DOKTOR - ON İKİNCİ BÖLÜM
ON İKİNCİ BÖLÜM
Ve şimdi üçü
kaldı; inanç, umut ve sevgi. Ama bunların en büyüğü sevgidir.
1 Corinthians
13:13
Genç
Sean Cornwallis’te güven vermeyen bir şey vardı. Belki de sadece genç olduğu
içindi gerçi büyükbabasına da hiçbir sebep olmamasına rağmen tamamen güvendiği
söylenemezdi. Büyükbabası bunca yıldır ailesinin Amerika’da ki ‘bağlantılarını’ sağlamıştı. Şimdi de
genç Sean mafyanın avukatı olmak için çalışıyordu. Çalışma odasında otururken
Sean tam karşısındaki koltuktaydı. Çantasından çıkardığı evrakları önüne bıraktı.
İtiraf etmeliydi ki bu çocukta yakışıklı bir yüzden fazlası vardı yoksa şu an
burada oturuyor olması imkânsızdı.
Salvatore ifadesiz bir yüzle evrakları incelerken ona
açıklama yapmadan önce öksürdü. “Nikâhtan sonra bütün mal varlığını kocası
Carlo Gambino’ya bıraktığına dair belgeler hemen orada.”
Elindeki evlilik belgelerinin hemen altında duran
belgeler miras devriyle ilgiliydi. Salvatore bir şekilde okumasına izin
vermeden hepsini imzalatmalıydı. Bunun çok zor olmayacağını düşünüyordu.
“İyi iş çıkarmışsın, bunları imzalatıp sana teslim
ederim.”
“İsterseniz avukatınız olarak bunu sizin için Bayan
Angeli’ye imzalatabilirim.”
“Hayır,” derken sesi istediğinden sert çıkmıştı.
Claudia farkında bile olmadığı bir güzelliğe sahipti. Yanına yaklaşan bütün genç
erkekleri savuşturmak bile başlı başına bir meseleydi. “Bunları okumasını
istemiyorum. Güvendiği biri tarafından imzalatılması gerekiyor.”
“Mirastan haberi yok mu?”
“Ve öyle kalacak.” Tehditkâr bakışı sonunda ona geri
adım attırmıştı. Sean odasından gittikten sonra evrakları kilitli çekmecesine
kaldırdı. Uygun bir zamanda Claudia’nın imzalamasını sağlayacaktı. Nikâhın
hemen ardından da Carlo bütün mirası tekrar kendisine devredecekti. Olması
gerektiği gibi…
Masadan
kalkıp pencere kenarına ilerlediğinde gözü hemen Claudia’ya takıldı. Çardakta
yalnız başına oturuyordu. Başını eğmiş kucağındaki kitabı okurken gördüğü en
masum şey olduğunu söyleyebilirdi, eğer tam olarak olduğu kişi olmasaydı…
Bir
kez daha yapmadığı bir şey yaparak malikânede kalmaya karar verdi. Uyumadığı
için gün çok erken başlardı. Bütün hayatının bir düzeni vardı. Planlarına her
zaman uyardı. Malikânede ise gerektiği kadar vakit geçirirdi. Evi güvenliydi,
çalışanlarına hayatını emanet ederdi, işlerini yapabilecek güçlü adamları vardı.
Hayatının kalanında ailesini bu duvarların ardında, lüksün içinde
yönetebilirdi. Tıpkı diğer capolar gibi… Dışarıda olmaktan, işlerin, adamların
ve ailenin başında durmaktan yana bir çekincesi yoktu. Çünkü hayatı en son
endişe ettiği şeydi. Ölmekten korkmuyordu. Zaten en kötüsünü yaşamıştı. Bu
dünyada ise sadece zaman dolduruyor ve ailesinden kalanları korumaya
çalışıyordu.
Akşam
yemeği saatine kadar hesaplarla ilgilenip, telefon görüşmeleri yapmıştı. Afrika’dan
kaçak gelecek pırlantalar için bir ekip kurması gerekiyordu. Ayrıca Fransa’dan
bekledikleri uyuşturucu sevkiyatları içinde dikkatli olmaları gerekiyordu.
Hükümet tedbirleri arttırmıştı bu yüzden polis işi sıkı tutuyordu. Neyse ki
paranın çözebileceği pek çok şeyden biriydi. Fakat nakit ihtiyaçları gittikçe
artıyordu daha fazla paraya ihtiyaçları vardı. Salvatore aileyi çok kötü bir
durumda teslim almıştı. Neredeyse bütün kasa boşaltılmış, mülkler satılmış,
borca batmışlardı. Yıllar içinde pek çok şeyi kurtarsa da hala refaha kavuşmuş
değillerdi. Claudia’nın parası – yani
ailesinin parası – büyümeleri için güçlü bir sermaye olacaktı. Claudia’nın
yirmi bir yaşına girmesine on bir ay kalmıştı, nikâh bir an önce gerçekleşmeli
ve Claudia o sözleşmeyi imzalamalıydı.
Edoardo kapıyı çalıp içeri girdiğinde telaşlıydı.
Salvatore bir sorun olduğunu anlayarak ayağa kalktı. “Claudia, efendim. Birkaç
saat önce ormana yürüyüşe gitti ama hala dönmedi.”
Hava kararmıştı. Salvatore ceketini sandalyenin
arkasından alıp giyerken, “Köpekleri hazırlayın,” dedi. Claudia’nın araziden
ayrılamayacağını biliyordu. Arazi her yere doğru çok büyüktü ama yine de
ormanda yeteri kadar ilerlerse kolayca uzaklaşabilirdi.
✞✞✞
Birkaç
dakika içinde adamları ve arazi köpekleri malikânenin önünde toplanmıştı.
Salvatore adamlarının bir kısmını müştemilatların bulunduğu bölgeye, diğer
kısmını da ormanlık arazinin içine yönlendirirken yanına aldığı Alman kurduyla
birlikte kendisi de nehrin olduğu tarafa doğru yöneldi. Yirmi dakikalık tempolu
bir yürüyüşün ardından nehrin sesine yaklaştı. Hava karanlıktı, orman daha
karanlıktı eğer bir ışık bulamadıysa Salvatore onun nehre yöneleceğini tahmin
ediyordu. Tam tahmin ettiği gibi nehre yaklaştığında köpek hızlanmaya
başlamıştı. Güçlü bir havlamanın ardından Salvatore’u nehir kenarındaki taş köprüye
yönlendirdi ve işte köprünün tam üzerinde Claudia duruyordu. Kenara oturmuş,
kollarını göğsünde bağlamış altında akan suyu seyrediyordu. Köpeğin sesini
duyduğunda başını kaldırıp onlara baktı.
“Ölmeye mi çalışıyorsun? Yoksa sabrımın sınırlarını mı
test ediyorsun, Claudia?” derken sesindeki öfkeyi bastırmayı başarmıştı.
Dikkatli bir şekilde köprünün kenarından aşağıya
inerken gözleri köpeğin üzerindeydi. Köpek bir komut bekler gibi Salvatore’un
hemen yanındaydı.
“Max’e benziyor,” derken sesinde özlem vardı. “Ama
daha büyük.”
Salvatore ona bakarken, “Max bir yavruydu,” dedi. “Bu
yetişkin bir erkek.”
Sesindeki acıyı gizleme gereği duymadan, “Öldü değil
mi?” diye sordu.
Salvatore lafı dolandırmadan, “Evet,” dedi. “Üç sene
kadar önce…”
Pes eden bir çocuk gibi kollarını iki yana sarkıttı.
“Her şeyi kaçırdım, her şey için çok geç kaldım ve çok fazla şey kaybettim!”
diyerek isyan etti. Bu çok fazla açık ettiği bir yanı değildi. Öfkeli, inatçı,
huysuzdu ama üzüntüsünü bir şekilde saklamayı başarmıştı. Bu kadar genç biri
için duyguları gizleyebilmek takdir edilmesi gereken bir başarıydı.
Neredeyse ağlayacak gibi görünüyordu ve Salvatore bunu
yapmasını istemiyordu. Eğer malikânede gözyaşlarına boğulursa onu yalnız
bırakmak kolaydı ama burada bir ormanın ortasında ona arkasını dönecek değildi.
“İsmi Capo (Patron),”
dedi.
Dudağı gülümser gibi seğirdi. “Capo mu?”
Başını sallarken ona doğru birkaç adım yaklaştı.
Üzerinde sabah giydiği yeşil renk elbisesi vardı taktığı aynı renk kurdele hala
saç örgüsünün ucundaydı.
“Bakıcısı ona bu ismi seçti, doğuştan bir lider tıpkı
annesi gibi…” Ona açıklama borçlu olmadığını düşünüyordu, ona daha fazla iyilik
borçlu olmadığını, ona nazik olmak zorunda bile değildi ama arkasını
dönemiyordu. “Max yıllarca araziyi koruyan sürüye liderlik yaptı. Üç sene önce
araziye düzenlenen bir baskında kahramanca öldü. Capo onun yavrusu.”
Gözleri görmeye alışık olduğu şekilde parladı. “Onu
basit bir pire torbası olarak gören herkese ağzının payını vermiş olmasına
sevindim.”
Salvatore başını salladı. “O köpekte her zaman bir
itaat sorunu vardı ama yine de inanılmaz cesurdu.”
“Ona bir şeyler öğrettiğimi varsayıyorum.”
Derin bir nefes aldı. Köpek hala tetikteydi ağaçların
arasından gelen sese dikkat kesilirken birkaç saniye sonra adamları onları
buldu. Salvatore onlara dönmeden elini havaya kaldırıp bağırarak konuştu, “Onu
buldum, diğerlerine haber verin!”
Claudia elini ağzına götürerek, “Herkes beni mi
arıyordu?” diye fısıldadı.
“Kayıptın ve hava kararmıştı. Hava kararınca
malikânede olmalısın, Clauida anlıyor musun?”
“Manastırdan bir farkı yok,” derken omuzlarını silkti.
“Orada kurallara uymayınca ceza alırdım.”
“Çok fazla ceza aldığına eminim.”
“Çok fazla,” diyerek itiraf etti.
Salvatore ona doğru iki adım daha attığında karşısında
dikilip yüzüne yakından bakacak kadar yaklaşmıştı. “Neden geri dönmedin?”
“Çünkü kayboldum. Hava birden karardı amacım sadece
etrafı keşfetmekti.” Kaybolduğunu itiraf etmenin onun kadar dik başlı bir kız
için zor olduğunu tahmin edebiliyordu. “Ayrıca size kızgındım ve belki
yeterince uzaklaşırsam…” Gerisini getirmedi. Ona bir ders mi vermek istemişti?
✞✞✞
Sakince, “Bana neden kızgındın?” diye sordu.
“Burada kapana kısılmış olduğum için öfkeliyim, benim
adıma kararlar aldığınız için öfkeliyim ama en çok beni görmezden geldiğiniz
için öfkeliyim!” Derin bir nefes aldı. “Dün geceden sonra.”
Salvatore devam edemeden onu susturdu. “Dün geceden
bahsetme.”
“Neden bu sizi utandırıyor mu?” diyerek ona meydan
okudu.
“Hayır,” derken sesi sertti. “Bana kızgın olmaya devam
et, bu seni güvende tutar. Şimdi gidelim.”
Claudia yürümedi ya da hareket etmedi. “Güvende
olmakla ilgilenmiyorum. Çok uzun zamandır sakin ve güvendeydim.”
“Gidelim!” Bu sefer emir vermişti ve Claudia itiraz
etmedi onunla birlikte yürürken köpek birkaç adım önlerinde hareketlendi.
Ormanın karanlığına doğru ilerledikleri sırada
Salvatore el fenerini yakıp yolu aydınlattı. “Bir daha akşam saati orman
yürüyüşü yasak.”
“Emir vermeyi seviyorsunuz,” derken sesi sinir bozucu
derecede yumuşaktı. Neden hala nazik olmaya çalışıyordu?
“İtaat sorunların var.”
“Hafifçe başını salladı. Sadece kadın olduğum için mi
itaat etmem gerekiyor?”
“Öyle bir şey söylemedim.”
“Ama herkes öyle umuyor. Sadece kadın olduğumuz için
itaat etmemizi bekliyorsunuz. Babamıza, abimize, kocamıza…”
Köpek ileride bir hayvan görmüş gibi koşup
uzaklaşırken Claudia adımlarını bilerek yavaşlatmıştı. “Bunda yanlış olan ne?
Kilise de bunu söylemiyor mu?”
Basitçe omzunu silkti. “Belki de din adamları kutsal
kitapları yanlış yorumluyorlardır? Sonuçta onlar da erkek.”
Bu Salvatore’a kahkaha attırdı. Uzun senelerdir bu
kadar sık kahkaha atmadığını ve kimseyle böyle sıradan sohbetler etmediğini
itiraf etmekten kaçınıyordu. “Gördün mü, bir şeytanla yürürsen yoldan
çıkarsın.”
“Yoldan çıkmıyorum,” diye itiraz etti. “Sadece yolumu
bulmaya çalışıyorum.” Bu nedense ona hüzünlü gelmişti. Çok gençti, kendi hayatı
olmamıştı çünkü olmasına izin vermemişti ve vermeyecekti. Ailesi yaptığı
seçimlerin sonucu olarak Claudia’nın hayatını da mahvetmişlerdi. “Bu beni günahkâr
mı yapar?” derken sesinde masum bir endişe vardı.
“Dünyada iki tür insan var Claudia iyiler ve kötüler.”
“Siz hangisi oluyorsunuz?” Alaycı bir tavırla güldü.
“Durun tahmin edeyim, kötüsünüz değil mi?”
“Yanıldın, küçük kız.”
“Öyle mi?”
“Ben kimin iyi kimin kötü olduğuna karar veriyorum.”
“Kendi dininizin tanrısı siz misiniz?” Sesinde hem
korku hem merak vardı.
“İnsanların iyi ve kötü ayrımını yapmak için tanrıya
veya dine değil, vicdana ihtiyacı var.”
“Bu durumda kendinizi vicdan olarak mı görüyorsunuz.”
“Ben bu dünyadaki kötülere hükmediyorum.”
Çınlayan bir kahkaha attı. “Söylediğiniz hiçbir şey
sizden korkmamı sağlayamayacak.”
Salvatore tek kaşını kaldırdı. “Korkutmaya
çalışmıyordum.” Durdu ve ona doğru döndü. “Bunu yapıyor olsaydım, küçük kız.
Çoktan yatağın altına saklanmış olurdun.”
Yüzüne doğru kıkırdarken gözlerinden şeytani bir ateş
geçti. “Sizinleyken genelde yatağın üstünde olduğumu hayal ediyorum. Birlikte…”
Salvatore neredeyse öksürecekti.
Duygularını kontrol etme yeteneği sayesinde bunu yapmadı ama bedeni ani bir kan
akışıyla sarsıldı. Claudia’nın karşısında bu çok sık olmaya başlamıştı. Dün
gece yatmadan önce iki defa sikini sıvazlamak zorunda kalmıştı. Tabi ki onu
düşünerek! Körpe memelerini, yumuşak dudaklarını, çiçeksi kokusunu,
kayganlaşmış daracık kadınlığını… Derin bir soluk alıp yürümeye devam ederken
ona cevap vermekten kaçınsa da onu yatağında hayal etmekten kaçamamıştı. Beyaz
bedeni, yükselen koyu renk meme uçları, ince uzun bacakları ve yatağının her
yanına dağılmış gür dalgalı saçlarıyla kendini ona sunduğunu hayal etti.
Canavara sunulan bakire bir kurban gibi. Onu o şekilde isterdi. Sertleşen
penisi yürümesini zorlaştırsa da karanlıkta olmaları işine geldi.
Bir süre
sessizlik içinde yürüdüler. Malikâneye vardıklarında Salvatore nedense
rahatlamıştı. Onunla ormanda ya da başka bir yerde baş başa olmaktansa ateş
hattında olmayı tercih eder hale gelmişti. Yan yana fazla yakın yürüdükleri
merdivenlerin hemen başında bekleyen ve gizli bir memnuniyetle sırıtan
Edoardo’nun gözünden kaçmamıştı. Arabasına yaslanmış şüpheli bakışlarla onları
izleyen koruması Lorenzo’nun gözünden de…
✞✞✞
Claudia malikâneden içeri girerken Salvatore,
Lorenzo’nun yanında duraksadı. “Sorun
var.”
“Seni sorunu çözmen için oraya göndermiştim.”
Hafifçe başını eğdi. “Kolombiyalılar… New York’tan
sonra burada da sorun çıkarıyorlar. Senin şu hammadde değişikliğin işlerine
gelmedi.”
“Aynı tozu Morello’lara daha ucuz verip ailemizi
yıllarca kazıkladılar. Babam bunu hoş görmüş olabilir ben görmeyeceğimi ailenin
başına ilk geçtiğimde ifade ettim. Kaliteli toz, kaliteli ticaret ve kaliteli
müşteriler…”
Lorenzo onu onayladı. “Kolombiyalılar artık kendi
pazarlarını oluşturmak istiyorlar. Tabi işleri bizim kadar profesyonel
yürütemedikleri için hükümet enselerinde.” Rahatsız bir nefes verirken, “Satış
yaptığımız üç gece kulübünde de silahlı çatışma çıkarmışlar.”
“Kaç kaybımız var?”
“Bize çalışan dört kişi öldü.”
“Morello’nun onları kışkırttığına eminim. Yakında
bütün sorunları çözeceğim. Önce bölgemizi temizleyeceğiz. Bunu yarın
konuşalım.”
“Yorgun musunuz?” diye sorarken kaşları havaya kalktı.
“Ben yorulmam.”
“Bunu biliyorum, fakat sanki artık malikânede daha çok
zaman geçiriyorsunuz.”
“Gerektiği kadar,” derken kendi bile buna inanmıyordu.
“Dikkatli olmanızı tavsiye etmek zorundayım. Aile
içinde bir karışıklık bizi zayıflatır.”
“Sorun yok, Lorenzo. Git dinlen yarın uzun bir gün
olacak.”
Salvatore
bütün malikânenin sessizliğe ve karanlığa karışmasını beklemişti. Her gece aynı
şekilde sürüyordu. Yıllardır asla üzerinde yatıp uyumadığı bir yatağı vardı,
yastığı muhtemelen çok yumuşaktı, yatağı da rahat olmalıydı. Çalışma odasının
karanlığını aydınlatan tek bir masa lambası vardı. Çoğu içilmiş viski şişesi
önündeydi, kül tablası neredeyse doluydu, birkaç saat önce denediği tozun
kalıntıları hala masadaydı.
Kapısının çalınmasını beklemiyordu. “Gel,” derken
arkasına yaslandı.
Claudia
bir peri gibi içeri süzüldü. Yine o kahrolası beyaz geceliği giyiyordu, dağınık
saçları beline uzanırken omuzlarına dokunuyordu, odanın loş ışığında
geceliğinin içindeki her ayrıntıyı görebiliyordu hayal etmesine gerek yoktu.
Yuvarlak memeleri, heyecandan dikilmiş koyu renk başları, incelen beli ve
genişleyen dolgun kalçaları, uzun bacakları, eğer hayal görmüyorsa külot
giymiyordu oradaki koyu karaltı ona bunu söylüyordu. Çok doğaldı, el değmemiş. Daha
önce böyle şeylere ilgi duyan bir adam olmamıştı. Her zaman kadınlardan
hoşlanırdı, ne yaptığını bilen kadınlardan… Fakat bir süredir fantezileri yön
değiştirmişti belki de yaşlandığı için yeni heyecanlar duymaya başlamıştı. Bildiği
ve emin olduğu tek şey Claudia’dan uzak durması gerektiğiydi.
“Neden buradasın?”
Ona doğru birkaç adım attı. Odanın ortasında, el
yapımı İran halısının tam üzerinde durdu. “Kapının altından ışık sızıyordu.”
“Ve?”
“Uyanık olduğunuzu fark ettim.”
“Ve rahatsız edilmek istediğimi mi düşündün?”
Kollarını göğsünün altında bağlayarak ona baktı. “Neden?”
diye fısıldadı. “Neden, bana karşı bu kadar tutarsız davranıyorsunuz? Bir an
beni kollarınıza alıyor, nefessiz bırakarak öpüyorsunuz ve sonra…” eliyle onu işaret
etti. “Böyle buz gibi davranıyorsunuz.”
İçki bardağını ona doğu kaldırıp sallayarak, “Şu an
konuşmak için uygun ve güvenli bir zaman değil,” dedi. Genelde sızıp kalana
kadar kendini uyuşturduğu anlarda insanlarla iletişim kurmazdı.
“Bana zarar mı verirsiniz?” Onu cevapsız bırakırken
bardağından bir yudum aldı.
Birkaç
adım daha atıp masanın diğer ucunda durdu. Şimdi o güzel suratına yakından
bakmak zorundaydı. Dolgun dudaklarında dilini gezdirirken bunu bilerek
yaptığından o kadar emindi ki… Bir bakire olabilirdi ama onu nasıl baştan
çıkaracağını biliyor gibi görünüyordu ya da onun her hareketiyle baştan çıkmaya
hazırdı. Bu kız onun kişisel laneti miydi?
“Sana zarar vermek isterdim, bu… Çok kolay olurdu.”
Sertçe yutkunduğunu gördü ama bunun korkudan olmadığını
biliyordu. Ne yaparsa yapsın ondan korkmayacakmış gibi görünüyordu belki de bu
daha hiçbir şey görmediği içindi.
Bardağında kalan viskiyi tek seferde içerken, “Çok
güzelsin,” diye tısladı. Bu söylemeyi planladığı bir şey değildi ama Claudia
yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
“Sizin karanlığınızdaki güzelliği görüyorum, keşke
sizde benim güzelliğimdeki karanlığı görseniz.”
Son dayanağı da bir sisin ardında yok olup giderken
eliyle onu çağırdı. “Buraya gel, küçük kız.”
Claudia yanına yaklaştığında belini
kavrayıp onu masasının üzerine tam karşısına bir yemek gibi oturtması birkaç
şeyin devrilmesine neden olmuştu ama hiçbiri umurunda değildi. İstediği tek bir
şey vardı ve onu hemen alacaktı.






Ama burda bitirilmezzzz yazar ne yaptın sen
YanıtlaSilAma burada bitemez. Yazarım, 1 hafta şimdi nasıl geçecek?
YanıtlaSilBurda bitermi yazarım
SilEn olmadık yerde bitemezsin ya 😭😭😭 Aşkın abla el insaf kurban olayım 😂😂😂
YanıtlaSilBir hafta nasıl gececek yazarım. O kadar bekliyorum ve çok akıcı bir anlatım su gibi akıp geçiyor... Claudia...
YanıtlaSilEllerine emeğine kalemine sağlık... Yine bizi arşa çıkartıp sonunda yere vurdun:"))))
YanıtlaSilEee burda mı biter be vicdansiz
YanıtlaSilBir hafta nasıl beklenirrrrr
SilAnaaaaaaa burda bitirilirmi ama yazarım ne yaptın şimdi 😱
YanıtlaSilyaaaa burda bitiriilmezzzzzz
YanıtlaSilBitti mi yani olamaz ama... Çok akıcı, harika bir bölüm. Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık. Hele bittiği yeri de düşünürsek, sabırsızlıkla gelecek bölümü bekliyorum.
YanıtlaSilBen artık hangisinin tehlikeli sularda gezdiğini anlayamıyorum
YanıtlaSilbu işin sonunu aşırı derecede merak ediyorum ne olacak acaba birlikte mi olacaklar yoksa öylesine bir şey mi
YanıtlaSilBana göre eğer Claudia Carlosla evlenemezsem bence Carlos Claudia ya gerçekleri söyleyecek
YanıtlaSilOnun dışında bölüm çok güzeldi yine sabırsızlıkla bekledik ama sanırım bu süreç sizi biraz sıkıştırdığı için isterseniz bir hafta yapın yazarım yani iki haftaya da bilemiyorum
YanıtlaSilEduardo sevinci gözümden kaçmadı ya ne demek ki bu çiftin arkasında olacak
YanıtlaSilya bilmiyorum ben aşkta normalde bilmiyorum ilerdeki hayatımda olsa olacak ama yaş farkını hep çok takılan birisiyimdir umarım bu kitap bana farklı bir deneyim ya da farklı bir bakış açısı kazandırır
YanıtlaSilBunun haricinde kitabı okuyarak sevdiğimi söyleyebilirim karakterleri seviyorum işlevlerini seviyorum özellikle Nikolo bana göre yalnız ilgisiz kalmış bir çocuk
YanıtlaSilve belki de bu yüzden ailenin en belasıdır ama isteyince ailenin belki de en sakin ya da en iyi kalplisidir bakalım gelecek bölümler bize gösterecek
YanıtlaSilBölüme bağlanmış gibi hissediyorum okuyamadan edemiyorum
YanıtlaSilSanırım Claudia bana da kafayı yedirtti
YanıtlaSilClaudianın masumluğunu ve samimiyeti seviyorum ama umarım sal ile evlendiğinde gözü biraz açık olur
YanıtlaSilÇünkü onun dünyasında zayıflara yer yok ki kaldıkı zaten sal onun düşmesine izin vermez de neyse
YanıtlaSilGelecekte nikolo ile Claudia nın arasının nasıl olacağını merak ediyorum ya bence nikolo evliliklerinin arkasında olacak
YanıtlaSilBencedeew
SilHayır ama ya burada bitmemeliydi😭😭😭
YanıtlaSilTam ateşli sahneye gelmişken böyle olmaz ki yazarcım yine süpersin🩷
YanıtlaSil