DOKTOR - YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

 

YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

“Karanlıktan nefret etmeyin; çünkü ışığa dönmek isteyen herkes önce oradan geçer.”

 

Salvatore kendini hızla toparlayarak o umursamazlık maskesine bürünürken sakince konuştu. “Bu akşam burada olacağını bilmiyordum.”

Jane kırılgan ama incitici bir tavırla gülümsedi. “İstihbarat almamış olman ne yazık. Oysa New York’ta yaşayan sanat meraklısı pek çok kişiden biriyim.” İkisine uzaktan bir tabloyu izlermiş gibi baktı. “Senin artık bunlarla ilgilenmediğini sanıyordum, burada olman bana sürpriz oldu. Şaşırması gereken benim.”

Claudia ‘David’ ismine takılmıştı. Jane’in gözleri Claudia’nın üzerinde uzun süre gezindi. “Ve görüyorum ki yalnız değilsin.” Bakışı Claudia’nın elbisesinde gezindi sonra Salvatore’a döndü. “Hayata dönmüşsün, kendini affettin mi?”

Salvatore’un çenesi kasıldı. “Yeter. Burası yeri ve zamanı değil.”

Claudia bir savaş izliyor gibiydi ama savaşın ne için olduğundan emin değildi. Sadece rahatsız hissediyordu, çok rahatsız.

Jane araya girerek, “Neden?” diye sordu. “Sakladığın şeyler mi var? Tıpkı benden uzun zaman sakladığın gibi…” Birkaç adım atarak onlara yaklaşırken acılı bir şekilde güldü. “Yıllar önce bana ne demiştin, David? Zaman her şeyi onarır. Görüyorum ki sende işe yaramış.”

Salvatore’un elleri iki yanda yumruk olurken sessiz kaldı. Kadın biraz daha yaklaştı, Claudia’ya bakarak gülümsedi ve elini uzattı. “Kabalığımı mazur gör lütfen. Ben Jane Weaver.”

Claudia kadının bakışlarını uzun süre tarttı ve kabalık etmemek adına elini uzatıp onunla kısa bir an tokalaştı. “Ben… Claudia.”

Jane şuh bir kahkaha attı. “Ah bir İtalyan… Ne tatlı bir aksan.”

Gözleri üzerinde bir süre daha gezindi. “Kardeşi değilsin değil mi? Yanılmıyorsam kız kardeşi en az otuz yaşında olmalı. Sen kardeş olamayacak kadar gençsin.” İşaret parmağını dudağının altında gezdirirken gözü ellerine takıldı. “Bir nişan yüzüğü mü, yoksa nikâh yüzüğü mü? Kan kırmızısı, zengin ve güçlü bir aileden gelen bir adama uygun görünüyor.”

Salvatore araya girdi. “Jane, burası uygun bir yer değil.”

Jane omuzlarını silkti. “Bu sergiler tanışmak içindir öyle değil mi?” Dikkatini tekrar Claudia’ya çevirdi. “Kaç yaşındasın, tatlım?”

Claudia irkildi. “Yirmi.”

Jane’in gözlerinde bir şey kırıldı, sonra karanlık bir nefretle yeniden toparlandı.

Salvatore’a dönerek, “Neredeyse oğlumuzun olacağı yaşta,” dedi. Gözleri ani bir hüzünle gölgelendi. “Yaşasaydı…”

Claudia bir an nefes alamadı. Bu cümle havayı buz gibi yaptı. O an kadının kim olduğunu anladı. Salvatore’un eski karısıydı. Claudia dengesini kaybetmek üzereyken Salvatore kolunu beline dolayıp onu sabit tuttu.

Konuşurken sesi kısık ve tehlikeliydi. “Jane… Kes artık!”

Jane bir kahkaha attı, fakat kahkaha acıyla, kırgınlıkla, delilikle karışmış bir çığlık gibiydi. “Salvatore Gambino… Benim hayatım senin yolunda bitti. Seninki-” Gözleri Claudia’ya kaydı. “Devam edemez.”

Salvatore bir adım atarak Claudia’yı geride bıraktı. Bir tür koruma göstergesiydi. Onu zayıf ve üzgün eski karısından mı koruyordu? Neden?

“Claudia bu konuların dışında onu karıştırma.”

Kafasını iki yana salladı. “Yapamazsın. Aşık olup iyi bir insanmışsın gibi hayatına devam edemezsin. Çocuğun yaşındaki kızlarla gezip, aile kuramazsın. Benimkini aldıktan sonra yapamazsın.”

Artık herkesin dikkatini çekmeye başlamışlardı. Onlara doğru dönen yüzleri görüyor, meraklı fısıltıları duyuyorlardı. Tam o sırada sanki içerideki kargaşayı hissetmiş gibi kapıdan içeri giren Lorenzo hızlı adımlarla yanlarına geldi. Salvatore’u bir gölge gibi takip etmesi Claudia’yı ilk defa rahatlatmıştı.

“Hanımefendi, izin verin temiz hava almanız için size eşlik edeyim.”

Lorenzo’nun İngilizce konuşurken aksanı ağır olsa da sözleri kulağa kibar ve sakinleştirici geliyordu.

Jane ona sanki az önce onu boğmak için hamle yapmış gibi bakarak dehşet içinde geri çekildi. “Kanlı ellerini üzerime sürme.”

Kalabalıktan ince bir uğultu yükseldi. Bir kadın nefesini tutarak eşine eğildi.

Salvatore ellerini havaya kaldırıp dikkatli birkaç adımla ona yaklaştı. “Jane, bu konuşma burada bitiyor.”

Jane ona döndü. “Senin mutlu olmanı izlemeyeceğim. Ne huzur, ne uyku, ne unutmaya hakkın var.”

Zarif bir şekilde arkasını dönerek kalabalığın arasından geçip gitti. Salon eski haline dönmüş gibiydi ama konuşmalar arasındaki fısıltılar hala onlardan bahsediyordu. Şampanya kadehlerinin çınlaması başına saplanan keskin bir ağrıya neden oluyordu.  Salvatore ise sanki çivilerin üzerinde dikiliyor gibi yüzündeki acıyla donup kalmıştı.

Lorenzo ona yaklaşıp alçak bir sesle, “Patron?” diye fısıldadı.

Salvatore elini kaldırdı. “Hayır, gitsin.” Sonra Claudia’ya baktı. Suçluluk, öfke, acı hepsini görebiliyordu.

✞✞✞

Claudia sergiden ayrılmak istemişti Salvatore itiraz etmeden bunu kabul ederken aralarında anlaşmalı bir sessizliği sürdürüyorlardı. Ona hiçbir şey sormuyordu. Ne ailesi hakkında, ne geçmişi hakkında ne de annesinin ölümü hakkında… Anlatmasını bekliyordu. Sadece onunla paylaşmasını… Bunu yapmadığı için öfkeliydi, kendini ona açmadığı hala sırları olduğu için öfkeliydi.

Malikâneye geldiklerinde arabayı durdurup ona bakarak, “Bir şey söylemeyecek misin?” diye sordu.

Doğrudan konuşması Claudia’yı şaşırtmıştı. “Artık bir şeyler söylemesi gereken sensin, Salvatore.”

Kapıyı açıp arabadan indi temiz havayı ciğerlerine çekti. Yatak odasına çıkıp kapıyı kapatana kadar arkasına bakmadı. Kıyafetlerini çıkarmadan karanlıkta öylece yatağın üzerine oturdu. Salvatore’un ağır adımlarını kapının diğer tarafında duyana kadar ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Kapı yavaşça açıldı. Koridordan yansıyan ışık güçlü siluetini görmesini sağladı. Kapı kapandığında yeniden karanlıkta iki gölge olmuşlardı.

Pencere önündeki koltuğa yürüyüp oturdu. Karanlıkta bir şeyler yaptığını duydu daha sonra çakmağın sesini ve ucundan çıkan alevi gördü. Salvatore’un sigarasının kokusu odayı sardı ve içine çektiği nefesle sigaranın ucundaki alev mermi gibi titreşti.

Claudia sessizliği bozarak, “Seni sorgulamak istemiyorum,” dedi. “Öyle olmamalı. Benimle paylaşmalısın ama sen yapmıyorsun. Ne kendi hakkındaki şeyleri ne de benim ailemle ilgili gerçekleri anlatmıyorsun.”

Gözü karanlığa alıştığı için artık elindeki eski gümüş haçı görebiliyordu. Parmağının arasında çevirirken başı ona dönüktü. Claudia eğilip ayakkabılarını çıkardı ve yatağa başı hafifçe sarkacak şekilde uzandı.

Uzun dakikalardan sonra ikinci sigarayı yakarken, “Korkuyorum,” diye itiraf etti. Bu Claudia’yı şaşırtmıştı. “Hakkımdaki gerçekleri öğrendiğinde bir daha bana eskisi gibi bakmamandan korkuyorum.”

Sigarayı sertçe küllüğe bastırıp ayağa kalktı. Pencere önünde dikilirken ona arkasını döndü. “Sana uzak durmanı söylemiştim. Hayatımın bu aşamasında, bu yaşta ve bunca şeyden sonra aşka ihtiyacım yoktu!”

Claudia yattığı yerden öfkeli bir kahkaha attı. “Ne yani sana âşık olmak benim suçum muydu?”

Sakince, “Sen bana âşık değilsin,” dedi. “Olamazsın.” Ona doğru döndü. “Bu sadece hayranlık.”

Bıkkın bir ses çıkardı. “Yine aynı noktaya mı dönüyoruz, Salvatore?”

“Ben buna layık değilim.” Uzun süre sessiz kaldıktan sonra alçak sesle konuştu. “Sevgiye layık bir adam değilim. Zayıf noktam olmamalı Claudia. Sen benim zayıf noktamsın.”

Derin bir nefes aldı. Karanlık bir itiraf tonuyla, “Ben bir kere bir aile kaybettim,” dedi. “Bir daha asla.” Kelimeyi yuttu. “Kimseye zayıf bir noktam olduğunu gösteremem.”

Claudia yavaşça ayağa kalktı. Yatağın kenarında ince ayak bileklerine kadar dökülen elbisesi gölgelerin içinde kıvrıldı. Ona doğru yürüdü. Sigara kokusu, parfümü, Salvatore’un sıcak teninin o, tehlikeli varlığı… Hepsi havayı dolduruyordu.

Önünde durdu. “Karanlığını taşıyabilirim. Sandığından daha güçlüyüm.”

Acıtan bir gülüş dudaklarında belirdi. “Bunu söylemen bile canımı yakıyor.”

Elini, Salvatore’un avucuna batırarak sıktığı hacın üzerine götürdü. “Paylaş benimle.”

✞✞✞

“Bir zamanlar tek hayali Doktor olup hayat kurtarmak isteyen sıradan bir adamdım.”

Claudia o zamanları hayal etmekte zorlanıyordu. Nasıl şimdi olduğu adama dönüşmüştü?

“Babam bundan pek hoşlanmadı ama yine de yaptım. Beni reddettiğinde bu işime geldi çünkü başından beri bu ailenin ve Cosa Nostra’nın bir parçası olmak istemiyordum. Beni üzen tek şey annem, Valeria ve Nicolo’dan ayrı kalmaktı. David Moon olmuştum.”

Eski karısı ona David demişti çünkü onun için hiç Salvatore Gambino olmamıştı. Claudia sessizlik içinde onu dinlerken nefes sesini bile kontrol altında tutuyordu.

“Üniversiteden mezun olduktan sonra görev yaptığım hastanede Jane ile tanıştım. Başhekimin kızıydı ve benimle aynı yaşta olmasına rağmen her konuda daha tecrübeli, akıllı ve olgundu. Evlenmek o an için oldukça uygundu.”

Claudia hüzünlü bakışlarla yüzünü incelerken, “Onu sevdin mi?” diye sordu.

Keskin bir şekilde onu yanıtladı. “David sevmişti.” Anlatmaya devam etmeden önce tekrar koltuğa oturup bir sigara daha yakarak derin bir nefes çekti. Claudia hala ay ışığının ve yıldızların aydınlattığı gece göğüne bakan pencerenin önünde dikiliyordu.

“Her şey bir zamanlar kendim için istediğim gibiydi. Hayatım mükemmel sayılmazdı, sıradan ve basitti ama mükemmel olan bir şeye sahiptim. Oğlum Peter…”

Claudia kollarıyla kendi bedenini kucakladı. Annesini çocukken kaybetmişti ama bir çocuğu kaybetmenin ne kadar acıttığını hayal edemiyordu.

“Babam ise New Jersey’in tek sahibiydi. Bu yanılgıya çok çabuk kapılmış birbiri ardına sert ve yanlış hamleler yapıyordu. İlk yanlış hamlesi anneme ihanet etmesi oldu.”

Claudia cılız bir sesle, “Annem,” dedi.

Salvatore hafif bir baş hareketi ile onu onayladı. “Yıllar önce yapılan anlaşmayla sanayi, liman ve nakliye işi bizdeydi. Kumar, eğlence ve uyuşturucu ise Morello ailesindeydi. Kaçakçılık aileme çok para kazandırdı. Öyle ki babam kendini Tanrı sanıyordu.”

Sigarasından içine derin bir nefes çekti. “Morello ailesi daha fazlasını istedi ve böylece savaş başladı. Babamın ise şehvetten aklı karışmıştı.”

Claudia, Salvatore’un babasıyla annesinin gerçekten âşık olup olmadığını düşündü. Kısa bir süre onlarla bu evde yaşamıştı ama anıları silikti. Sadece annesinin mutlu olduğunu hatırlıyordu. Parlak mücevherlerini, yeni kürklerini ve her akşam dışarıda olmayı seviyordu. Annesi, Vittorio Gambino ile tanıştığında Claudia yaşlarındaydı. Genç, hayat dolu bir kadındı.

“Morello ailesi durmadan saldırırken babam, Laura ile evlenebilmek için bütün aileyi karşısına aldı.”

Salvatore’da onunla evlenebilmek için aynı şeyi yapmıştı.

“Laura onun dikkatini dağıtmakta çok iyiydi. Babam yeni karısıyla eğlenirken Morello ailesi yavaş yavaş her şeyi ele geçirmeye başladı. Durum tehlikeli bir hal aldığında neredeyse bir çocuk olan Valeria’yı evlendirmeye karar verdi. Morello ailesinin saldırılarını durdurup keyfine bakmak için kızını onlara verecekti.”

Salvatore’un bu noktada geri döndüğünü tahmin ediyordu. Valeria evlenmesini engelleyenin Salvatore olduğunu söylemişti.

Suçluluk dolu bir sesle, “Müdahale etmek zorundaydım,” dedi. “Amcam Vincenzo gelip annemin zehirlenerek öldürüldüğünü ve kardeşlerimin hayatının tehlikede olduğunu söylediğinde hiçbir şey yapmadan duramazdım.”

Claudia ona doğru yürüyerek ayaklarının ucuna, yere oturdu. Ellerini onu sakinleştirmek ister gibi dizlerinin üzerine koydu, onun nefesindeki kırılmayı açıkça duyabiliyordu.

“İşlere gizlice dâhil oldum. Jane, Salvatore hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Beni ameliyatta sanarken ben insanları öldürüyor, hain planlar yapıyor, kardeşlerimi kurtarmaya çalışıyordum.” Salvatore’un gözleri karşıya, boşluğa odaklanmıştı.

“Aile meclisi bir anda kurtuluş mucizelerini bulmuş gibiydi. Amcam Vincenzo bir şeyler yapamayacak kadar korkaktı, Nicolo bir çocuktu. Tek umutları bendim. Beni desteklediler, yeni capoları olmamı istediler ve bana yardım ettiler.”

Genç, güçlü bir lider olduğunu biliyordu, henüz küçük bir çocukken ondan etkilenme sebebi buydu. Salvatore yanındayken hiçbir şey ona zarar veremezmiş gibi hissediyordu.

“Elbette babam bundan hoşlanmadı. Kendine kurulan bir komplo olduğunu düşünerek beni ortadan kaldırmaya karar verdi.”

Claudia’nın dudaklarından engelleyemediği bir şaşkınlık nidası fırladı ama Salvatore onu duymadı.

“Birkaç başarısız suikast denemesi bile yaptı.” Acı dolu bir tavırla güldü. “Denemelerinden birinde Jane ile bir davetten ayrılıyorduk. Kurşun beni sıyırdı ve aracımızın lastiklerine geldi. O gece her şeyi ona anlatmak zorunda kaldım. Eve gelmememi ve bu işten tamamen kurtulana kadar Peter’dan uzak durmamı istedi. Onlar için her şeyi yapardım ve yaptım.”

Sigaradan derin bir nefes alıp kalan küçük parçayı kül tablasına bastırdı. Çıkan duman yavaş yavaş yok oldu. “Bu bir hataydı. Onları koruyamadım. Evime bir saldırı yapıldı ve ben orada değildim.”

Claudia’nın yüreyi sıkıştı.

“Jane, Peter’la evde yalnızdı ve ne yapacağını bilememiş. Kaçmak için arabaya binmiş, Peter’ı ön koltuğa yanına oturtmuş ve gecenin bir yarısı yola çıkmış. Birileri çarpıp onları uçurumdan yuvarlayana kadar çok az bir yol gitmiş.”

Claudia gözlerinden akan yaşları ellerinin tersiyle sildi. Salvatore bakmadı başını usulca dizlerine koydu.

“Senin suçun değildi.”

Salvatore onu duymadı. “Peter dört yaşındaydı. Jane bunu atlatamadı ve ben… O gün David Moon öldü ve bir canavar doğdu.”

Claudia başını kaldırmadan, “Sen canavar değilsin,” diye fısıldadı.

Salvatore sertçe, “Babamı öldürdüm,” dedi. “Eve girdiğimde yatağında uyuyordu.” Bakışları yatağa kaydı. “Annen yanındaydı. Beni ilk fark eden o oldu. Çığlık atamadan, gözünü açar açmaz onu vurdum. Kan anneni bir tuval gibi boyamıştı.”

✞✞✞

Claudia o gece bir şeyler olduğunu hayal meyal hatırlıyordu. Çığlık seslerine uyanmıştı dadısı beklemesini söyleyip odadan çıkmış ve sonra geri gelip uyuması için onu yatağa götürmüştü. Annesini birkaç gün görmemişti. Vittorio Gambino’nun cenazesinde solgun ve öfkeliydi.

“Onu neden geride bıraktın? Annemi?”

Kafasını hafifçe kaldırmış sert hatlarla çevrili yüzüne odaklanmıştı ve Salvatore anlatmaya başladığından beri ilk defa ona baktı. “Hamile olduğunu söyledi.”

Bunu daha önce babası da söylemişti ama Claudia düşünmeye fırsat bulamamıştı. “Bu doğru muydu?”

Umursamazca omuzlarını silkti. “Kim bilebilir? Bu haber onu birkaç ay korudu. Doktorlar hamile olduğunu söyledi ama onu muayene edecek değildim.”

“Babanın arabasını havaya uçurduğunu sanıyordum?”

Öfkeyle güldü. “Amcam Vincenzo… Padrino’nun işe karışmasını engellemek ve kendince beni korumak için cesedini havaya uçurup suçu Morello ailesine attı.”

Uzanıp çenesini kavradığında Claudia zaten bir sonraki cümlesini bekleyerek ona bakıyordu. Salvatore’un gözleri neredeyse siyah görünüyordu ve yüz hatları buraya döndüğü gece onu gördüğü anki kadar keskin ve buz gibi soğuktu. “Hadi bana asıl merak ettiğin soruyu sor, yavrum. Cevabımdan sonra hala canavar olmadığımı düşünecek misin, görelim.”

Claudia o sorunun ne olduğunu biliyordu. Sertçe yutkundu. Haftalardır bu konuşmadan, duyacaklarından kaçıyordu. O yüzden Salvatore açık olacağını belirttiği halde ona hiçbir şey sormamıştı. İçten içe alacağı cevapları biliyor olsa da vereceği tepkiyi ya da Salvatore’a karşı duygularını değiştirip, değiştirmeyeceğini bilemiyordu.

“Sormama gerek yok.”

Bir emir gibi, “Sor,” dedi.

Claudia usulca başını iki yana salladı. “Bu bir şeyi değiştirmez.” Ağladığını o anda fark etti. Sesi küçük bir çocuk gibi çıkmıştı.

“Sor, Claudia.”

“Biliyorum,” diye bağırdı ama sesi boğuktu. “Babamın o gece söylediklerinin hepsinin doğru olmadığından eminim ama o kısım doğruydu. Sana bakınca anladım. Annemi de öldürdüğünü biliyorum.”

Claudia ayağa kalktı artık ağlamasını kontrol edemiyordu. “Şimdi sor bana Salvatore. Hala canavar olduğunu düşünüp düşünmediğimi sor!”

Sert eli bileğini kavradı ve onu kendine çekti. Claudia onun üzerine düşünce kurtulmaya çalıştı ama Salvatore buna izin vermedi. Burnunu saçlarına gömüp kokusunu içine çekti. Sakinleşene ve ağlaması yavaş yavaş son bulup, hıçkırıkları durulana kadar ona şevkatle sarıldı.

“Morello ailesi için çalışıyordu değil mi?”

Salvatore yavaşça başını salladı. Küçükken hep annesinin yanlış şeyler yaptığını hisserderdi. Ona babası bakardı çünkü annesi hep dışarıda olurdu.

Salvatore neredeyse fısıltı gibi bir sesle konuştu. “Annen ve baban bu şekilde geçiniyordu. Baban toz satıyor ama sattığı kadarını içtiği için bu pek kazançlı olmuyordu. Annen çok güzeldi ve erkeklerin dikkatini çekmeyi iyi biliyordu. Zengin İtalyan adamlarını etkiliyor, alabildiği kadarını alıyordu.”

Salvatore’un babası da onlardan biriydi. Salvatore’un parmakları sırtında ve saçlarında gezinirken onu rahatlatıyordu. “Alonzo Morello onu böyle buldu. Bir iş teklif etti. Bir aileyi bitirmek için onu kullanmaya karar verdi. Elini kirletmesi ya da Padrino ile uğraşması gerekmeden sorununu çözecekti.”

Hayatı boyunca bir aileyle büyümenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmişti. Şimdi ise onları elinden alan adama hak vermeye çalışırken içinde biriken öfkeyi kollarında dindiriyordu.

Salvatore’un kalp atışını duyuyordu. Yavaş, ağır ve suçluluk dolu… “Sonunda yaptıklarını öğrenip ona acımayacağımı biliyordu. Parayı garanti altına almak için Morello’nun avukatlarını kullanıp katı şartları olan bir sözleşmeyle her şeyi sana bıraktı. Bir Amerikan vatandaşı olduğun için Amerika’nın yasalarının sözleşmeyi koruyacağını biliyordu ve ben çocukları öldürmem.”

Claudia başını Salvatore’un çenesinin altından çıkarıp gözlerine baktı. “Paranı çalmak dışında başka ne yaptı?” diye sordu.

Salvatore’un yutkunurken adem elması hareket etti. Uzanıp bir kez daha cebinden küçük gümüş haçı çıkardı ve parmakları arasında çevirdi. “Aileme yapılan suikast babamın eseri değildi. Bunu planlayan Laura yapanlarda Morello adamlarıydı. Benim ve ailemin ölmesini istemişti ama ben hayatta kaldım.” Son cümlesi dudaklarından derin bir pişmanlıkla çıkmıştı.

“Malikâneden kaçmaya çalıştı, onu durdurdum ama silahı vardı. O ıskaladı, ben ıskalamadım.”

Claudia bedenine giren kurşunu hissetmiş gibi irkildi kısa bir an gözlerini kapattı ve açıp karşısında gizlemeye çalıştığı derin suçlulukla ona bakan adamı gördü. “Parayı Morello ailesinden korumak için beni manastıra gönderdin.”

Hafif bir baş hareketi ile onayladı. “Katanya benim bölgem, orada doğdum ve büyüdüm orada güvende olacağını biliyordum. Henüz yeterince güçlü değildik. Babam her şeyi kaybetmiş kalanı annene bırakmıştı. İş anlaşmaları bozulmuş, alanımız daralmış, söz hakkımız bitmişti. Padrino savaş istemedi ve Morello’dan intikam alamadım. Yıllardır güçlenmeye, ailemi korumaya ve o güne hazırlanmaya çalışıyordum.”

Eliyle yüzüne düşen saç tutamlarını yolundan çekti ve yanağına dokundu. Ona sanki kırmaktan korktuğu değerli bir esermiş gibi dokunuyordu. Bakışı aniden ısındı. “Sen olmamalıydın, Claudia. Hayatımda sana yer yoktu. Bana gelmemeli, burada kalmamalıydın.” Yüzüne doğru yaklaştı nefesi dudaklarına çarptı. “Seni sevmemem gerekiyordu.”

✞✞✞

Claudia’nın kalbi göğsünün içinde hızla çarptı. Bu adam hayatını mahvetmişti, ailesini yok etmişti, onu yıllarca hapsetmişti. Yine de ona hak vermeye gönüllü aklına, onu sevmek için çarpan kalbine engel olamıyordu. Gözleri Salvatore’un elindeki haça takıldı.

Salvatore bunu fark ettiğinde, “Annem, Peter doğduğunda hediye etmişti,” dedi. “Beşiğine asmamız için.”

Şimdi neden o haça ‘vicdanım’ dediğini anlıyordu. Her şeyini kaybetmiş bir adam olarak istediği kadar canavarlaşabilirdi ama oğlunu düşünmek onu dizginliyordu.

Claudia onun kulağına doğru uzandı, “Şeytan sadece acıyla dolu bir melek,” diye fısıldadı.

“Claudia,” derken elleri omuzlarını kavradı. “Senin aşkınla cezalandırılıyorum.” Dudaklarını öpmek ister gibi baktı ama yapmadı bunun yerine dudaklarını alnına bastırdı.

Geri çekildiğinde Claudia ıslak kirpiklerinin ardından onu izledi. “Ceza olduğunu nereden biliyorsun? Belki Tanrı beni sevilmeye değer olduğunu göstermek için gönderdi.” Yutkunurken, “Her şeye rağmen,” diye ekledi.

“Tanrı gerçek olsaydı. Acımasız bir espiri anlayışı olduğunu düşünürdüm.”

Claudia fısıltıyla konuştu. “In nomine peccati, amor salvus est.” Latince kelimeler dudaklarından hızla döküldü.

Salvatore’un dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. “Günahın adına aşk kurtuluştur, Öyle mi?” diye sordu. “Beni kurtarmak için geç kaldın.”

“Hiçbir şey için geç değil.” Elleriyle yüzüne dokundu ve Salvatore dokunuşu karşısında teslimiyetle gözlerini kapattı. “Tam zamanı. Büyümem ve sonunda sana gelmem gerekiyordu,” derken ağlamaklı bir şekilde gülümsedi. “Seni affediyorum,” dedi.

Salvatore elleriyle yüzünü kavradı. “Claudia…” Adı dudaklarından bir dua gibi döküldü. “Affını hak etmiyorum.”

Claudia biraz daha yaklaşarak alnını onun alnına yasladı. “Seni affediyorum çünkü sana aşığım.”

Salvatore derin bir nefes aldı, göğsü Claudia’nınkine değerken nefesi sıcak bir dalga gibi yüzüne çarptı. İçindeki direnç kırıldığında sesi neredeyse bir inilti gibiydi. “Claudia… Seni seviyorum. Ve bu… İşlediğim bütün günahlardan daha büyük bir yük.”

Claudia dudaklarını hafifçe araladı ama söyleyebileceği hiçbir kelimenin yeterli olmayacağını biliyordu. O yüzden cevap yerine yüzünü Salvatore’un avuçlarının içine bıraktı. Salvatore başını eğdi ve dudakları Claudia’nın dudaklarına, yıllardır saklanan bir açlıkla, ama yine de kırmayacak kadar yumuşak bir dokunuşla kavuştu.

Bu öpücük, günahlarının ortasında buldukları tek gerçekti. Ve karanlığın içinde, Salvatore hâlâ onun Latince fısıltısını duydu.

“In nomine peccati, amor salvus est. (Günahın adına aşk kurtuluştur.)”

Belki de ilk kez… Bir günahın içinden doğan bir aşkın gerçekten kurtuluş olabileceğine inanmak istedi.

✞✞✞

Salvatore’un öpüşünün ağırlığı yerini daha vahşi ve ele geçirmeye istekli bir şeye bırakırken Claudia ona teslim oldu. Ona baktığında gözlerindeki karanlığı gördü. Eli Claudia’nın beline kaydı, parmağıyla elbisesinin açık kısmından bel çukuruna dokunurken Claudia’nın nefesi kesildi.

“Benden korkmuyorsun,” diye fısıldarken Claudia inleyerek cevabını verdi ve ona daha sıkı sarıldı. “Benden korkmuyor olman seni mahvedemeyeceğim anlamına gelmiyor.”

Bu son söylediğinin ne ile ilgili olduğunu anlayamadan onu kucaklayarak oturdukları deri koltuktan kaldırdı. Onu sanki hiç ağırlığı yokmuş gibi taşıması, ona her şeyi yapmaya yetecek gücü olması Claudia’yı korkutmuyor aksine heyecanlandırıyordu.

Sırtı yatağa değerken, “Salva,” diye inledi.

Salvatore adını duyar duymaz gözlerini kapatıp, dişlerini sıktı. Bir süre durdu ve yataktaki görüntüsünü seyretti.

“Yaklaşmana ihtiyacım var.”

Salvatore ceketini çıkarıp yere attı, gömleğinin düğmelerini hızla açtı ve yatağın kenarına dizlerini koydu, Claudia’nın üzerine eğildi. Bir eli yatağın çarşafına gömülürken diğer eli Claudia’nın yanağını kavradı.

“Nazik olmam gerektiğini biliyorum ama olamam. Öfkemi hissediyor musun?”

Claudia çıplak göğsüne uzanıp kalbini buldu. “Senden asla nezaket beklemedim.”

Elbisesini neredeyse yırtar gibi üzerinden çıkarırken zavallı kumaşın çatırdağını duydu. Sutyen giymediği için memeleri serbest kaldı. Salvatore dişleri arasından keskin bir nefes sesi çıkardı. Elbise kalçalarından sıyrılıp yok olduğunda çamaşırına yayılan ıslaklık ürpermesine neden oldu. Salvatore’un elleri doğruca o noktaya kaydı. Dantel çamaşırı parçalayıp jartiyeri kopardı. Claudia dudaklarından çıkan ufak çığlığa engel olamadan Salvatore onu kaldırıp dizleri üzerinde konumlandırdı.

“Benim için öne doğru eğil,” derken sesi karanlıktı.

Claudia ne istediğini anladığında dudağını sertçe dişleyerek ona itaat etti. Sırtını düzleştirip elleriyle çarşafı kavradı. Salvatore’un eli yüzüne düşen saçları kenara çekti. Çıplak kalçasının hemen bitiminde onun pantolonundaki heybetli sertliğini hissediyordu.

“Seni böyle hayal ettim,” diye itiraf etti. “Bekâretini almadan önce… Defalarca kendini bana böyle sunduğunu düşünüp kendimi sıvazladım.”

Claudia karşılık olarak, “Bunu yaptığını görmek isterdim,” dedi.

Salvatore’un pantolonunu indirdiğini duydu ve keskin bir sesle, “Bak bana,” diyerek emir verdi.

Claudia pozisyonunu bozmadan başını ona doğru çevirdi. Erkekliğinin güçlü duruşu karanlıkta bir silüet gibi seçiliyordu ama Salvatore uzanıp gece lambasını yaktı. Sarı ışık onu aydınlattı. Büyük eli aletini kavradı, dibinden başına doğru onu sertçe okşadı. Her okşamada biraz daha hızlandı ve biraz daha büyüdü. Claudia onu izlerken dudaklarını yaladı.

Birkaç dakika bu muhteşem günahkâr görüntüyü izledikten sonra Salvatore durdu ve ona yaklaştı. Erkekliğinin başını kadınlığının katmanları arasında gezdirdi. Islaklığın çıkardığı ses karşısında inledi.

İçine yavaşça girerken, “Beni delirtiyorsun,” dedi. “Sana karşı koyamıyorum, uzak duramıyorum, seni bu kadar arzulamak beni öldürüyor.”

            Elleri kalçasını kavradı ve Claudia’yı kendine doğru çekti. Hareketi hızlandırdı ve Claudia ritme uyarak kalçalarını hareket ettirdiğinde Salvatore’un zevkle haykırdığını duydu. Dudaklarından dökülen küfürler, kesik nefesleri, her harekette ne kadar harika hissettiğine dair itiraflar Claudia’yı ele geçirdi. Bu yeni pozisyon onu zorlasa da kısa zamanda doruğa ulaşıp kalçasını ona doğru ittirdi. Salvatore kendini zorlukla dışarı çekmiş yatağa boşalırken kontrolünü kaybetmiş, arzu dolu adama dönüşmüştü.

Şehvetin perdesi aralarından kalktığında Salvatore yatağa geldi. Onu kolları arasına aldı ve sadece tuttu.

Claudia alçak sesle konuştu. “Kollarında, ihtiyacım olan huzuru buluyorum. Beni sıkıca tut ve bırakma. Sıcaklığını ve beni sevmeni istiyorum. Kolların yerimi hatırlatıyor. Kendimi güvende, sevilmiş ve korunmuş hissediyorum. Hayatımın geri kalanında olmak istediğim yer burası.”

Salvatore uzun süre sessiz kaldıktan sonra ona daha sıkı sarıldı. “Sana olan sevgimin şakası yok Claudia. Zamanla bu seni korkutacak kadar yoğun ve hastalıklı. Senin için Tanrı’yla bile savaşırım, seni korumak için her şeyi yaparım.”

Claudia başını kaldırıp ona baktı. “Kimseyle savaşmana gerek yok. Kendinle savaşma yeter.”

Parmakları çenesini kavradı ve yüzünü kendine çevirdi. “Sana apaçık olan bir şeyi vaad etmeyeceğim. Yanımda olduğun sürece güvende olmanı sağlayacağım ve hayatın boyunca kimseden korkmayacaksın.”

Dürtülerini bastırmaya çalışır gibi gözlerini kısa bir an kapatıp açtı. “Sadece şunu bil. Senin bana duyduğun ihtiyaçtan daha fazla benim sana ihtiyacım var. Sana bir şey olursa ben mahvolurum.”

İşte o zaman Salvatore Gambino’nun zayıflığını açıkça gördü. Onun zayıflığı Claudia’ydı.











Yorumlar

  1. Ay çok iyi bir bölümdü bayıldımm ama bu jane claudia ya birşey yapacak gibiiii

    YanıtlaSil
  2. İnanılmaz güzel bir bölüm her bölümü sabırsızlıkla bekliyorum. Kitap olmasını ve kitap olarak almayı heyecanla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. 🥰🥰👍👍

    YanıtlaSil
  4. Bundan daha güzel çok az kitap okudum bayıldım

    YanıtlaSil
  5. Keşke bölümler daha çabuk gelseee harikaa

    YanıtlaSil
  6. Süper bir bölümdü ellerine emeğine yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
  7. Vay anam babam vay ne aşkmış be

    YanıtlaSil
  8. Ayyyy son gibi ama değil gibi

    YanıtlaSil
  9. Bu bölüm sonraki bölüm için beni tedirgin ediyor

    YanıtlaSil
  10. Bir solukta biten harika bir bölüm daha. Ellerinize emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR - ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DOKTOR - ON BİRİNCİ BÖLÜM

DOKTOR - ON ALTINCI BÖLÜM