DOKTOR - YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM
Tatlı sözleriyle onu kandırdı, Dudaklarının çekiciliğiyle onu yola getirdi.
Song of Songs (KJV) 7:21-22
Claudia vücudundaki hafif meltemi ve yaz güneşini yüzünde hissetmekten hoşlandığı için bugünlük tuvalini havuz kenarına indirmişti. Birkaç gündür Salvatore’u görmüyordu ve burada olması da olmaması kadar huzursuz ediciydi. Onun için endişeleniyor olması bir yana kendine bile itiraf etmekten hoşlanmasa da onu özlüyordu. Annesini ve babasını gözünü kırpmadan öldüren o katili özlüyordu. Havuz kenarında hala onu havuzdan korumak için dikilen bir koruma vardı ve bu sinir bozucuydu. Artık bu yer sinir bozucuydu, her günün aynı olması sinir bozucuydu, her gün aynı şeyleri görüp aynı şeyleri yapmak sinir bozucuydu.
Claudia havanın ağırlaştığını hissederek tuvalden başını kaldırdı. Salvatore dönmüştü. Onu her zaman görmeye alışık olduğu mükemmel kılığının aksine gömleğinin kolları dirseklerine kadar sıvanmış, saçları hafifçe dağılmış, güneş kol saatine yansıyarak parlıyordu. Kendine güvenli tavrıyla ona doğru yürürken Claudia resmiyle ilgileniyormuş gibi yapmaya geri döndü. Salvatore’un havuz kenarına gelmesiyle korumanın içeri girdiğini fark etti.
Salvatore ona yaklaşarak arkasında durdu resmine bakıyordu Claudia o yokmuş gibi davranmaya kararlıydı. Bu kadar zaman onu evde bırakıp gitmişti. Ayrıca onu sevişerek yumuşatmaya çalışması son derece hastalıklıydı. Claudia karmaşık ama güçlü fırça darbeleri ile resmini yapmayı sürdürdü. Bir köşede ateşe gömülmüş, kanatları yırtılmış bir melek diğer yanda siyah silüetli bir şeytan. Hepsi Claudia’nın zihninin yansımalarıydı.
“Bu kez hangisiyim?” diye sordu sesinde hafif bir mizah vardı. “Şeytan mı, yoksa yanmış melek mi?”
Claudia ona bakmadan soğuk bir sesle, “Fark eder mi?” dedi.
Umursamaz bir tonda, “Aslında fark eder,” diye yanıtladı. “Hala aynı noktada mıyız? Yoksa yanmışta olsa bir kalbim olduğunu mu düşünüyorsun?”
Gözlerini resme dikmişti ama artık fırçayı öylece elinde tutuyordu. Güneşin sıcaklığı tenini kızartırken dudakları kuruyordu. “Seni şeytan olarak resmederken bir kalbin olduğunu düşünüyordum. Kötü ama iyileştirilebilir… Şimdi olmadığını biliyorum.”
Salvatore’un dokunuşunu kolunda hissetti. Onu yavaşça kendine doğru döndürürken Claudia karşı koymadı. Gözlerine kararlılıkla bakarken, “Peki, aramızdaki bu kırığı nasıl onarabilirim?” diye sordu.
Claudia başını hafifçe eğerek onu süzdü. “Sevişerek olmadığı kesin.”
Dudağı hafifçe yukarı kıvrıldı. “Seninle sevişiyorum çünkü bunu istiyorum.”
Claudia hafifçe öksürdü sesinin titrememesi için kendine bir saniye verdikten sonra, “Beni bir tutsak olarak tutarak da bunu yapamazsın,” dedi.
“Ne istiyorsun, küçük kız. Söyle bana.”
Sanki tek bir kelimesiyle dünyaları ona verebilirmiş gibi kendinden emin görünüyordu. “Yaşamak istiyorum. Gerçek bir hayat Salvatore… Bana bunu verebilir misin?”
Salvatore uzun süre sessiz kaldı. “Tehlikeli bir hayat… Her gün ölümle burun buruna mı gelmek istiyorsun? Etrafım düşmanlarımla çevrili ve ben canımı nasıl yakacaklarını onlara gösterdim.” Claudia’nın kulağına doğru eğilirken, “Zayıf noktamı biliyorlar,” diye fısıldadı.
Claudia içinde filizlenen kıvılcımlara engel olamıyordu. “Yalnızlığın bildiğim en güvenli yer olduğunu zor yoldan öğrendim.” Eli yanağına hafifçe dokundu. “Ama sen her kuralımı yıktın, Claudia.”
“Tehlike umurumda değil. Bana normal bir hayat ver. Yoksa sadece ölmeyi bekleyeceğim.”
Salvatore kararsız görünüyordu. Derin bir nefes alırken ellerini beline koydu.
“Bir gün karşıma geçiyor istediğin tek şeyin ben olduğumu söylüyorsun, ertesi gün benden çok daha fazlasını talep ediyorsun.”
Claudia ona aklını kaçırmış gibi bakarken, “Ailemi yok ettin, Salvatore,” diye soludu.
Bir şey söylemek ister gibi ağzını açtı ama vazgeçerek kapattı. Eli yüzüne düşen saçları ondan beklenmeyen bir yumuşaklıkla önünden çekti. “Bunu düşüneceğim.”
✞✞✞
Bir kez daha öylesine çekip gitmesine izin verdikten sonra yapayalnız kalmıştı. Bu duvarlar artık onu boğuyordu. Geceyi yine Salvatore’un odasında geçiriyordu çünkü eski odasının kapısı kilitlenmiş, bütün eşyaları Salvatore’un odasına taşınmıştı. Edoardo bunun Bay Gambino’nun emri olduğunu söylerken yüzündeki hoşnut ifade gözünden kaçmamıştı. Perdesiz, çıplak pencerelerin önünde dikilirken yaz yağmuru bir anda bastırdı. Claudia odadan çıkıp, merdivenlerden indi ve dış kapıdan kendini dışarı attı. Yağmurun taşıdığı hoş koku, serin rüzgâr ve tenine çarpan ıslak damlalar bir an için nefes almasını sağlarken evin önündeki süs havuzunun önünde durdu. Birkaç saniye bu özgürlüğün tadını çıkarırken Edoardo elinde bir şemsiye ile yanında belirdi.
“Yağmuru hissetmek istedim, Edoardo. Şemsiyeye ihtiyacım yok, teşekkür ederim.”
Edoardo hafifçe başını eğerek şemsiyeyi kapattı. “Nasıl isterseniz Bayan Gambino ama hasta olmamak için fazla kalmayın.”
Claudia bu ‘yeni’ ismine alışamıyordu. Gözlerini devirirken, “Sadece Claudia,” dedi. “Hiçbir şey değişmedi.”
Edoardo hafifçe güldü. “Değişmedi mi? Yanılıyorsunuz, Bayan Gambino. Bu ev daha önce böyle bir değişikliğe şahit olmadı.”
Claudia tam onun ne kastettiğini soracakken Nicolo’nun arabası patikadan yukarı hızla geldi. Arabayı süs havuzunun önünde durdurup indi. Üzerinde ceket yoktu, saçları dağınıktı ve arabanın direksiyonundan inerken elindeki içki şişesini bırakmaya gerek duymamıştı. Edoardo bıkkın bir homurtu çıkarırken Nicolo onları coşkuyla selamladı.
“Harika bir gece öyle değil mi? Şu yağmura bak!”
Claudia onu onayladı. Nicolo bir çocuk gibi görünüyordu. Kollarını göğsünde bağlayarak, “İyi geceler, Nicolo,” dedi.
Önünde abartılı bir tavırla eğilirken, “Yengecim,” diye şakalaşmayı ihmal etmedi. “Yaşama karışmaya başlamanızı görmek ne güzel!”
Claudia kaşlarını çattı. Bu kadar neşeli görünmese onu azarlardı. Ona yaklaşarak elinde tuttuğu ceketi bir centilmen edasıyla omuzlarına attı. “Biraz gevşemeye ne dersin?” İçki şişesini ona doğru kaldırdı.
Edoardo onaylamaz bakışlarla bakarken, “Bence oldukça geç bir saat,” dedi. “Eminim yağmur birazdan hızlanır.”
“Sadece yaz yağmuru Edoardo. Biz çocuk değiliz.” Claudia’ya bakarken, “En azından bazılarımız,” diye ekledi. “İçeri girip kendini yiyip bitirmeyi mi, benimle çardakta kafa dağıtmayı mı tercih edersin?”
Claudia kararlı adımlarla ona yaklaşarak içi renksiz sıvıyla dolu şişeyi elinden aldı ve doğruca çardağa ilerledi. Nicolo peşinden keyifli kahkahalar atarak gelirken Edoardo içeri girdi.
Claudia eteklerini toplayıp çardaktaki banka oturdu ve şişenin kapağını açıp bir yudum aldı. Tadı keskin ve acıydı. Aşağıya doğru inerken ciğerlerini yakması karşısında yüzünü buruşturdu. “Bu kadar sefil hale gelmenin sebebi ne?”
Yanına otururken cebindeki tabladan bir sigara çıkarıp yaktı. “Yüce Bay Gambino.”
Claudia acı tada rağmen içkiyi tekrar içmek için kendini zorladı. “Peki, sana ne yaptı?”
Nicolo ona bakarken sigarasını tüttürmeye devam etti. “Sana yaptıklarından sonra şımarıklık yaptığımı düşünebilirsin.”
Claudia neredeyse kahkaha atacaktı. “Acılarımızı yarıştırmak zorunda değiliz.”
“Gölgede kalmaktan yoruldum,” diye söze başladı. “Önemsenmemekten ve bir işe yaramamaktan…”
Nicolo aile işlerinde daha fazla söz sahibi olmak, Salvatore’a destek olmak istiyordu ama Salvatore’un ona güvenmediği ve işe yaramaz olduğunu düşündüğü için bilerek fikirlerine saygı duymadığını hatta onu önemsemediğini düşünüyordu. Detayları tam bilmese de Salvatore yeni işi için bir kez daha Carlo’ya güveniyordu.
“Tanrı aşkına!” diye itiraz etti. “Adamın nişanlısıyla evlendi ve hala ona güveniyor. Ben öz kardeşiyim.” Claudia’ya bakarak, “Üstüne alınma,” derken yüzünde komik bir mahcubiyet oluşmuştu.
Claudia bu sefer kahkahasını engelleyemedi. “Rahat olabilirsin. Sonuçta her şey, herkesin gözü önünde yaşandı.”
“Bu arada sana düzgünce baş sağlığı dileyemedim.”
Omuz silkti. “Valeria haricinde kimse dilemedi. Sorun değil, bunu beklemiyordum.”
“Sana âşık olmak abimi sakinleştirir diye düşünmüştüm ama eskisinden daha huysuz.”
Claudia az daha içtiği içki ile boğuluyordu. Sert öksürüklerin ardından kendini toparladı. Salvatore’un duygularındaki ani ve keskin değişimin farkındaydı ama bunun aşk olduğunu sanmıyordu. Sevişme sırasında ona itiraf etmiş olsa da inandırıcı değildi. Belki takıntı ya da elde etme arzusu…
“Öyle olduğunu sanmıyorum.”
Nicolo sigarasından kalan küçük parçayı yere atarak ateşi ayağıyla söndürdü. Edoardo’nun söylediği gibi yağmur hızlanmıştı ama çardağın ahşap çatısı onları koruyor, Nicolo’nun ceketi nemli elbisesinin içindeki bedenini sıcak tutuyordu.
Nicolo güldü. “Ne bekliyorsun? Salvatore Gambino’nun aşk ezgileri mırıldanıp şiirler yazmasını mı? Kendi tarzında olmak istediğinden daha âşık olduğunu söyleyebilirim.” Alaycı bir tonda devam etti. “Mafya dünyasında aşk itiraf edilmez. Silah gibi taşınır, kimseye gösterilmez.”
Claudia alkolün ve duyduklarının etkisiyle kıkırdarken birkaç yudum daha içti artık acı ve yakıcı değildi. “Bir silahın varsa bir gün mutlaka patlar.”
Nicolo onu onayladı. “Hızlı öğreniyorsun.”
Sarhoş sohbetleri bir süre daha devam ederken Nicolo ayağa kalktı. “Uyumalıyım, yoksa bayılacağım.”
Claudia ona doğru elini salladı. “Sen git ben biraz daha kalmak istiyorum.”
✞✞✞
NEW JERSEY – CORNWALLİS HUKUK BÜROSU
Salvatore neredeyse iki saattir arabada oturuyordu. Yağmurun ince damlaları ön cama vuruyor, tarihi binanın pencerelerindeki ışıklar birer birer sönüyordu. Sokakta kalan son araba da uzaklaştığında geriye yalnızca en üst kattaki loş sarı ışık kaldı.
Ön koltuktaki Lorenzo, yarı dönerek fısıldadı. “İsterseniz, bunu halledebilirim.”
Salvatore sigarasından ağır bir nefes çekerken, “Yumuşadığımı mı düşünüyorsun?” diye sordu.
“Hayır, efendim.”
Yumuşamak, merhamet göstermek, affetmek zayıflık belirtileriydi. Salvatore gibi bir adam zayıflayamazdı. Çok şey kaybetmişti. Kaybettikleri, elinde kalanlara tutunma biçimini değiştirmişti. Hayatta kalmak için kimi öldürmesi gerekiyorsa öldürecekti.
Arabadan dışarı çıktı, cılız bir yağmur caddeyi ıslatmaya başlamıştı, havada ölüm serinliği vardı. Sigarasını yere atıp üzerine bastı. Ceket cebinden çıkardığı deri eldivenleri ağır hareketlerle giydi. Binaya girdiğinde güvenlik yoktu. Asansörün eski mekanizması hırıltılı bir sesle çalıştı. Cornwallis hukuk bürosu boştu, bir zamanlar yaşlı Cornwallis’e ait olan odanın altından ışık süzülüyordu. Sean’ın büyükbabasının yolundan gideceğine inanmıştı ama gençleri kandırmak kolaydı. Morello ona daha fazlasını vaat etmiş olmalıydı. Ne vaat etmiş olurlarsa olsunlar Sean Cornwallis artık ölü bir adamdı.
Kapı kulpunu çevirdi. Gıcırdayan menteşeler Sean’ı başını kaldırmaya zorladı. Neyin geldiğini anlaması sadece bir saniye sürdü. Ayağa kalkarken şaşkın ve telaşlıydı.
“Bay Gambino, sizi beklemiyordum efendim.”
“İhanetin izini sana kadar sürmem zaman aldı.”
Bir cevap vermesine fırsat bırakmadı. Susturuculu tabanca elindeydi, tek hareketle namluyu kaldırdı. Susturucudan çıkan boğuk patlama sesi kimse tarafından fark edilmeyecekti. Sean’ın bedeni geriye doğru savruldu, deri koltuğa çarptı ve sert bir gümbürtüyle yere yığıldı. Başına giren tek bir kurşun… Odada yanık, barut, metal ve kan kokusu yayılırken ardına bakmadan geldiği gibi kapıdan çıkıp yavaşça binayı terk etti. Sakin ve soğukkanlıydı çünkü artık öldürmek hayatının olağan akışının bir parçası olmuştu. Bir zamanlar hayat kurtaran parmakları artık o hayata son vermekte ustaya dönüşmüştü.
Lorenzo’nun açtığı kapıdan arabaya bindi. New Jersey’in hareketli sokaklarından geçtiler, malikâneye giden o ıssız yola ulaştıklarında arabayı durdurmalarını istedi. Lorenzo’ya ve şoföre bir şey söylemeden arabadan inip birkaç adım uzaklaştı. Karanlıkta ağaçların heybetli gölgelerine bakarken bir sigara yaktı. Cebinden çıkardığı küçük gümüş haçı avucunda sıkarken vicdanı elindeymiş gibi hissetti.
Pişman değildi. Hiç değildi. Ama eve dönmek istemiyordu. Claudia’nın burnu kokulara duyarlı bir hayvan gibi onun üzerinden taşan o caniliği hissedecekmiş gibi geliyordu. Sigarası bittiğinde bir süre daha dışarıda kaldı. Yağmur artık hızlanmıştı ve Salvatore, Claudia’nın çoktan uyumuş olmasını umarak arabaya bindi.
✞✞✞
Salvatore’un arabasının ışıkları gecenin karanlığını bölerken Claudia neredeyse bitmek üzere olan şişeden büyük bir yudum daha aldı. Edoardo hızla evden çıkıp elindeki şemsiye ile merdivenleri indi. Yüce Bay Gambino’yu ıslanmaktan koruyacak kadar sadıktı. Salvatore, koruması Lorenzo tarafından açılan kapıdan indiğinde bakışları çardağa döndü. Gecenin karanlığında onu görmüştü. Belki de görmesine gerek yoktu. Claudia’nın onun varlığını hissettiği gibi o da Claudia’nın varlığını hissetmişti. Bu eğer bir aşk masalı olsaydı öyle olurdu ama artık neyin içinde olduğunu biliyordu. Bu bir aşk masalı değildi, Salvatore Gambino beyaz atlı bir prens değildi, burası bir şato değildi ve sonsuza kadar mutluluk diye bir şey yoktu. Salvatore elini havaya kaldırarak Edoardo’yu ve Lorenzo’yu uzaklaştırdı. Şiddetli yağan yağmurun altında ona doğru yürürken Claudia düşüncelerinin bile sesini duyabildiğini hissediyordu.
Salvatore yaklaşırken ayağa kalkmaya çalıştı ama hafifçe sendeledi. “Saat çok geç oldu burada ne yapıyorsun?”
Claudia, Nicolo’nun ceketiyle omuzlarını örttü. Şişeyi ona doğru kaldırdı. “Yeterince şeytan resmi yaptım, şimdi içimdeki şeytanlarla mücadele ediyorum, Bay Gambino.”
İki büyük adımda tam önünde durarak şişeyi elinden alıp bankın üzerine bıraktı. “Sen bir meleksin, içinde en ufak bir şeytan olduğunu sanmıyorum, küçük kız,” derken sesinde yumuşak bir şey vardı. Gözleri üzerindeki cekette gezinirken kaşları çatıldı. Elleri ceketi omuzlarından sıyırmak için uzandı. “Başka bir adamın ceketine sarınmandan hoşlanmadım.”
Ceket gittiğinde Claudia titredi. Üşüdüğü için miydi yoksa Salvatore’un aniden keskinleşen tavrı yüzünden miydi emin olamıyordu. Cılız bir sesle, “Ceket Nico’nun,” diye açıklamaya çalıştı ama çoktan bankın üzerine atılmıştı.
Salvatore kendi ceketini çıkarıp omuzlarına sardığında üşümesi geçmişti ama şimdi başka bir his ile sarmalanmıştı. Purosunun, erkeksi tıraş kolonyasının kokusunu alabiliyordu. Kokuyu hafifçe içine çekerken Salvatore bunun farkına varıp gülümsedi. Elleri hala ceketin kenarlarındaydı. “Kardeşim bile olsa…”
Claudia çoktan neden bahsettiklerini unutmuştu. Salvatore’un kıskanç bir adam olduğu açıktı, paylaşmayı sevmeyen, sert ve narsist bir yanı vardı.
Claudia alkolün verdiği cesaretle, “Başka bir erkekle paylaştığım en ufak ana tahammül edemiyorsun,” diye söze başladı devamını getiremeden Salvatore araya girdi.
“Ben paylaşmam. Bana ait olan hiçbir şeyi…”
“Bir eşya gibi mi? Ben bir kadınım. Bir insanım.” Dokunuşundan kurtulmak için bedenini hafifçe geri çekti. Ona bu kadar yakınken konuşmak çok zordu. “Bana bunu hak edecek bir sevgi vermelisin.”
Salvatore’un gözlerinde tanıdık bir karanlık vardı ama bu kez öfkeyle değil, kırılgan bir sarsılmayla baktı. “Seni seviyorum diyene kadar buna inanmayacaksın,” derken uzanıp çenesini tuttu. “Ben o adamlardan değilim.”
“Seven adamlardan mı?”
Claudia ceketinden taşan sıcaklığa rağmen titriyordu. Salvatore bir şeyler söyleyene kadar bir asır geçmiş gibiydi. Başını sakince iki yana salladı. “Bunu söylememe gerek yok. Zaten gözünün önünde küçük kız ama sen buna inanmaktan korkuyorsun.”
Salvatore bir kez daha ona yaklaştı. Claudia duyduklarının yarattığı şokun etkisindeyken kollarını ona sardı. “Hadi, içeri girelim. Üşümeni istemiyorum.”
Claudia itiraz etmeden eve doğru onun yönlendirmesi ve sıcak dokunuşu ile yürürken yağmur hafiflemişti. Yine de yüzüne çarpan serin damlalara karşı gözünü kapattı. “Peki, bundan sonra ne olacak, Salvatore? Sen ve ben… Canımı yakacaksın, beni kıracaksın, saklayacaksın ve hayatında bir boşluğu doldurmamı mı bekleyeceksin?”
Ona bakmadan yürümeye devam ederken adımları da onun kontrolündeydi. “Sana sahip olmaktan başka bir şey istemiyorum. Varlığın bütün boşluklarımı dolduruyor,” derken kapıdan içeri girmişlerdi. Yağmurun cılız sesi kesilmiş derin bir sessizliğin içine gömülmüşlerdi.
Claudia onaylamaz bir cık sesi çıkardı. “Şiir gibi konuşuyorsun, romantik ama karanlık bir adam gibi… Eskiden bu halini düşlerdim ama içten içe karanlık tarafına âşıktım.”
Salvatore güldü ama ilk defa gülümsemesini bir maskenin ardına gizlemedi. “Eskiden mi, yavrum?” Kaşının biri havaya kalkmış ona muzip ama sorgular bir şekilde bakıyordu.
Bakışlarını kaçırırken, “Her şeye karşı hala aynı hisleri taşıyorum,” diye itiraf etti. “Sana karşı hala aynı hisleri taşıyorum.” Ondan uzaklaşıp merdivenlere doğru yürürken ceketini omuzlarından aşağıya atıp yere düşmesine izin verdi. Omzunun üzerinden son kez geride kalmış onu izleyen Salvatore’a baktı. “Yine de bir şekilde eski Claudia gibi hissetmiyorum. Beni kırdın, şimdi şekillenirken yanımda kalmak istiyorsan fedakârlık yapmak zorundasın.”
Claudia tırabzanlara tutunup yavaşça yukarı çıkarken Salvatore merdivenin altına kadar gelmişti. Alçak sesle, “Ne istiyorsun, Claudia?” diye sordu.
Ona bakmadı ama durdu. “Sabahta söyledim. Normal bir hayat.” Birkaç basamak daha çıkıp üst kata ulaştığında durup arkasını döndü. Biri merdivenlerin başında biri sonundaydı. “Karın olmak istiyorum, tutsağın değil.”
✞✞✞
Salvatore odaya gelmedi. Claudia yatak odasında bir süre yalnız kalarak başındaki hoş dönme hissiyle birlikte kendini yatağa bıraktı. Islak elbisesini çıkarıp çıplak bir halde örtülerin altına girdi. Karanlık, cama vuran yağmur damlaları, örtülerin kokusu, bedeninde gezinen alkol göz kapaklarını ağırlaştırdı. Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama ayak sesleri duydu ve kapı duyulmayacak kadar sessizce açıldı. Claudia başını kaldırıp bakmadı, uyuyormuş gibi yapmaya devam etti.
Salvatore’un ağır adımlarının odada gezinmesini dinledi. Giyinme odası, banyo, su sesi, ardından pencere önündeki koltuğa oturduğunu duydu. Koltukta oturarak uyuyor olması onu hala şaşırtıyordu ama ona hiçbir şeyin sebebini soramıyordu. Bunun sebebi merak etmemesi ya da ilgilenmemesi değildi. Sorduğu her soruda öğreneceklerinden korkuyordu. Ne olursa olsun onu sevmekten vazgeçmeyeceğini biliyordu ve bunu kendine ispat etmek istemiyordu. Ailesinin katiline delicesine âşıktı, daha fazlasını öğrenmek istemiyordu. Bu kulağa hastalıklı geliyordu.
Claudia gözlerini kapalı tutuyordu ama kalbinin atışı hızlanmıştı. Koltuktan gelen deri gıcırtısı, onun geriye yaslandığını söyledi. Bir süre sessizlik oldu. Sonra karanlığın içinden, sakince ama ağır gelen bir ses duyuldu.
“Uyumuyorsun.”
Elbette biliyordu muhtemelen avcı bir hayvan gibi nefesi ve nabzını duyuyordu. Claudia gözlerini açmadı ya da konuşmadı Salvatore devam etti. “Bir kez daha sana boyun eğeceğim.”
“Bunu en son ne zaman yaptın?” Claudia’nın sesi cılızdı.
“Karşıma çıktığından beri her gün…” İtirafı havada asılı kaldı. “Karım olmak istediğini söyledin.”
Claudia, “Normal bir şekilde,” diye açıkladı.
Salvatore, “Mümkün olduğu kadar normal bir şekilde,” diyerek onu tekrarladı. “Karım olmak için benimle aynı masada oturmalısın.”
Gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Bu bir teklif mi?”
Salvatore kısa bir kahkaha attı. Artık güldüğünü daha sık duyuyordu. “Yarın akşam. Bir restoranda. Sadece sen ve ben. Bu sana uyar mı?”
“Evet ya da hayır dememin senin için önemi olacak mı?”
Bir kez daha güldüğünü duydu. “Hayır demeyeceksin, küçük kız.” Bir anlık sessizlikte sadece yağmurun cama vuruşu kaldı. “Yarın akşam kırmızı giy, sana yakışır.”
Claudia çılgınca çarpan kalbine rağmen sessiz kaldı. Gözleri bir kez daha kapandı ve bu sefer hızla uykuya daldı.
✞✞✞
Claudia giyinme odasında her gün biraz daha artan kıyafetlere bakıyordu. Valeria ile yaptığı alışverişler dışında onu her ziyaretinde mutlaka yeni parçalar getiriyordu modaya karşı bir zaafı olduğu açıktı. Ayrıca anlamadığı bir şekilde kendi kendine dolabında beliren kıyafetlerde vardı. Giydiği birkaç basit elbise ise son askı sırasında ona göz kırpıyordu. Dolapta birkaç kırmızı elbise vardı anlaşılan Salvatore gizlice onun giyinme dolabına göz atmıştı. Koyu yakut kırmızısı elbiseyi askıdan aldı. Mat, ipeksi bir kumaştı üzerinde gezinen ince bir parıltı yayıyordu. Valeria’nın zevki olduğunu anlamak zor değildi.
Elbiseyi giydikten sonra ayna karşısında durdu. Yarasa kollar dirseğine kadar iniyor, ince manşetlerde toplanıyordu. Yakası derin bir v şeklinde uzanıyor cesur ama ölçülü bir sınırda bitiyordu. Bel kısmı incecik bir kemerle vurgulanıyor belini olduğundan ince gösteriyordu. Diz altına uzanan eteği kumaşın hafifliği ile yürürken dalga dalga aralanıyordu. Yarı saydam siyah çorapları, bilekten bantlı ince topuklu parlak ayakkabıları onu şık bir kadına dönüştürüyordu. Boynundan sallanan haç göğüslerinin arasındaki tek aksesuarıydı. Makyaj masasında birkaç mücevher olduğunu görmüştü ama hiçbiri Claudia’ya şahsen verilmemişti bu yüzden onlara dokunmadı. Saçlarının iri dalgalarını özgür bırakırken dudaklarını vurgulayan kırmızı ruj çekici bir imza olmuştu.
Aynada kendi gözlerine baktı. Bu yemek sadece yemek değildi. Salvatore’un masasında oturacaktı. Onun dünyasına adım atacaktı. Tehlikeli bir dünya, tehlikeli bir adam… Claudia çoktan her şeyi göze almıştı.
Hava kararıp yıldızlar gökyüzünü süslediğinde Claudia cama yaklaştı. O an aşağıda bekleyen siyah arabayı ve hemen arabanın yanında dikilen simsiyah takımı içindeki Salvatore’u gördü. Ona gelmesini beklediği açıktı. Claudia el çantasını alıp acelesiz adımlarla aşağıya indi.
Onu gördüğünde kibar bir tavırla arabanın kapısını açtı. Konuşmadı ama bakışları baştan aşağıya Claudia’yı süzdü. Ne düşünüyordu? Fazla mı olmuştu? Claudia kafasındaki sesleri susturmak için derin bir nefes aldı. Koltuğa oturduğunda kapısı kapandı. Salvatore diğer tarafa yürüdü ve yanına otururdu. Ön taraf ile aralarındaki panel kapalıydı.
Araba hareket ettiğinde Salvatore alçak sesle konuştu. “Güzel görünüyorsun, küçük kız. Umarım bu gece iştahın yerindedir.”
Claudia ona bakarak dudaklarınla ince bir gülümsemeyle konuştu. “Yemek için mi?”
Salvatore’un gözlerinde yükselen ateşi görmek içinde gurur ve tatmin yarattı. “Yemek ve sonrası için…”
Dudakları hafifçe aralandı ama söyleyeceklerini yuttu. Bu gece onun hayatına attığı ilk adımdı aynı zamanda Salvatore’un kurallarına göre oynaması gereken bir oyunun içinde olduğunun da farkındaydı. Arabanın içinde motorun uğultusundan başka bir ses yoktu. Yalnızca yan yana geldiklerinde oluşan o güçlü çekim…

Güzel ya sevdim salvatore un bu halini
YanıtlaSilbir bana mı bu bölümler az geliyor
YanıtlaSilDiğer bölümlere göre bu daha uzunn
SilSalvatore! Sonunda doğru olanı yaptın! Tanrıçanı dünyana sokuyorsun.
YanıtlaSilBölüm çok etkileyiciydi. Salvatore nin aşık bir kalbi var. Ama çok kırılmış. Geçmişini öğrenmek için sabırsızlanıyorum. Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık🙏❤️❤️
Gerçekten bende öğrenmek istiyorum ya çok sabırsızım
SilOyunu kurallarına göre oyna Claudia bebeğim
YanıtlaSilUmarım ya bunu yapabilir
SilSonda giftler oluyordu bunda nedennn yokkk
YanıtlaSil“kendine bile itiraf etmekten hoşlanmasa da onu özlüyordu.” Ah be aşkım seni anlıyoruz
YanıtlaSilClaudia bile kararsızsa biz ne yapalım
YanıtlaSilPeki salvayı gördüğünde u dönüşü yapması dkkdmdmddk akıllı kızım ya
YanıtlaSilYelkenleri hemen suya indirme canım tamam mı???
YanıtlaSil“Ayrıca onu sevişerek yumuşatmaya çalışması son derece hastalıklıydı” yaşlı işte annem anla onu
YanıtlaSilAma sen sakın pes etme ona o kadar çektir ki biz yeter dediğimizde dur dkkdkdkdkd
SilÇünkü hak etti yaşlı kurt bizi çok uğraştırmıştı
YanıtlaSilŞimdi isteğimizi aldık sadece intikam kaldı
Sil“Bir gün karşıma geçiyor istediğin tek şeyin ben olduğumu söylüyorsun, ertesi gün benden çok daha fazlasını talep ediyorsun.” Aşkım minik lilith elbette seni seviyor ama sırf seni seviyor diye bir kafeste tutamazsın onu
YanıtlaSilBu sana yaklaşmasının aksine uzaklaşmasını sağlar
SilVeee “ ne istiyorsun küçük kız” dediği yerde eridimmmmm 🫠🫠🫠🫠
YanıtlaSilHelal be Claudia
YanıtlaSilNe güzel konuştu “karın olmak istiyorum,tutsağın değil”
YanıtlaSilNe istediğini açıkça belirtmesi iyi bir şey en azından kaçak dövüşmüyor
SilVe nicolo ya üzüldüm ya
YanıtlaSilUmarım bu işler Claudia girerse nicolo ya söz hakkı verir
Silşimdi bölüm çok güzeldi ve kesinlikle beklentilerimizi karşıladı
YanıtlaSilAyriyeten bu bölümde Salvatore’un az buçuk da olsa Claudia ya karşı duygularını söylemesi hoş ve güzeldi bunu bilsek de duymak farklı bir şeydi
YanıtlaSilBölüm sonu için bir şey demem gerekirse, Salvatore’un son cümlesine göre,’: şimdi eğer yemek güzel geçerse ve eğer bizim minik lilith istediği soruların cevabını alabilirse 26.bölümün sonunda ya da ortasında sevişebilirler ama eğer sadece evde tartıştıkları konuyu tekrar masaya yatıracaksa hiç olmasın
YanıtlaSilve ben gelecek bölümde ek olarak Nicolo ve Salvatore’un konuşmasını istiyorum çünkü Carlo’yu seviyorum ama o çocukta zaten hep bir şey vardı
YanıtlaSilVe carlo’yu suçlamak gibi olmasın o hala aileden ama en az onun kadar da Nicolo’nun söz hakkı var biliyor davranışlarından dolayı öyle yapıyor Salvatore ama bir konuşsunlar bence bu konuyu
SilHer şey ayrı ama ben Claudia’yı gerçekten Rosanne’nın yaptığı işte görmek istiyorum bir kere de olsa tabi bizim Şeytanımız izin verecekse pleaseeeee salva 🥹
YanıtlaSilBölümler az değil ellerine sağlık yazarım.
YanıtlaSilYeni bölüm ne zaman gelir bilen var mı?
YanıtlaSilYeni bölüm ne zaman
YanıtlaSilBölümler niye geç geliyor
YanıtlaSilYeni bölüm bu hafta varmı
YanıtlaSilAyyyyy sonundaa bölüm gelmiş ve heyecanlı bir şekilde okudum. Claudia’nın böyle açık sözlü ve geri adım da kalmaması harika bu yaşta olsa bile baskın olmayı becerebiliyor ve erkeğimiz de panterimize eninde sonunda yavaş yavaş boyun eğecek gibi
YanıtlaSil