DOKTOR - YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Dünya ne söylerse söylesin, sen evrenin yaratıcısı tarafından seçildin.

Ephesians 1:14


Elini saçlarının arasına daldırırken onu kendine bastırıp dudaklarını öptü bir yandan da bornozu yırtar gibi üzerinden itip omuzlarından sıyırdı. Onu şimdi, çıplak istiyordu. Ondan daha güzel bir kadına dokunmamıştı bundan sonra da dokunamayacaktı. Claudia kişisel cehenneminin meleğiydi ve her gün ondan nefret etse bile yanında kalmasını sağlamaya kararlıydı. Onu gördüğü her an kendi ailesine verilen zararı hatırlıyordu, artık onun ailesine bizzat verdiği zararı da hatırlayacaktı. Çıplak kalçalarını pantolonunun altında canlanan erkekliğine doğru sürdü. Claudia karşılık olarak inlediğinde istediği cevabı almıştı. Ona karşı koymayacaktı bu güzeldi yumuşamasını sağlamak için onunla geceler boyunca sevişebilirdi.

            Claudia ellerini çıplak göğsüne dayadı ona hem uzaklaştırmak hem kendine çekmek ister gibi dokunuyordu. Salvatore onu öpmeyi sürdürürken artık ona sürtünen Claudia’ydı. Pantolonuna rağmen ıslaklığını hissediyordu. Onu kirletiyordu ve buna bayılmıştı. Nazik ve kibar bir adam olmadığı bir sır değildi. Onu kendine daha fazla sürterken meme uçlarından birini ağzına aldı. Onun için tomurcuklanması karşısında kendini zor tutuyordu. Ellerini kalçalarından çekerek çenesini kavradı.

“Claudia?” Kapalı olan gözleri açıldı içinde onu yakıp tüketmek isteyen bir ateş parladı. “Geçmişi değiştiremem, yaptıklarımı, kendimi ve kim olduğumu da öyle. Sen beni her şeye rağmen seveceğine inandırdıktan sonra senden de vazgeçemem.”

Sessiz kaldı düz bakışlarla ona bakmayı sürdürdü. “Yine ne olursa olsun bir şekilde buraya gelecektik.”

“Babamı öldürdüğün yere mi?”

Kısa bir an gözlerini kapatıp nefes aldı. Her acı bir gün hafiflerdi şimdi her şeyin çok yeni ve karmaşık olduğunun farkındaydı.

“Hayır, burada benim kollarımda olduğun yere.”

Öfkeyle üzerinden kalkmaya çalıştığında Salvatore bileklerini tutarak onu durdurdu. “Claudia, benim yatağımda geçirdiğin o geceden sonra evlenmene ya da uzaklaşmana izin veremezdim. Sadece bunu kabullenmem zaman aldı. Kimse benden bir şey alamaz buna izin vermem.”

“Yani artık beni seviyor musun?” Omzunu umursamazca silkti. “Öylece?”

“Adına ne dersen…”

“Seven kişi incitmez, sen beni mahvettin.”

“Sıradan bir adam, sıradan bir aşk ve sıradan bir evlilik istiyorsan yanlış adamı ayarttın, küçük kız.”

            Pes eder gibi bedeni gevşediğinde kollarını ona doladı. Claudia başka şansı yokmuş gibi başını göğsüne yasladığında saçlarını okşadı. Uzun, çok uzun zamandır kimseye karşı şefkat hissetmemişti ve bu duygunun insana kendini zayıf hissettiren bir yanı vardı. Salvatore’un zayıflamak gibi bir lüksü yoktu. Her zaman her durumda ayakta, güçlü ve korkutucu olmalıydı. İçinden güçlü ve ilkel bir ses ‘benim’ diye bağırıyordu.

“Seni sahiplenmek istiyorum,” diye duyurdu.

Claudia başını kaldırmadan, “Bu çok kaba,” dedi. “Senin için bile.”

“Bu hissi sana tarif edemem ama görünen bir yerine kocaman bir ısırık izi bırakıp herkese ben buradayım demek istiyorum.”

Claudia neredeyse boğulur gibi güldü. Gülüşü onu rahatlatmıştı. “Bu çok daha kötü… Kötü olmanın yanında çok ilkelsin.”

Ona bakmak için başını kaldırmasını sağladı. “Benden korkmadığını söylemiştin?”

“Artık korkuyorum.”

Gözleri yükselen bir ateşin ilk kıvılcımları ile parlarken, “Akıllı kız,” diye fısıldadı.

✞✞✞

            Onu öptü. Tüm açlığı ve arzusuyla dudaklarını işgal ederken Claudia ona o şehvetli Tanrıça olarak karşılık verdi. Bekâretini aldığı zaman olduğu gibi istekli ve cesurdu. Onu kucaklayıp yatağa taşırken Claudia kollarını boynuna dolamıştı. Claudia’yı yatağa yatırıp üzerine çıkarken gömleğinden kurtuldu. Dilini boynunda gezdirdi ve göğüslerine inerek onları diliyle sakinleştirdi. Claudia kendini ona bıraktı parmakları saçlarında gezindi. Salvatore oyun oynamıyordu bu ikisinin de içinde boğulduğu karanlık bir tövbe gibiydi.

            Parmaklarını onun dizinin içinden yukarı sürdü, teni sıcak ve yumuşaktı. Claudia’nın kalçalarını avuçladığında bir iç çekiş duydu. Kadınlığına ulaştığında gözlerini kapatarak kokusunu içine çekti. Bu kadının onun olması aynı anda hem en büyük yenilgisi hem en büyük zaferiydi. Elleriyle bacaklarını açmasını sağladı, Claudia karşı koymadı hatta araya yerleşmesi için dizlerini büktü. Salvatore dudaklarını onun kadınlığının dudaklarında gezdirdi. Onu emdi, içine çekti, tadına baktı diliyle yatıştırdı. Titremelerine eşlik eden minik iniltileriyle birlikte daha ıslak ve daha tatlı bir hal almıştı. Claudia’nın inlemeleri arttı, dudaklarından parçalanmış nefesler döküldü ve Salvatore istediğini aldı. Teslimiyet…

Yukarı doğru çıkarak onu ezmemek için kollarını yatağa koydu. Claudia’nın yanakları ve boynu kızarmıştı, dudakları ısırmaktan dolayı şişmiş, gözleri sımsıkı kapalıydı.

“Bana bak, Claudia.” Gözleri kapalıydı çünkü bu affetmek değildi sadece onunla sevişmesine izin veriyordu. Bir kez daha, “Bana bak,” dedi bu sefer sesinin daha sert çıkmasını sağlamıştı.

Claudia’nın gözleri aralandı. “Ruhunu vermeden bedenini sunmanın bir anlamı yok.”

“İstediğin şey bedenim değil mi?”

Salvatore onu öpecek kadar yakınlaştı. “Ben bir şeytanım unuttun mu? Bedenlerden fazlasıyla ilgileniyorum.”

            Komodine uzanmak için ondan kısa bir an ayrıldı. Pantolonunu çıkarıp elindeki paketi yırttı ve kondomu aletine geçirdi Claudia yatakta bıraktığı şekilde onu seyrediyordu. Tekrar üzerine uzandığında Claudia bir bacağını beline sararak onu kendine davet etti bu hareket onu gülümsetti. Yavaşça içeri girerken Claudia dudaklarını dişledi bakışlarını yine ondan kaçırmıştı.

“Bak bana, benimle yanmanı sağlayacağım.”

Claudia yüzünü çevirip ona baktığında eğilerek dudaklarını ısırdı. Kalçasıyla derin ama yavaş bir ritim tutturmuştu. Onunla sabit kalmak, kendini tutmak çok zordu.

“Şimdi bana dokun.”

İtiraz etmeden elleriyle omuzlarına tutundu. Parmakları yavaşça kaslarını keşfe çıktı. Salvatore içine girip çıktıkça dudaklarından çıkan tatlı inlemeler ve sertleşen dokunuşları dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı.

“Salvatore!” diye inlerken bedenindeki kasılmalar onu da beraberinde sürüklüyordu. Salvatore kalçasını kavrayarak vuruşlarını sertleştirdi. Claudia kendini ona bastırmaya çalışıyor bütün bedeni titriyordu.

“Şimdi, Claudia. Kendini bana teslim et.”

Aynı anda Claudia’nın zevk çığlıkları Salvatore’un homurtularına karıştı. Bu akşam beklediğinden ve almak istediğinden daha fazlasını almıştı. Bu bir başlangıçtı.

✞✞✞

            Claudia kısa sürede uyuyakalmıştı. Salvatore tekrar uyuyamayacağını ya da yatakta onun yanında uzanamayacağını bildiği için üzerine bir şeyler giyerek çalışma odasına girdi. Işığı açtı, kendine bir bardak viski doldurup oturdu. İlk yudumu boğazını yakarken, kapı tıklatılmadan açıldı.

“Işığı gördüm. Yine uykun mu kaçtı?” Nicolo kapıyı arkasından kapatırken sinsi bir çocuk gibi gülümsedi. “En son gelinini odana taşıyordun, cennette sorun mu var?”

Salvatore gözlerini devirdi. Onun kaygısız ve ukala tavırları bazen çileden çıkmasına neden olsa da aile her şeyden önce gelirdi. Ona zarar veremezdi ve Nicolo bunun farkındaydı.

Karşısındaki koltuğa yerleşip kollarını göğsünde bağlayıp oturdu. Salvatore sakince, “Bu saatte neden ayaktasın?” diye sordu.

Omuzlarını silkti. “Üzerimde bir karanlık var. Herkesin hayaleti bugün malikâneye gelmiş gibi…”

Ona dik bakışlarla baktı. Salvatore bir şey söylemeyince konuşmaya devam etti. “Gerçekten kızın babasını öldürürsen kalbini kazanabileceğin fikrini kimden aldın?”

Salvatore sehpaya uzanıp gümüş tepside dizili purolardan birini alıp yakarak arkasına yaslandı. “Bu senin için eğlenceli mi?”

Nicolo’nun yüzündeki eğlence ifadesi biraz silinirken, “Hayır,” dedi. “Ama senin için her şey görev, intikam ve kefaretten ibaret değil mi?”

“Anlamanı beklemiyorum.”

“Annesini de öldürenin sen olduğunu biliyor mu?”

Salvatore kardeşine bakarken, “Biliyor,” dedi.

“Ve yine de yatağında olmayı kabul mü ediyor?” derken sesinde sahte bir şaşkınlık vardı. “Demek bazen insanları incitmenin karşılığı sevgi olabiliyor.”

Salvatore yavaşça ayağa kalktı, viskisini bir dikişte bitirdi. Pencereye doğru yürüdü. Gecenin sessizliği camın ötesinde puslu ve huzurluydu.

“Tüm bu yaptıklarımı yapmasaydım, hepimiz ölmüş olurduk.” Ona doğru dönerken bakışları sertti. “Senden, benden bahsetmiyorum. Valeria ve çocuklar… Ailenin başındaysan sevdiğin herkesin hayatından sorumlusun.”

Nicolo uzun bir süre sessiz kaldı. “Bunu biliyorum.” İfadesi ciddileşirken kendine bir bardak viski doldurdu. “Bilmediğimi ve anlamadığımı düşünüyorsun ama anlıyorum. Belki de bu ailede her şeye rağmen sana hak veren tek kişi benim.”

“O zaman beni yargılama Nico.”

“Yargılamıyorum,” diye yanıtladı. “Sadece bir kez tamamen yıkıldın bir kere daha olmamalı.”

“Bu sefer izin vermeyeceğim,” derken sesindeki öfke ve kararlılık korkutucuydu.

“Bazen her şey senin elinde olmaz. Onu korumak istediğini biliyorum ama zaten yıllardır tutsaktı şimdi buna devam edersen sevgisini kaybedersin. İstediğin şey o yanılıyor muyum?”

            Salvatore’un gözleri daldı. İstediği şey basitçe onun gençliği ya da güzelliği değildi sadece bunu arzulayacak kadar sığ bir adam hiç olmamıştı. Claudia canlıydı, masum, derin, hırçın, tutkulu ama bir melek kadar da sakin… Yine de tek neden bunlarda değildi. Claudia’da istediği şey onu her şeye rağmen sevmesiydi. Onun tarafından sevilmenin kutsallığını istiyordu. Onun sevgisi Tanrı gibi hissetmesini sağlıyordu. Onu her şeye rağmen sadece o olduğu için sevmesi hayatında arzuladığı tek şeydi. Yasak meyvesi onun sevgisiydi.

✞✞✞

BROOKLYN, NYC.

            Salvatore, malikâneden ayrılıp işlerine bir an önce başlaması gerektiğini biliyordu. Boş durmaya ya da nefes almaya izni ve zamanı yoktu. Üç siyah araç gece karanlığında Brooklyn’in meşhur caddesinde, İtalyanların uğrak noktası olan Casino Russo’nun önünde durdu. Salvatore, Lorenzo’nun açtığı kapıdan indiğinde başını kaldırıp otel binasının altındaki kulübün tabelasına baktı. Diego Servillo’nun söylediği gibi burası artık Casino Russo değil Corvo’ydu.

            Kapıdan geçip uzun bir koridorda durduruldu. Kırmızı halı koridor boyunca uzanıyor, duvarlardaki altın rengi gösterişli aplikler içeriyi aydınlatıyordu. Onu durduran kadın pahalı bir parfüm kokuyordu, İtalyan olduğu her halinden belliydi, gösterişli kıyafetleri buraya gelen diğer adamlar üzerinde etkili olabilirdi ama Salvatore üzerinde değildi.

“Bay Gambino, sizi bekliyorduk.” Yanındaki adamlarına bakarak, “Yalnızca seçkin davetlilerimizi içeri alabiliyorum müessese kuralları çok üzgünüm,” diye açıklarken sesi hala cilveliydi.

            Salvatore, Lorenzo’ya doğru bakarak başını salladı. Lorenzo memnun olmadığını belli edercesine yüzünü assa da kurallara uymak zorunda oldukları bir yerdeydiler. Kimse Padrino ile karşı karşıya gelmek istemiyordu. Kırmızı kadife perdelerin arasından geçip ışıltılı salona ulaştı. Hoş bir caz ezgisine karışan konuşmalar, kadın kahkahaları, rulet masalarının sesi ve bardakların şıngırtıları birbirine karışıyordu. Buraya son geldiğinden beri gözle görülür değişiklikler olduğu açıktı. Artık kadınların sayısı daha fazlaydı ve sohbet için ortam daha samimi bir hale getirilmişti.

            Sabah erken saatlerde Padrino ile telefon görüşmesi yapmış ve onu Corvo’ya çağırmıştı. Açmak istediği gece kulübü binasını Nicolo’nun yardımıyla New Jersey’in en lüks ve işlek yerinde bulmuştu. Şimdi tek eksik ne yapması gerektiğini bilen birilerinden yardım almaktı.

Etrafa bakındığı sırada bir garson yanına yaklaştı. “Bay Gambino, beni izleyin, efendim.”

            Salvatore adamı takip ederek salonu ayıran aynalı bölümden geçti. Bir kapı açıldı ve içeriye girdiğinde müzik yok oldu. Siyah kadife koltuklar, mermer sehpalarla süslü oturma alanında oturan üç kadın dikkatini çekti. Kadınlardan birini hemen tanımıştı. Rosanna… Tehlikeli, kurnaz ve sinsiydi. Ayrıca ünlü bir yalancıydı. Yani dikkatli olmazsa bu kadın karşısında kaybedecek çok şeyi olabilirdi.

Rosanna’nın koyu renk gözlerinde cilveli bir bakış vardı genelde yüzüne oturttuğu sıradan bir ifadeydi. Salvatore yaklaştı ve karşısında durup belli belirsiz alaycı bir tebessümle, “Bayan Servillo sizi görmek ne büyük sürpriz,” dedi.

Rosanna kıkırdarken, “Rol yapma Doktor,” dedi. “Birbirimizi yeterince tanıyoruz. Kadınlarla iş yapmaktan hoşlanmazsın ama ne yazık ki sana yardım edebilecek tek kişi ben olduğum için kocamın ricasıyla buradayım.”

Rosanna oturmasını işaret ettiğinde karşısındaki tekli koltuğa yerleşti. O sırada yuvarlak masanın etrafında oturan kadınlar kalktı ama odadan çıkmadılar. Rosanna bir sigara çıkardığında Salvatore hızla çakmağına uzandı ve bir centilmen gibi ağızlığının ucundaki sigarayı yaktı. “Duyduğuma göre sonunda işlerinin arkasına saklanmak yerine gerçek bir patron olmaya karar vermişsin.”

“Patronculuk oynamak istemiyorum. Amacım güçlenmek. Yok olmuş bir aileyi miras aldım, canlandırmak için yaptığım şeyler beni olduğum yere getirse de devir değişiyor.”

Bir kahkaha atarak onu onayladı. “Yaşlı capolar genelde bunu kabul etmez, seni tebrik ediyorum.”

Onun şakalaştığını biliyordu sinsice sokan bir dili vardı ama tanıdığı en akıllı kadınlardan biriydi. Elleriyle etrafı gösterdi. “Sahip olduğuma benzer bir şey istediğini duydum. Dedikoduları öğrenmek mi? Fısıltılar yaymak mı? Yoksa sadece zehrini satmak mı istiyorsun, Doktor?”

“Ben bir torbacı değilim Rosanna. Sadece zavallı bağımlıları istemiyorum. Zenginleri de… Ben dokunulmazları istiyorum. Amerika’nın en üst tabakasını kapıma getirmek istiyorum. Onlara bir cennet yaratmak istiyorum.”

Rosanna onun zihnini okur gibi süzerken sigarasından çıkan duman havada asılı kaldı. “Amerika sosyetesini istiyorsun. Fransız malını onların gözünü boyamak için kullanacaksın… Bunun için bir kulüp değil bir tapınak inşa etmelisin. Çünkü istediğin şey sadece para değil yanılıyor muyum? Onların arasına girmek ruhlarını ele geçirmek istiyorsun.”

Salvatore onunla ilk defa karşılaşıyor olsa söylediklerinden ve düşüncelerini okumasından dolayı korkup onun bir cadı olduğunu düşünebilirdi ama Rosanna’nın alametifarikası buydu. O insanları okurdu. Yanlarına yaklaşan kadınlardan biri önlerine içki bıraktı. Salvatore iş konuşurken içmezdi ama şu an bir istisnaydı. Bardağa uzanıp buzun içindeki kehribar rengi sıvıdan büyük bir yudum aldı.

“Haklısın,” derken bakışlarını ondan ayırmadı. “Tanrı olmak istiyorum.”

Kadehine uzanıp süslü içkisinden bir yudum alırken, “Sana yardım edeceğim,” dedi. “Capolar arasında favorim sensin.”

Salvatore güldü. “Yerinde olsam bunu ulu orta söylemezdim, düşmanım çok.”

Kıkırdadı. “Bazı söylentiler duydum. Başın belada ama yerinde olsam Morello ile savaşmak için acele etmezdim. Önce tapınağını inşa etmelisin.”

“Bunu yapmaya başlamak için buradayım.” İçkisinden bir yudum daha alırken, “Neye ihtiyacım var,” diye sordu.

Rosanna bacak bacak üzerine atarak arkasına yaslandı. “Bir Tanrıça’ya.”

Salvatore kaşlarını çattı. “Anlamadım? Ortaklık mı istiyorsun?” Bu fikirden hoşlanmamıştı. Padrino veya karısı ikisiyle de bir ortaklık istemiyordu.

Rosanna bir kez daha gülerken elini havada salladı. “Hayır, Diego fazla çalışmama izin vermiyor o yüzden kendi Tanrıçanı bulmalısın.”

“Bir kadına ihtiyacım olduğunu mu söylüyorsun?”

Ona yargılayan bakışlarla baktı. “Daha kurnaz olduğunu sanıyordum, Doktor.” Sigarasını tüttürdü. “Hayır, sıradan bir kadından bahsetmiyorum. Bir süs bebeği olmamalı ama öyle görünürse işine yarar. Diğer yandan zeki olmalı, nükteli, sohbetleri istediği yere taşıma kıvraklığına sahip olmalı, insanların özellikle erkeklerin ilgisini çekmeli.”

Kadehinden birkaç yudum daha aldıktan sonra tekrar konuşmaya başladı. “Bekar ve yalnız bir adam iyi bir portföy değil. Özellikle Amerikalıları istiyorsan… Kolunda böyle bir kadın olursa dünyanı merak ederler, dünyanı merak etmelerini sağlamalısın.”

            Salvatore konuşmanın başından beri gözünün önünde beliren Claudia’nın yüzünü silmek için gözlerini kırpıştırdı. Onca yıl bir manastırda yetişmiş olmasına rağmen merak uyandıran bir sohbeti vardı. Evine gelip onunla konuşan herkesi büyülemeyi başarmıştı. İyi bir eğitim almıştı, resimden ve sanattan anlıyordu. Genç ve güzeldi. Yine de onu koluna takıp tehlikeli bir ortama sokacak kadar delirmemişti.

“Kadınlar için tehlikeli bir dünya.”

Rosanna omzunu silkti. “Bizi korumanıza ihtiyacımız yok. Bize ihtiyacınız var.” Rosanna kızlardan birine doğru seslendi. “Beatrice!”

Kadın yanlarına geldi. “Buradaki çoğu değişikliği kızlarla birlikte yaptım. Beatrice benim asistanım sayılır. Aklına takılan bir şey olursa sana yardım edecek. Onunla görüşebilirsin.”

Salvatore kadına doğru başını salladı ve Beatrice kara gözleriyle onu incelerken onaylar bir şekilde gülümsedi.

“Evlendiğini duydum. Tebrik ederim. Eğer karın yanında yer alırsa bu senin için daha iyi olur ama onu kafesinde tutmayı tercih edersen Beatrice oldukça uygun bir aday.” Parmaklarını şıklatırken ekledi. “Yani İngilizcesi berbat aslında ama elimdeki en iyi seçenek o.”

Salvatore onu kızdırmaya çalıştığını anlayabiliyordu. Yine de yardım etmesinin işine yarayacağının farkındaydı. Ayağa kalkarak kibarca Rosanna’nın elini öptü. “Bunu düşüneceğim. Teşekkür ederim.”

✞✞✞

            Salvatore gece malikâneye dönmek yerine yeni gece kulübü binasını denetlemiş, şirkette kendini işe vermiş ve birkaç saat uykunun ardından aile toplantısı için hazırdı. Evlendiğini – Claudia ile evlendiğini açıklaması gerekiyordu.

            Odasında takım elbisesini değiştirip Lorenzo eşliğinde toplantı odasına girdiğinde bütün aile meclisi bir kez daha yüzlerinde ki rahatsızlıkla onu bekliyordu. Herkes saygı gösterisi olarak kısa bir an ayağa kalktı ve tekrar oturdu. Salvatore büyük toplantı masasının başına geçti ama oturmak yerine ellerini masaya yaslayarak konuşmaya başladı.

“Evlendim.”

Söylediği keskin sözün yankısı herkesin arasında gezindi ve bir süre havada asılı kaldı. Salvatore yerine otururken başka açıklamaya gerek görmeyecek kadar rahattı.

Amcası kıpkırmızı suratıyla ona bakarken, “Claudia Angeli ile evlendin,” diye duyurdu. “Vasisi olduğun, Carlo ile nişanladığın ve aile mirasının yarısına sahip bir kızla. Annesi neredeyse bütün aileyi yok ediyordu ama sen onu eşin yaptın öyle mi?”

Salvatore ağır bir nefes alırken uzanıp masadan bir puro aldı. Yakmadan önce ucunu parmaklarıyla sıktı. “Ben bu ailenin başıyım. Verdiğim kararları sorgulayamazsınız. Amcam bile olsanız.”

“Çok ileri gittin, Salvatore,” derken sesinde bariz bir kin vardı.

Salvatore ona gözdağı verircesine baktı. “Durdur beni öyleyse.”

O anda dayısı Micheline bastonuyla yere vurarak dikkatleri üzerine çekti. “Tebrikler Salvatore ama evliliğinden daha büyük sorunlarımız olduğu konusunda hemfikir olmalıyız.”

Bütün herkesin başı ona doğru çevrilirken Salvatore dayısının ne söyleyeceğini biliyordu. “Luigi Angeli’yi öldürdün. Morello ailesini kışkırttın ve şimdi aileler arasında bir savaş olacak. Hazırlıklı olmadığımız bir savaş…”

Salvatore sakince, “Karımı kaçırmak affedilmez bir hataydı,” dedi. “Onurumu korudum.” Sakince purosunu yaktı. “Haklı olduğumuz bir dava için savaşmamız gerekiyorsa savaşırız. Yıllarca Morello ailesinden alacağımız intikamı bekledik şimdi zamanı ve hazır olacağız.”

Vincenzo’ya bakarak, “Ailem yanımda olmalı karşımda değil,” diye duyurdu. “Şimdi yeniden New Jersey’e ve sonrasında Amerika’ya nasıl hükmedeceğimizi anlatacağım.”










Yorumlar

  1. Salvatoreun claudia ya olan sevgisi sırf claudia onu seviyor ve egosunu tatmin ediyor değil ama bu bölük öyleymiş gibi gösterdi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gibi gibi ya ama Salvatore söylediklerinden gerçekten çok etkilendim

      Sil
  2. Claudia bebeğim sen bu adama her seferinde yeniliyorsun bebeğim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef ve aşk böyle bir şeymiş

      Sil
  3. Salva böyle devam et tatlım 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım öylede devam eder ama öküz olduğu gerçeğini unutmayalım 😂😂😂

      Sil
  4. şöyle bir gerçek var Salvator’un yaşadıklarını asla anlayamam çünkü ben onları yaşamadım ama en azından empati kurabilirim ama şöyle bir şey de var aynı zamanda ikisinin aşkına o kadar uzun zaman bekledik ki ya Salvator onu sevdiğini söylese bile biz de şaşkın kalıyoruz

    YanıtlaSil
  5. Ve burda claudiayı seviş şeklini anlattığında gerçekten hem duygulandım hem onurlandım çünkü Claudia’nın gerçekten ihtiyacı olan buydu

    YanıtlaSil
  6. Ve bence Claudia, Salvatore’u çok doğru hamlelerle etkiledi

    YanıtlaSil
  7. Çünkü hatırlarsınız “13.Bölümde, ‘Salvator ona ne istiyorsun demişti’ ve Claudia normalde onu sevdiğini söyleyebilirdi ama bu hamleyi yapar yapsaydı Salvatore’un ondan kaçacağını biliyordu o yüzden ‘ Seni istiyorum’ Demişti o bölümde

    YanıtlaSil
  8. Yeni bölüm ne zaman

    YanıtlaSil
  9. Bu hafta yeni bölüm varmı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR - ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DOKTOR - ON BİRİNCİ BÖLÜM

DOKTOR - ON ALTINCI BÖLÜM