DOKTOR - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İnanan için her
şey mümkündür.
Mark 9:23
Claudia
resmen kovulmuştu. Onu hiç böyle kaba hayal etmemişti. Salvatore Gambino
kısacık anısından ve hayallerinden çok daha farklı bir adamdı. Claudia kahvaltı
için üzerini değiştirmiş odasında Bay Gambino’nun onu davet etmesini
bekliyordu. Neden bu kadar sinir bozucu davrandığını hala anlayamıyordu. Yine
de Claudia ona karşı hissettiği çekimin hafiflemediğinin farkındaydı Tanrı
aşkına! Onu görmek için yanıp tutuştuğunu kendine bile itiraf ederken
zorlanıyordu. Kapısı hafifçe tıklatıldığında yerinden sıçradı.
Gece ona yemek getiren ve sabahın ilk ışıklarında
valizini boşaltıp yerleştiren hizmetçi kadın kapıda belirdi. “Bay Gambino, sizi
çalışma odasında bekliyor.”
Çalışma odasında mı? Claudia en azından
normal bir masada kahvaltı yaparken konuşacaklarını ummuştu ama anlaşılan
Salvatore Gambino ona fazla vakit ayırmayacaktı. Kadının peşinden koridor
boyunca ilerlerdi ve açtığı çift kanatlı kapıdan içeri girdi. Salvatore Gambino
güneş ışığının aydınlattığı gösterişli masasında oturmuştu. Odasını süsleyen
geniş pencereler çalışma odasını da aydınlatıyordu. Nedense boğucu ve karanlık
olacağını düşünmüştü ama Salvatore Gambino gün ışığını seven, zarif zevkleri
olan bir adam gibi görünüyordu.
Oturduğu yerin tam arkasında dikkatle
incelemekten kendini alamadığı kocaman bir tablo asılıydı. Neredeyse duvarın
tamamını kaplayan devasa tablonun üst kısmında saray benzeri bir yapı, mavi
gökyüzü, beyaz bulutlar ve sarayın içinde şık giyimli insanlar resmedilmişti.
Sarayın zeminindeki yarılma yüzünden insanların yüzlerindeki dehşeti bu kadar
uzaktan bile görebiliyordu. Yarık doğruca cehenneme açılıyordu bu da tablonun
alt kısmına resmedilmişti. Zebaniler, yukarıdaki saraydan düşen insanları
yakalamaya çalışıyor düşen bazı insanlar ellerindeki mızraklara saplanıyordu.
Resmedilen ateşin sıcaklığını hissedebiliyordu. Tablo o kadar korkutucuydu ki
yeterince incelerse ya hayran olurdu ya da korkudan uyuyamazdı.
Salvatore öksürerek dikkatini çektiğinde bakışlarını
tablodan ayırıp adama odakladı. “Kusura
bakmayın. Tablo… Dikkatimi çekti.”
Hafifçe başını salladı. “Sevdiğim bir çalışma.”
“Korkutucu ve hayranlık uyandırıcı…”
“Bana kalırsa düşündürücü.”
Claudia konuşmak üzereyken kapı açıldı ve bir hizmetçi
içeriye girdi. Servis arabasından kahvaltı tepsilerini alıp birini Salvatore’un
masasına diğerini de masanın önündeki sehpaya bıraktı. Kadın sessizce odadan
çıkarken Salvatore ona oturmasını işaret etti.
“Pek aç değilim. Aslında ben… Konuşmak için
buradayım.”
“Otur,” derken sesi bir köpeğe emir verir gibiydi.
Claudia hem kırılmış hem de öfkeli bir şekilde adamın karşısındaki koltuğa
oturdu. Salvatore kahvaltısına başladığı sırada tereyağı bıçağını ona
doğrultarak, “Ye,” dedi.
Kızarmış ekmeğinin üzerine yağ sürüp bir ısırık aldı
ve ekmeği geri bıraktı. Salvatore Gambino gibi bir adamı kızdırmaması gerektiği
ona çok küçük yaşlarda öğretilen bir bilgiydi.
Portakal suyundan bir yudum aldıktan sonra, “Bay
Gambino?” diye mırıldandı. Adam başını tepsiden kaldırıp ona bakarken Claudia
konuşmasını sürdürdü. “Kahvaltı davetinizin çok kibar olduğunu düşünsem de hala
cevap vermeniz gereken sorularım olduğunu düşünüyorum.”
Salvatore tepkisiz bir yüzle karşısında duruyordu.
“Seninle konuşmadan önce biraz dinlenmeni istedim. Manastırda dışarıya kapalı
yıllar geçirdikten sonra biraz yalnız kalmak istersin diye düşündüm.”
“Takdir edersiniz ki manastırda eğitim görmüş olmak
insana ilahi bir sabır kazandırmıyor.”
Claudia onun bakışları altında kendini yaramaz bir
çocuk gibi hissediyordu. Sanki onu buraya azarlamak için çağırmıştı. Derin bir
nefes alarak, “Claudia,” diye mırıldandı. İsmi kulağına hiçbir zaman bu denli
hoş gelmemişti. Salvatore Gambino onun nefretini uyandıracak kadar kaba olsa da
Claudia ondan nefret etmeyi başaramıyordu. Hep böyle kaba ve umursamaz mı
olacaktı? Yoksa bir noktadan sonra hayallerindeki gibi beyaz atlı bir prense
dönüşecek miydi?
“Buraya gelmeni neden istediğimi merak ediyor
olmalısın?”
Claudia gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu.
Ayrıca gelmesi istenmemişti yani en azından bir seçim şansı olduğunu
sanmıyordu.
“Beni aydınlatın, lütfen.”
✞✞✞
Onunla
evleneceğini söylemek için neden bu kadar çekindiğini anlayamıyordu.
Aralarındaki yaş farkı yüzünden miydi? Claudia bunu dert etmiyordu.
Salvatore’un babası yaşında olduğunu biliyordu ama bu onu gördüğünde
heyecanlanmasına, ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmesine, onunla ilgili
hayaller kurmasına engel değildi. Küçücük bir çocukken bile onu etkilemeyi başaran
adam… Onu görmediği tüm o yıllarda da hayallerini süslemişti. Bu çocukça bir
inat ya da hastalıklı bir takıntı olabilirdi.
“Lafı uzatmayı sevmem Claudia. Manastırda eğitimini
tamamladın, yeterince büyüdün ve artık bir çocuk değilsin.”
İşte Claudia’nın beklediği an geliyordu. Kalbi
göğsünden çıkacak gibi atarken titreyen ellerini görmemesi için kucağına koydu.
“Annen ölmeden önce vasin olarak beni tayin etti. Bu
yüzden senden sorumluyum.”
Claudia
kaşlarını kaldırdı. Bundan haberi yoktu. Yasal vasisinin babası olduğunu
sanıyordu. İçinde büyüyen ve onu rahatsız eden duygu yüzünden nefesi
sıklaşmıştı. Hızlıca düşünceyi zihninden uzaklaştırdı bu Salvatore’u babası
yapmazdı. Sadece yasal bir ayrıntı olmalıydı annesi muhtemelen onun himayesinde
daha güvende olacağını düşünmüştü.
“Her genç kız gibi zamanı geldiğinde bir evlilik
yapacağını biliyorsun.”
Yutkunup başını sallayarak adamı onayladı.
“Senden sorumlu olduğum için yapacağın evliliği de ben
ayarladım. Aile meclisimden Carlo Gambino ile evleneceksin. Senin yaşlarında,
amcamın tek oğlu ve…”
Claudia
söylediklerinin geri kalanını duymadı. Kulaklarındaki uğuldama onun bariton
sesini bastıracak kadar güçlüydü. Sertçe yutkunurken az önce duyduğu birkaç
kelime kafasının içinde dönüyordu. Evlenecekti. Onunla değil. Carlo diye bir
çocukla. Onunla değil. Onun kadar güçlü bir adamla değil. Sadece ailesinden,
sıradan, genç bir çocukla… Salvatore’u daha zayıf bir adamın kolundayken, aile
buluşmalarında görecekti. Ona sıradan bir baş selamı verecek, kocasının sırtını
sıvazlayacak ve herkes hayatına devam edecekti. Hayır, bunu kabul edemezdi.
Yıllarca hayalini kurmuştu. Yıllarca onun gibi bir adamın hayalini kurmuştu ve
şimdi daha azına razı olmayacaktı. Herkes deli olduğunu düşünebilirdi. İki katı
yaşında, korkutucu derecede karanlık bir adamla olmaktansa sonsuza kadar yalnız
kalmayı tercih edecek pek çok kişi olduğuna da emindi ama Claudia, Salvatore
Gambino’dan korkmuyordu. Bir şekilde kaderlerinin bir düğümle bağlı olduğunu
düşünüyordu.
Claudia sanki duydukları onu dehşete uğratmamış gibi
gülümseyerek portakal suyuna uzandı ve büyük bir yudum aldı. “Kadere inanır
mısınız?”
Cevap vermeden önce çekmecesini açıp minik bir şişe
çıkardı. Konyağı kahvesine dökerken acele etmedi. “Bu konuları konuşacaksak
kahveden daha sert bir şeylere ihtiyacım var,” derken ifadesi nispeten yumuşak
olsa da sesi sertti.
“Ben kadere inanıyorum. İnsanların yollarını birbirine
bağlayan iplere… Karşılaşmaların tesadüf olmadığına inanıyorum. Verdiğimiz her
kararın, yaşadığımız iyi kötü her olayın bir nedeni olduğuna inanıyorum. Bu
evren ve hayatlarımız Tanrı’nın bizim için çizdiği bir yoldan ibaret. Her şey o
nasıl olmasını istiyorsa o şekilde olacak.”
Konyak eklediği kahveden büyük bir yudum alırken
başını salladı. “Ben kadere inanmam. Tanrı ise sadece zayıf, fakir ve aciz
insanları kontrol altında tutmak için bizim gibi canavarlar tarafından
uydurulmuş bir masal.”
Claudia’nın ağzı bu duydukları karşısında
dehşetle açıldı. Tanrı’ya inanmıyor muydu? O halde onu neden onca bağış yaparak
bir manastıra göndermişti? Masasının hemen arkasında devasa bir cehennem
tablosu vardı ama Tanrı’ya inanmıyor muydu? Peki, ama buna ne sebep olmuştu?
“Sizin adınıza üzüldüm.”
“Öyle mi?” Ona küçük bir çocuğa bakar gibi baktı.
“Cehenneme gideceğim için mi?”
“Hayır, hayatınızda huzura, umuda ve mucizelere yer
olmadığı için…”
Bu sefer güçlü ve gerçek bir kahkaha attı. “Onlara
ihtiyacım olduğunu da nereden çıkardın, Claudia?”
“Herkesin ihtiyacı var Bay Gambino. Herkesin karanlık,
soğuk ve fırtınalı bir gecenin ardından güneşin doğacağını umut etmeye ihtiyacı
var.”
“Sadece bu yüzden mi Tanrı’ya inanıyorsun. Ne kadar
acı çekersen çek sonunda seni güzel bir yerin beklediğini umut etmek için mi?
Bu dünyada veya değil…”
Claudia başını iki yana salladı. “Ben inançlı bir
Hristiyan’ım. Beni gönderdiğiniz okulda çok şey öğrendim ve hayır bu kadar
basit değil ama yine de biz insanlar günahkâr varlıklarız. Ebediyete gitmeden
önce bu dünyada hazırlanmamız gerekiyor. Tüm bu sınavlara dayanmak için umuda
ihtiyacımız var.” Daha fazla yemek yiyemeyeceğine karar vererek tek eliyle
tabağı kendinden uzaklaştırdı. Yerinden kalkarak başını dik tuttu. “Kaderim
neyse ona razı olacağım.”
Salvatore bir genç kız dramı bekliyormuş gibi şaşkınlıkla
ona bakarken başını salladı. “Bu güzel. Karşı çıkmamana sevindim.”
Gülümseyerek karşılık verirken hislerini gizlemekte
zorlanıyordu. “Amacım size sorun yaratmak değil Bay Gambino. Şimdi izninizle,
geldiğim uzun yoldan dolayı hala yorgunum.”
“Elbette Claudia, dinlenmeye çekilebilirsin.”
Claudia arkasını dönüp zarifçe kapıya doğru yürümek
için büyük çaba sarf etti. Aslında yapmak istediği ayaklarını yere vurup kapıyı
öfkeyle çarpmak ve büyük bir hata yapmak üzere olduğunu haykırmaktı.
Kapıdan çıkmak üzereyken, “Claudia?” diye seslendi.
Claudia
hevesle arkasını döndü. Büyük bir hata yaptığını aslında onunla evlenmesi
gereken kişinin kendisi olduğunu söylemesini umuyordu. Ona ilk görüşte âşık
olduğunu itiraf etmeliydi, geri kalan her şeyin önemsiz olduğunu söylemeliydi
ve Claudia mutluluk gözyaşları içinde çocukluğuna dair hatırladığı çok az
anının çoğunu onun doldurduğunu açıklamalıydı.
“Carlo akşam seninle tanışmak için burada olacak.”
Anlamsız bakışlarla adama bakarken, “Carlo?” diye
tekrarladı.
Salvatore kalkık kaşlarının ardından, “Carlo,” derken
sesi bıkkındı. “Evleneceğin genç adam.”
✞✞✞
Salvatore
Gambino aracına binip evi terk edeli saatler olmuştu ama Claudia o gittiğinden
beri odasından çıkmaya yeltenmemişti. Yaşadığı sinir krizi düşünmesini zorlaştırsa
da düşünüp bir plan yapması gerektiğini biliyordu. Tanrı’da savaşmasını isterdi
ve Claudia asla savaşmadan pes edecek bir yapıya sahip değildi. Onu hayal edip
bir masala inanarak geçirdiği onca yıldan sonra başka bir kadere razı
olmayacaktı. Salvatore Gambino her şeye gücünün yettiğini düşünebilirdi ama
Claudia onda olmayan bir şeye sahipti. İnanca…
Bay
Gambino nezaket gösterip eve gelmeden önce Edoardo ile ona haber yollamıştı.
Akşam yemeğinden sonra onu müstakbel eşiyle tanıştırmak için evde olacaklardı.
Claudia hırçınlık yapmadı ya da öfke krizine girip ayaklarını yere vurmadı yani
en azından insanların yanında bunları yapmayacak kadar akıllıydı. Neyin içinde
olduğunu biliyordu. Mafya dünyasından tamamen uzakta büyümüş olsa da annesi ile
geçirdiği birkaç kısa yılda ondan aldığı öğütleri hatırlıyordu.
“Güçlü bir adamı
dize getirmek için uysal görünmelisin, meleğim.” Attığı şuh kahkahasının
ardından başını okşayıp, “ama asla uysal olmamalısın,” demişti.
Onunla
ilgili pek anısı yoktu. Çoğu şeyi yıllar içinde onu düşündüğü anlarda
hatırlıyordu. Annesiyle ilgili hatırladığı şeyler göz alıcı güzelliği,
konuşmaktaki becerisi ve insanları etkileyen zarafetinden ibaretti. Claudia o
hazırlanıp makyaj yaparken yanında oturup verdiği tavsiyeleri dinlerdi ki bu
tavsiyeler genelde çocuklara öğütlenmemesi gereken şeylerdi.
Mülke
giren araçların ışıkları karanlık odasına dolduğunda Claudia hazırdı. Daha çok
savaş için kuşanmıştı ama bunu şimdilik saklayacaktı. Salvatore boyun eğdiğini
düşünmeliydi… Sonrasında, onu çıldırtacak ve bu kararı için pişman olmasını
sağlayacaktı. Vücuduna yapışan yeşil elbisesinin eteğini düzeltti. Elbisenin
kısalığı bacaklarını vurgularken kapalı yakası ona masum bir hava katıyordu.
Uzun, dalgalı saçlarını iyice fırçalayıp şekillendirdikten sonra toplayarak
yüzünü açığa çıkarmıştı. Atkuyruğunu büyük beyaz bir kurdele süslüyordu. Kimse
onu çağırmadan önce kapıyı açarak odadan dışarı çıktı. Merdivenleri indiği
sırada iki adam Edoardo’ya ceketlerini ve şapkalarını veriyordu. Salvatore Gambino
yanındaki oldukça genç ve yakışıklı olan adamı gölgede bırakacak kadar çekici
görünüyordu. Basamakları yavaşça inerken adamların bakışları ona kaydı. “Müstakbel eşi” pek çok genç kızın
hayallerini süsleyebilirdi. Gençti, güzel biri suratı, atletik bir fiziği
vardı. Ayrıca Salvatore Gambino’nun aksine korkutucu görünmüyordu ama yine de
Claudia’yı etkileyemeyecek kadar sıradandı. O başından beri şeytanı istiyordu.
“İyi akşamlar,” derken gülümsedi.
Son basamağa geldiği sırada Salvatore onu iki parmağıyla
işaret ederek, “Carlo, sana bahsettiğim gibi bu Claudia,” diyerek kabaca onu
tanıttı.
Claudia onu bu kaba tanıştırma ile geçiştirmesine izin
vermeyecekti. Adama elini uzatırken, “Sanırım sizde benim müstakbel eşim
oluyorsunuz,” dedi.
Carlo utangaç bir tavırla gözlerini
kaçırdı ama elini tutup yumuşakça dudaklarına götürdü. Yüzü sakalsızdı ve
gözleri hoş bir kahverengiydi. Gözlerinin önüne düşen saçları kibar bir
hareketle itti. Güzel bir adam olduğunu söylemeliydi.
“Sizinle tanıştığıma memnun oldum Bayan Claudia.”
Claudia samimi bir tavırla elini havada salladı. “Bana
Claudia deyin lütfen. Resmi konuşmak için fazla hızlı bir başlangıç yaptık.”
Carlo gülümseyerek karşılık verirken
Claudia rahat, sakin ve çekici olmaya çalışıyordu. Bunlar deneyimlediği şeyler
değildi. Erkeklerin yanında ‘çekici’
olmak bir yana daha önce yabancı erkeklerle sohbet etme şansı bile olmamıştı.
Yine de içinden geldiği gibi hareket ediyordu.
“Siz gençlerin kaynaştığını görmek güzel.”
Salvatore’un keskin sesi Carlo’nun anında gerilemesine neden olmuştu. Ondan
korkuyordu… Claudia akraba olduklarını öğrenmişti Carlo ailede önemli bir yere
sahipti. Yine de Salvatore’un konuşması bile onu korkutmaya yetmişti. Belli ki
ona da evlilik konusunda bir söz hakkı tanınmamıştı.
✞✞✞
Salvatore onları büyük salonda konuşmaları
için baş başa bırakmıştı. Birbirlerine söyleyecek bir şeyleri olmayan iki çocuk
gibi aynı kanepenin farklı uçlarında oturuyorlardı. Claudia olası evlilik
hayatlarının ne kadar sıkıcı olabileceğini düşündükçe endişeye kapılıyordu. Ya
bunu engelleyemezse? Ya Salvatore Gambino ondan asla o şekilde etkilenmezse? Hayır! Bunu düşünmeyi tamamen
reddediyordu. Salvatore Gambino onun için delirecekti çünkü Claudia bunun için
ne yapması gerekiyorsa onu yapacaktı.
Claudia dürüst davranıp aklına gelen ilk şeyi sorarak
onunla sohbet başlattı. “Bu evliliği istiyor musun, Carlo?” Ona doğru uzanarak,
“Bana karşı dürüst olabilirsin,” diye fısıldadı.
Carlo şaşkınlıkla birkaç saniye sessiz kaldıktan
sonra, “Elbette,” dedi. “Bu görevi yerine getirmek için istekliyim.”
Claudia hayal kırıklığını ona belli etmekten
kaçınarak, “Bir görev?” diye tekrarladı.
Carlo yanlış sözcük kullandığını fark etmiş olmalı ki
bunu hızla düzeltti. “Üzgünüm. Söylemek istediğim… Bu değildi.”
Aslında söylemek istediği tam olarak buydu ve Claudia
bunun farkındaydı yine de onu küçük düşürmedi sadece gülümseyerek karşılık
verdi.
“Endişelenme. Bende görevimizin farkındayım.”
Carlo ona şaşkın bakışlarla bakarken, “Aşk beklemiyor
musun?” diye sordu.
Elbette aşk bekliyordu ve onu alacaktı ama aşkın
sahibi Carlo değildi en azından bu kesindi. Claudia omuz silkerek karşılık
verdi. “Genç olabilirim Carlo ama aptal değilim.”
Carlo söylediği şeyi yanlış anlayarak gülümsemesine
karşılık verirken, “Belki zamanla âşık oluruz,” dedi.
“Belki…”
“İtiraf etmeliyim, sen çok… Güzelsin.”
Bu masum iltifatı yaparken bile Carlo’nun yanakları
kızarmıştı. Claudia utangaç bir edayla gülümserken, “Şey… Teşekkür ederim,
Carlo,” diye mırıldandı. Claudia güzelliğinin bir sır olmadığını biliyordu.
Tıpkı annesine benziyordu ve rahibeler bu güzelliğin son derece günahkâr
olduğunu düşünüyorlardı. Fakat Claudia bunu bir lütuf olarak görüyordu.
Tam o sırada Salvatore’un arkalarında
öksürdüğünü duydu. Carlo hızla yerinden kalkarak ellerini önünde bağladı ve
başını öne eğdi. Salvatore Gambino herkesin büyük saygısını kazanmışa
benziyordu. Ona gerçek anlamda saygı mı duyuyorlardı? Yoksa korkuyorlar mıydı?
Sanırım bunu zamanla öğrenecekti.
“Anlaştığınızı görmek güzel.”
“Evet, efendim. Bayan Angeli uygun bir eş adayı.”
Claudia başını öne eğerek gözlerini
devirdi. Uygun bir eş adayı olduğu doğruydu ama yanlış kişiyle eşleştirilmişti.
Bir piyondan fazlasını hak ediyordu ve istiyordu. Tutkuyla istenmek, sahiplenilmek,
herkesin korktuğu bir adamın hayranlığını kazanmak istiyordu. Carlo evden
ayrılırken tekrar görüşeceklerine dair sözleştiler bu Claudia’yı
heyecanlandırmadı ama yine de sanki öyleymiş gibi davranıp gülümsedi. Carlo
gittiğinde büyük salonda ona şüpheyle bakan Salvatore Gambino ile baş başa
kalmıştı.






Vay vay gizli gizli baştan çıkaracak sevdim bunu hahaha
YanıtlaSilMükemmel bir bölümdü yavaş yavaş ekilen tohum büyüyecek gibi....
SilDaha çok açık açık baştan çıkaracak gibi. :D
SilYa çok güzel😍💓😍💓😍💓😍💓
YanıtlaSilTeşekkürler <3
SilBeklemek çok zorrrrrrrr çok güzel bir bölümdü 😍😍
YanıtlaSilKeşke zamanım daha fazla olsa da daha çok yazsam. <3
SilHırsı ve azimli kadınlar bizim tercihimizde her zaman çok güzeldi yine emeğine sağlık 😍
YanıtlaSilTeşekkürler. <3
SilÇok güzeldi. Bir solukta okudum bitti😟. Sabırsızlıkla gelecek bölümü bekliyorum. Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık 🙏❤️❤️❤️
YanıtlaSilBir haftada yazılıyor bir solukta okunuyor diiimiii. <3
SilAh, yine en heyecanlı yerinde bitti.
YanıtlaSilClaudia, geçen bölüm de tahmin ettiğim gibi kararlı ve mantıklı bir genç kız. En baştan Carlo ile evlenmek istemiyorum diye olay çıkarsaydı Salvatorenin ilgisini değil sadece şimşeklerini çekecekti. Annesine olan nefretini sorun yaratmaya devam eden kızına yansıtırdı. Bu şekilde davranması çok daha akıllıca oldu.
YanıtlaSilÇok farklı bir karakter geliyor bu sefer.
SilClaudia tip olarakta annesine benziyormuş, bu konuda Salvatore'nin de kıza yönelik düşüncelerini okumak için sabırsızlanıyorum. İlk zamanlarda aşk bekleyen biz okuyucuları annesine duyduğu nefret dolayısıyla kıza önyargısıyla hayal kırıklığına uğratacağına şüphem yok. :))
YanıtlaSilKeşke salvatore un gözündende caludia yı okuyabilsek şuan ne tür duygular hissediyor ona karşı
SilAynı hikayede davrandığı gibi hissediyor aslında. Nefret... Zamanla yerini daha büyük bir nefrete bırakacak merak etmeyin. :D
SilCarlo'da Salvatore'den oldukça korkuyor. Ayrıca Claudia'yı güzel bulmasına rağmen evlilik onun için de görev duygusundan, karlı bir anlaşmadan başka bir şey değil. Gerçi genç ve bu işlerin adamı olmanın gerektirdiği soğukkanlılıktan yoksun olduğu görüldüğü için heyecan yoksunluğunu da garip karşıladım. Sadece babasının ve kuzeninin isteklerini yerine getiriyor ama bu heyecansızlığının altında başka sebepler de var mı acaba? Yoksa güçlü kişilerin baskısını hissettiği için mi karakterinden dolayı mı yani. Gerçi böyle olması yalnızca görev olarak bakması ilerisi için üç karakter için de daha iyi olacak.
YanıtlaSilHarika bir nokta yakalanmış birkaç bölüm içinde bu konuda bir şeyler okuyacağız. <3
SilBölüm, yine bir solukta okundu. Emeğinize sağlık. Dediğim gibi tam yerinde bitti, o kuşkulu halinden sonra ikisinin yalnız konuşmalarını okumayı merakla bekliyorum.
YanıtlaSilDördüncü bölüm sadece onlara özel gibi. <3
SilYeni bölümü iple çekiyorum
YanıtlaSilSinsirella sevdim seni
YanıtlaSilHaydi bakalım
YanıtlaSilClaudia mon isteği olacak mı
SilSürüm sürüm süründür kızım bu adami neye uğradığına şaşırsin
YanıtlaSilYapacak yapacak neler edecek. <3
Sil4. Bölüm bu gece gelecek mi? Yeni bölümü heyecanla bekliyoruz😻🩷
YanıtlaSilClaudia kendini Salvatore'nin gözüne soka soka baştan çıkarak adamı kafasını bir güzel karıştıracak anlaşılan Carlo pasif birine benziyor evliliği görev gibi görüyorsa Claudia'nin işi daha kolay olacak umarım ilerleyen zamanda Carlo bizim kıza aşık olmaz
YanıtlaSilÇok güzel bir bölümdü canım ellerin dert görmesin 🥰👍👏👏
SilAh bay Salvatore neler neler olacak bir bilseniz 🤭🤭
YanıtlaSilBaştan cikaracakmi şüpheliyim adam taştan duvar gibi zor kırılır cesaretten fazlasına ihtiyacı var kızın
YanıtlaSil