olduğum için kocamın ricasıyla buradayım.”
Rosanna oturmasını işaret ettiğinde karşısındaki tekli
koltuğa yerleşti. O sırada yuvarlak masanın etrafında oturan kadınlar kalktı
ama odadan çıkmadılar. Rosanna bir sigara çıkardığında Salvatore hızla
çakmağına uzandı ve bir centilmen gibi ağızlığının ucundaki sigarayı yaktı.
“Duyduğuma göre sonunda işlerinin arkasına saklanmak yerine gerçek bir patron
olmaya karar vermişsin.”
“Patronculuk oynamak istemiyorum. Amacım güçlenmek. Yok
olmuş bir aileyi miras aldım, canlandırmak için yaptığım şeyler beni olduğum
yere getirse de devir değişiyor.”
Bir kahkaha atarak onu onayladı. “Yaşlı capolar genelde bunu
kabul etmez, seni tebrik ediyorum.”
Onun şakalaştığını biliyordu sinsice sokan bir dili vardı
ama tanıdığı en akıllı kadınlardan biriydi. Elleriyle etrafı gösterdi. “Sahip
olduğuma benzer bir şey istediğini duydum. Dedikoduları öğrenmek mi? Fısıltılar
yaymak mı? Yoksa sadece zehrini satmak mı istiyorsun, Doktor?”
“Ben bir torbacı değilim Rosanna. Sadece zavallı bağımlıları
istemiyorum. Zenginleri de… Ben dokunulmazları istiyorum. Amerika’nın en üst tabakasını
kapıma getirmek istiyorum. Onlara bir cennet yaratmak istiyorum.”
Rosanna onun zihnini okur gibi süzerken sigarasından çıkan
duman havada asılı kaldı. “Amerika sosyetesini istiyorsun. Fransız malını
onların gözünü boyamak için kullanacaksın… Bunun için bir kulüp değil bir
tapınak inşa etmelisin. Çünkü istediğin şey sadece para değil yanılıyor muyum?
Onların arasına girmek ruhlarını ele geçirmek istiyorsun.”
Salvatore onunla ilk defa karşılaşıyor olsa söylediklerinden
ve düşüncelerini okumasından dolayı korkup onun bir cadı olduğunu düşünebilirdi
ama Rosanna’nın alametifarikası buydu. O insanları okurdu. Yanlarına yaklaşan
kadınlardan biri önlerine içki bıraktı. Salvatore iş konuşurken içmezdi ama şu
an bir istisnaydı. Bardağa uzanıp buzun içindeki kehribar rengi sıvıdan büyük
bir yudum aldı.
“Haklısın,” derken bakışlarını ondan ayırmadı. “Tanrı olmak
istiyorum.”
Kadehine uzanıp süslü içkisinden bir yudum alırken, “Sana
yardım edeceğim,” dedi. “Capolar arasında favorim sensin.”
Salvatore güldü. “Yerinde olsam bunu ulu orta söylemezdim,
düşmanım çok.”
Kıkırdadı. “Bazı söylentiler duydum. Başın belada ama
yerinde olsam Morello ile savaşmak için acele etmezdim. Önce tapınağını inşa
etmelisin.”
“Bunu yapmaya başlamak için buradayım.” İçkisinden bir yudum
daha alırken, “Neye ihtiyacım var,” diye sordu.
Rosanna bacak bacak üzerine atarak arkasına yaslandı. “Bir
Tanrıça’ya.”
Salvatore kaşlarını çattı. “Anlamadım? Ortaklık mı
istiyorsun?” Bu fikirden hoşlanmamıştı. Padrino
veya karısı ikisiyle de bir ortaklık istemiyordu.
Rosanna bir kez daha gülerken elini havada salladı. “Hayır,
Diego fazla çalışmama izin vermiyor o yüzden kendi Tanrıçanı bulmalısın.”
“Bir kadına ihtiyacım olduğunu mu söylüyorsun?”
Ona yargılayan bakışlarla baktı. “Daha kurnaz olduğunu sanıyordum,
Doktor.” Sigarasını tüttürdü. “Hayır, sıradan bir kadından bahsetmiyorum. Bir
süs bebeği olmamalı ama öyle görünürse işine yarar. Diğer yandan zeki olmalı,
nükteli, sohbetleri istediği yere taşıma kıvraklığına sahip olmalı, insanların
özellikle erkeklerin ilgisini çekmeli.”
Kadehinden birkaç yudum daha aldıktan sonra tekrar konuşmaya
başladı. “Bekar ve yalnız bir adam iyi bir portföy değil. Özellikle
Amerikalıları istiyorsan… Kolunda böyle bir kadın olursa dünyanı merak ederler,
dünyanı merak etmelerini sağlamalısın.”
Salvatore
konuşmanın başından beri gözünün önünde beliren Claudia’nın yüzünü silmek için
gözlerini kırpıştırdı. Onca yıl bir manastırda yetişmiş olmasına rağmen merak
uyandıran bir sohbeti vardı. Evine gelip onunla konuşan herkesi büyülemeyi
başarmıştı. İyi bir eğitim almıştı, resimden ve sanattan anlıyordu. Genç ve
güzeldi. Yine de onu koluna takıp tehlikeli bir ortama sokacak kadar
delirmemişti.
“Kadınlar için tehlikeli bir dünya.”
Rosanna omzunu silkti. “Bizi korumanıza ihtiyacımız yok.
Bize ihtiyacınız var.” Rosanna kızlardan birine doğru seslendi. “Beatrice!”
Kadın yanlarına geldi. “Buradaki çoğu değişikliği kızlarla
birlikte yaptım. Beatrice benim asistanım sayılır. Aklına takılan bir şey
olursa sana yardım edecek. Onunla görüşebilirsin.”
Salvatore kadına doğru başını salladı ve Beatrice kara
gözleriyle onu incelerken onaylar bir şekilde gülümsedi.
“Evlendiğini duydum. Tebrik ederim. Eğer karın yanında yer
alırsa bu senin için daha iyi olur ama onu kafesinde tutmayı tercih edersen
Beatrice oldukça uygun bir aday.” Parmaklarını şıklatırken ekledi. “Yani
İngilizcesi berbat aslında ama elimdeki en iyi seçenek o.”
Salvatore onu kızdırmaya çalıştığını anlayabiliyordu. Yine
de yardım etmesinin işine yarayacağının farkındaydı. Ayağa kalkarak kibarca
Rosanna’nın elini öptü. “Bunu düşüneceğim. Teşekkür ederim.”
✞✞✞
Salvatore
gece malikâneye dönmek yerine yeni gece kulübü binasını denetlemiş, şirkette
kendini işe vermiş ve birkaç saat uykunun ardından aile toplantısı için
hazırdı. Evlendiğini – Claudia ile evlendiğini açıklaması gerekiyordu.
Odasında
takım elbisesini değiştirip Lorenzo eşliğinde toplantı odasına girdiğinde bütün
aile meclisi bir kez daha yüzlerinde ki rahatsızlıkla onu bekliyordu. Herkes
saygı gösterisi olarak kısa bir an ayağa kalktı ve tekrar oturdu. Salvatore
büyük toplantı masasının başına geçti ama oturmak yerine ellerini masaya
yaslayarak konuşmaya başladı.
“Evlendim.”
Söylediği keskin sözün yankısı herkesin arasında gezindi ve
bir süre havada asılı kaldı. Salvatore yerine otururken başka açıklamaya gerek
görmeyecek kadar rahattı.
Amcası kıpkırmızı suratıyla ona bakarken, “Claudia Angeli
ile evlendin,” diye duyurdu. “Vasisi olduğun, Carlo ile nişanladığın ve aile
mirasının yarısına sahip bir kızla. Annesi neredeyse bütün aileyi yok ediyordu
ama sen onu eşin yaptın öyle mi?”
Salvatore ağır bir nefes alırken uzanıp masadan bir puro
aldı. Yakmadan önce ucunu parmaklarıyla sıktı. “Ben bu ailenin başıyım.
Verdiğim kararları sorgulayamazsınız. Amcam bile olsanız.”
“Çok ileri gittin, Salvatore,” derken sesinde bariz bir kin
vardı.
Salvatore ona gözdağı verircesine baktı. “Durdur beni
öyleyse.”
O anda dayısı Micheline bastonuyla yere vurarak dikkatleri
üzerine çekti. “Tebrikler Salvatore ama evliliğinden daha büyük sorunlarımız olduğu
konusunda hemfikir olmalıyız.”
Bütün herkesin başı ona doğru çevrilirken Salvatore
dayısının ne söyleyeceğini biliyordu. “Luigi Angeli’yi öldürdün. Morello
ailesini kışkırttın ve şimdi aileler arasında bir savaş olacak. Hazırlıklı
olmadığımız bir savaş…”
Salvatore sakince, “Karımı kaçırmak affedilmez bir hataydı,”
dedi. “Onurumu korudum.” Sakince purosunu yaktı. “Haklı olduğumuz bir dava için
savaşmamız gerekiyorsa savaşırız. Yıllarca Morello ailesinden alacağımız
intikamı bekledik şimdi zamanı ve hazır olacağız.”
Vincenzo’ya bakarak, “Ailem yanımda olmalı karşımda değil,”
diye duyurdu. “Şimdi yeniden New Jersey’e ve sonrasında Amerika’ya nasıl
hükmedeceğimizi anlatacağım.”







Salvatoreun claudia ya olan sevgisi sırf claudia onu seviyor ve egosunu tatmin ediyor değil ama bu bölük öyleymiş gibi gösterdi
YanıtlaSilGibi gibi ya ama Salvatore söylediklerinden gerçekten çok etkilendim
SilClaudia bebeğim sen bu adama her seferinde yeniliyorsun bebeğim
YanıtlaSilMaalesef ve aşk böyle bir şeymiş
SilSalva böyle devam et tatlım 😍
YanıtlaSilUmarım öylede devam eder ama öküz olduğu gerçeğini unutmayalım 😂😂😂
Silşöyle bir gerçek var Salvator’un yaşadıklarını asla anlayamam çünkü ben onları yaşamadım ama en azından empati kurabilirim ama şöyle bir şey de var aynı zamanda ikisinin aşkına o kadar uzun zaman bekledik ki ya Salvator onu sevdiğini söylese bile biz de şaşkın kalıyoruz
YanıtlaSilVe burda claudiayı seviş şeklini anlattığında gerçekten hem duygulandım hem onurlandım çünkü Claudia’nın gerçekten ihtiyacı olan buydu
YanıtlaSilVe bence Claudia, Salvatore’u çok doğru hamlelerle etkiledi
YanıtlaSilÇünkü hatırlarsınız “13.Bölümde, ‘Salvator ona ne istiyorsun demişti’ ve Claudia normalde onu sevdiğini söyleyebilirdi ama bu hamleyi yapar yapsaydı Salvatore’un ondan kaçacağını biliyordu o yüzden ‘ Seni istiyorum’ Demişti o bölümde
YanıtlaSilYeni bölüm ne zaman
YanıtlaSilBu hafta yeni bölüm varmı
YanıtlaSil